Sen bilmezsin, gönlümün bahçelerinde yalın ayak dans ederek ne şarkılar söyledim ben sana.
O bahçenin ağaçlarında, seni gördüğüm günden bugüne kaç koza kelebek oldu!
Kaç gül ektim de büyüdü, kaç güle, kaç bülbül düştü.
Sen bilmezsin büyüyen her güle senin adını verdim ben!
Ben seni, bir kadının bir erkeği, bir erkeğin bir kadını sevdiği gibi değil başka sevdim.
Elinin, kolunun, konunun değdiği her anı dünyanın en kıymetli hazinesi gibi kazıdım hafızama.
Bazen göğsüme bastırdım, bazen kalktım gittim camın öbür tarafından baktım sana.
Bir gece uzaklardan bir Balkan kızı koştu geldi, beri ki taraftan gözleri hareli yeşil bir çingene, 16sında daha!
Sabah ezanına kadar ağır roman havası...
Toz, toprak, ter, kir, pas!
Yalnız sana baktım, göz pınarlarına, dudaklarının kenarına, kirpiklerinin kıvrımına.
Derin bir nefes aldım ki kokusu portakal çiçeği! Gözlerinin içi dalgalı deniz, ötesi uçsuz okyanus, korkmuyorsan bak biraz daha.
Sen bilmezsin, kaç sefer Yeniköy motorunda başucuma gelen martılara anlattım seni.
Araplı’da asma yaprağına sardalya yapıp, rakı içtim şerefine, karşımda Karabiga!
Sabah ezanından sonra bir nara! Akordiyonda tuş bırakmamış yosmalar, çalınacak şarkı da kalmamış.
Yerde bir parçası kayıp kırık halhal, benim içtiğim kim bilir kaçıncı sigara?!
Balkan kızı geldiği yere geri koştu şimdi, Çingene kızı bizim sokaktan.
Denizin suyu yükselmiş, içimde arsız bir türkü...
Sen bilmezsin, ben hem aklı başında hem deli seviyorum seni.
Hem olmayacak iş gibi hayallerle, hem de kollarımı boynuna dolayıp nefessiz sarılmalarım gibi gerçekte.
Sen şimdi, bu iki hikayeyi belki birbirine bağlayamazsın, belki nece sevdiğimi anlayamazsın ya.
Ben, seni, sen bilmezken de severim!
*** Bazen anlayamazsın, bazen anlamaman gerekir.
Bazen şaşırırsın, bazen sıradan gelir.
Bazen sorarsın da cevap alamazsın...
Bazen şarkının anlattığı başka, senin anladığın başkadır.
Yorum Bırakın