Önce boynumdan ipimi çıkarttılar,
Ardından kalemimi, kağıdımı, intihar mektubumun ana fikrini aldılar benden.
Sonra kurma kolumu söktüler.
Fırfırlı elbisemi, rugan ayakkabılarımı, buklelerimi, şarkılarımı, gülüşümü...
Beni sevdikleri için, ben daha iyi olayım diye, ben diye ne varsa bir bir aldılar benden.
Yavaş yavaş tek bir zerrem kalmayıncaya kadar yağmaladılar.
En son sıra hayallerime geldiğinde, karşı koyacak bir ben kalmamıştı.
Bütün evrene yayılan koca bir boşluğa savruldum!
Sırtımı sıvazlayıp, ışıkları söndürdüler.
Kapıları, penceleri sıkı sıkı kilitleyip gittiler.
Bir gün geri dönecekler diye bekledim.
Bir gün dönecekler ve bu karanlık, soğuk boşluğu dolduracak bir şey getirecekler yanlarında.
Benim iyiliğim için dönecekler.
Benim için dönecekler.
Benim için...
Ben..
Bekledim.
Bekledim.
Bekledim...
Gözümü bir an kırpmadan boşluğa baktım.
Günler günleri, aylar ayları, yıllar yıları kovaladı.
Koca bir asır geçti.
Ve artık sonunda bir gün boşluk da bana baktı!
Gözgöze geldik.
Kimse gelmeyecekti.
Birbirimizden başka kimsemiz yoktu.
Yalnız ikimiz vardık ve biz aslında yoktuk.
Beklemekten vazgeçtik.
Boşluğun içinde bir ben, benim içimde bir boşluk.
Sıkıca sarıldım kendime...
Boşluğa...
Gülümsedim.
''...sonsuz bir yalnız kalma hissi.
Kutuplarda bir iglonun içinde auroraya bakmak.
Chardonnay içip arka arkaya B.B. King dinlemek.
Yalnızca kendime maruz kalmak, kendime susmak, kendime konuşmak, kendime kusmak, kendime ağlamak.
İnceltmeden en ilkel benliğimle başbaşa kalabilmek.
Hiişşt! Bak duydun mu? Sonsuz sessizlik!
Sonsuz mutluluk!''
Yorum Bırakın