Rise of Empires Ottoman 2. Sezon detaylı inceleme.

Rise of Empires Ottoman 2. Sezon detaylı inceleme.
  • 2
    0
    0
    1
  • İlk duyurulduğunda beni çok heyecanlandıran ancak izlediğimde hevesimi kursağımda bırakan belgesel dizi Rise of Empires Ottoman'ın ikinci sezonu da şaşırtmadı...

    Tamam oyuncu seçimleri kıyafetler beyefendi giyimli entelektüel proflar her şey dört dörtlükte, tarihi dizi yapıyorsunuz bir de belgesel oluyor ama Osmanlı ordusunu İstanbul’a açık kapıdan sokuyorsunuz eee pes yani artık. Evet birinci sezonda pek çok yanlış vardı ama bu en büyük yanlışlardandı, bu bilgi sadece o sırada Midilli'de olan, yani şehrin fethini bizzat görmeyen Dukas Tarihi'nde vardır ve dönemin diğer kaynakları ile uyuşmaz. Dönemin Türk kaynakları ile Barbaro, Dolfin ve dönemin diğer Latin ve Bizans kaynakları incelendiğinde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılmaktadır. Açık kapı söylentilerinin gerçekle alakası yoktur. Fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türklerin eline geçmesini küçümsemek için çıkarılmıştır. Bu rivayet Batı'da çok yaygındır. Ancak yerli ve yabancı tarihlerin çoğuna göre Türk askerleri bugünkü Topkapı'ya yakın bir yerden savaşarak şehre girmişlerdir. Ben Muhteşem Yüzyıl dizisinden sonra hep derdim tarih dizilerden öğrenilmez diye ama anladım ki belgesellerden de öğrenilmezmiş, en iyisi biz sadece kitaplardan öğrenelim...

    Bu hatayı düzelttikten sonra gelelim dizinin ikici sezonuna, bu sezonun konusu Sultan Fatih'in meşhur Eflak seferi ve kazıklı voyvoda ile savaşı konu alınmış, ilgi çeken ve bir o kadarda enteresan olaylar barındıran Eflak seferi, Fatih Sultan Mehmed'in 1459'da Osmanlı Devleti'ne bağlılığını sonlandırıp Osmanlı topraklarına saldıran Eflak Prensliği Voyvodası Vlad Tepeş'in (Kazıklı Voyvoda) üzerine 1462 yılında düzenlediği cezalandırma (tedip) seferidir. Konu bakımından güzel bir seçim olmuş çünkü Fatih Sultan Mehmed'in tüm manevi ve askeri olumsuzluklara karşı büyük bir özveri ve başarıyla yönettiği seferlerden birisidir.

    Dizideki tarihi hatalara gelecek olursak:

    Öncelikle karar verdiniz, bir Fatih dizisi yapacaksanız her şey hazır ama en önemli şeyi sakın unutmayın nedir o Sahi topu, yok o değil gerçekçi dekor, yok yok o hiç değil bunları geçin size asıl lazım olan şey Mara Hatunu oynayacak iyi bir oyuncu... :)

    Yahu Arkadaşlar ben bu Mara hatun takıntısını anlayamıyorum daha önce iki dizi daha yapıldı birisinde Allah’tan yoktu çünkü maliyetten korkup fetih sonrasından başladılar anlatmaya, bundan önceki meşhur kadrolu Fatih dizisinde Mara Hatun olmasa Şehzade Mehmed tahta çıkamayacaktı (saçmalık ve palavra). Bu dizide ise Mara Hatun öyle bir abartılmış ki Akşemsettin yok, Mara Hatun var fetihte... Hadi diğerleri diziyiz reyting lazım tarihi tam anlatırsak insanlar sıkılır diyorlardı, sizin bahaneniz ne ey yapımcılar. Kaynaklardan belgesel yapıyoruz dediniz hadi ilk sezonu sineye çekelimde binlerce kaynak arasında hiçbirinde mi yazmıyordu, Mara Hatunun Eflak seferi sırasında sarayda olmadığı ya da hiçbir yere elçi olarak gönderilmediği bu mu sizin tarihçiliğiniz. Danıştığınız hocalardan şüphem yok en düşman olanı bile böyle bir hataya düşmez de sizde biraz eksiklik var sanırım, kaynak okumayı bilmiyorduysanız Wikipedia’ya baksaydınız...

    Mara Hatun II. Murad'ın ölümünden sonra üvey oğlu II. Mehmed tarafından evlendirilmek istenmiş, ancak bu isteğe karşı çıkarak Sırbistan'a geri dönmüştür. Aynı zamanda Bizans İmparatoru XI. Konstantinos'ta kendisiyle evlenmek istemiş ancak bu isteği de reddetmiştir. 1456'da babasının ölümünün ardından tahtın varisleri arasında kendisinin de olduğunu iddia etti. Taht mücadelesinde başarılı olamayınca 1457'de İstanbul'a geri döndü. İki yıl İstanbul'da kaldıktan sonra 1459'da Osmanlılar tarafından tamamı ele geçirilmiş Sırbistan yerine Serez'e yerleşti. Fatih Sultan Mehmed üvey annesine Selânik'teki Ayasofya Manastırı'nı bütün haklarıyla bir fermanla bağışlamıştır. Fermanda Mara Hatun, "bütün Hristiyan kadınların hanımefendisi" olarak nitelendirilmiştir.

    Eflak seferi ne zaman 1462 Mara Hatun ise 1459'da saraydan ayrılmış e hani nerde kardeşim, Mara Hatun Fatih'in eşi Gülbahar hatun ile sarayda suikastçı peşinden koşturuyorsunuz yetmiyor Macar kralına elçi olarak gönderiyorsunuz...Bu hatalar bile bu diziden bir şey olmayacağının kanıtıdır da başlıkta detaylı inceleme yazdık okuyuculara ayıp olmasın devam edelim biz...

