Uyandım, uçsuz bucaksız sis vardı etrafta.
Zaten ne görmeyi planlıyordum.
Salı’lardan oldum olası nefret ederim.
Bugün o hiç sevmediğim salı günlerinden yalnızca biri.
Atlastan dünyayı alıp benim omzuma oturtmuşlar gibi bir yükle uyandım yine.
Salı olduğunu biliyordum, salı olmamasını diliyordum!
Perdeyi aralayıp, kahve suyunu koydum.
Alelacele bir kahve demleyip balkona çıktım.
Ağzıma bir sigara tutuşturdum, ağzımın tadı yoktu, zaten hiç bir şeyin tadı yoktu!
Bir gözüm kapalı ufka bakmaya çalışıyordum, gören gözümde sise maruz kalmıştı.
Bir an için dünyanın sonu gelmiş olsa diye geçirdim içimden.
Saate baktım, toparlanıp çıkmam için yalnızca 20 dakikam vardı.
Sigaramı söndürdüm, balkona düşen küle üfledim. Dönüp tekrar sise baktım.
Çıkmam gerekiyordu, gidip duvara bir çizik daha atmam gerekiyordu.
Giyinip çıktım.
Kulaklığımı taktım ‘İnce Saz’ çalıyordu.
‘’Bir sihir gibiydi şehre inerken gece
Mektubun güvercin oldu vardı gizlice
Gel diyor, geç olmadan gel, geçiyor yıllar
Böyle başladı, dönülmez bu müthiş firar
Madem ki yeminimiz var, madem aşk mukadder
İşte geldim, bilmesinler yarına kadar
Bil ki artık dönüşüm yok, gitti son vapurlar
Sakla beni, bulmasınlar sabaha kadar
Belki herkesin dilinde şimdi bu firar
Belki verildi kararım, şimdi yoldalar’‘
Tanrım, sahi söylesene neden bu zamana hapsettin beni?
Neden yaşayayım diye bu zavallı yılları seçtin?
Yanımdan uçup giden üşengeç bir güvencinin ağır aksak kanat çırpışıyla irkildim.
Düşünme dedim, düşünme bugün zaten salı.
Neden sonra iş yerine vardım.
Sis azalmadığı gibi gittikçe daha yoğun olmaya devam ediyordu.
Sanki bana inat, sanki benle dalga geçer gibi benim diğer gözüm açıldıkça o kapatmaya devam ediyordu.
Zaten ne görmeyi planlıyordum.
Her zamanki saatte çıkıp, her zamanki saatte işe gelmiş, her zamanki işleri sırayla yapacak, her zamanki saatte çıkıp, her zamanki gibi eve gidecektim.
Talaş yığının içindeki çemberde sürekli aynı yerde koşmaya programlı bir kobay faresinden ne farkım vardı?
Sus dedi içimden, sus, düşünme artık bugün zaten salı!
Dur, dedim, dur cevap ver o halde!
Bu kadar kapalı bir döngüde, böylesine yalnızlığı mahkum edipte kendimi, tekrar tekrar aynı hatayı nasıl yapıyorum öyleyse?
Aynı yerden başlayıp, aynı şeyleri anlatıp, aynı yerden bakıp, hep aynı kalıp nasıl oluyor da hep aynı yerde aynı taşa takılıyorum?
Söyle haydi kaç hata daha yapmam gerekiyor?
Söyle haydi kaç Salı sabahına daha uyanmam gerekiyor?
Yorum Bırakın