    Fatih ile Mara Hatunun ilişkisi Sultanın ona saygı duymasından ibarettir başka bir şey yoktur. Bunlar Fatih'i Hristiyan yapamadılar Hristiyan birisini öz anası yapalım dediler(Mara Hatun kesin suretle üvey annesidir),kaynaklarda olmadığına dair her şey yazınca yakın olsunlar demiş olacaklar ki Hatun sarayda elini kolunu sallayarak dolaşıyor destursuz sultanın odasına giriyor ismiyle hitap ediyor, ulan öz oğlu bile makamındayken baba diyemez sultanım der valide sultan bile makamındayken önünde eğilir hürmet eder siz ne anlatıyorsunuz hangi akılla çektiniz, geriye dönelim fetih sırasında Mara Hatun geliyor bu gün ay tutuldu saldırı yapmalısın diyor Fatih'te paganist ya tamam anacım diyor, saldırıyor bütün kapılar açılıyor. Neyse benim asabım bozuldu Mara Hatun konusu için bu kadar kelam yeter anlayan anlamıştır diye düşünüyorum...

     Bir önceki konuda biraz bahsettim Eğer Sultanın huzuruna çıkılıyor ise kim olursa olsun ismiyle hitap edemez, lakayt hareketlerde bulunamaz saygıda kusur edemez. Diziye bir bakıyoruz bazen sultanım bazen Mehmed destursuz girmeler konuşmalar, ki Fatih Sultan Mehmed protokole çok önem veren bir padişah ailece yemek yeme usulü onun döneminde kaldırılmış o dönemden sonra gerekmedikçe sultanlar yemeklerini ayrı yemişlerdir...

     Mara Hatun ile Sultan Mehmed'in eşi Gülbahar Hatun'un sarayda suikastçı kovalamaları, hiçbir kaynakta geçmez dış devletlerin istihbarat amacı ile gönderdiği kişiler olmuştur ancak anlatılan konuyla alakası yok. Her şeyi geçtik o tarihlerde daha önceden de belirttiğim üzere Mara Hatun sarayda değil...

     Osmanlılarda padişah ve saray halkının yan ısıra halk içinde genel ahlak ve toplumsal yapı itibariyle baş açık dolaşmak büyük bir saygısızlık ve hakaret olarak kabul edilirdi. Hatta dizide bir sahnede buna vurgu yapılmış, Vlad Tepeş'e gelen Osmanlı elçileri sarıklarını çıkarmadıkları için öldürülmüştü ki tarihi açıdan da doğrudur. Ancak ne hikmet ise yazının kapak resminde de gördüğünüz üzere padişah askerlerin arasında başı açık dolaşıyor vezirler sultanın huzuruna baş açık geliyor, yani kendi verdiği bilgiyi uygulamayıp çürüten bir başka belgesel yoktur herhalde. Osmanlıda zaruret icabı baş açmak gerekiyorsa bile sarığın altında başka bir takke olduğundan baş açık görünmezdi hatta gece yatarlarken bile arakıye adında bir başlık takıp öğle uyurlardı...

      

      Eflak seferinin en zor safhası şüphesiz Târgovişte gece baskınıdır. Dizide de bundan epey güzel bahsedilmiş hatta izlerken kendimce takdir ediyordum ki gene hevesim kursağımda kaldı. Dizide tam gece baskınının zor anlarında Fatih çadırından çıkıyor Mahmud paşaya emirler veriyor ileriye şöyle bir göz gezdirirken bir de ne görsün Vlad Drakul... Bizim Fatih'te mahallede dondurması çalınan çocuk gibi bağırarak üzerine koşmasın mı aman yarabbi bunlar bir savaşa tutuştular evlere şenlik. Aman durun heyecanlanmayın neyse ki başka bir filmde yaptıkları gibi Fatih Sultan Mehmed'i öldürmediler... Anlam veremiyorum nerden aldınız bunu hangi kaynakta yazıyor, çıkardığınız hocalara danışmadığınız belli maksadınızda belli de hadi neyse...

     İşin aslını anlatmak gerekirse öncelikle Osmanlıda sultan ordunun ve devletin ve hatta Yavuz Sultan Selim döneminden sonra dinin direğidir, sultanın başına bir şey gelmesi demek özellikle şehzadesi yoksa veya yaşı çok küçükse devletin zaafa uğraması demek, ordu seferde ise ordunun dağılması demek. Bu bilgiden sonra aklı selim olarak düşündüğümüzde Farzı misal Fatih Vlad'ı meydanda gördü böyle bir olay yok da gördü diyelim, ortalık karışık at izi it izine karışmış sizce Fatih Sultan Mehmed gibi zeki bir adam kendisini tehlikeye atar mı... Tabi ki Kendini tehlikeye atmaz çünkü sultan=devlet demektir. Tabi bunun aksinin yaşandığı durumlarda meydana gelmiştir örneğin Belgrad savaşında ordunun dağılacağını anlayan Fatih kılıcını çekip yeniçerilerle düşmanın arasına dalıp savaşacak kadarda cesur bir liderdir...

     Ayrıca o gece birbirlerini görmelerinin imkânı olmadığı şuradan da kesindir ki, Vlad sultanın çadırına saldırıp onu öldürüp orduyu dağıtma peşinde ancak Fatih böyle bir saldırı olacağından şüpheleniyor (hatta bazı kaynaklarda o gece saldırının hangi aralık olacağını bile bildiğinden bahsedilir) ve ona göre tedbir alıyor. Zaten saldırı başlar başlamaz Vlad'ın adamları sultanın çadırı yerine yanlışlıkla vezir-i azam Mahmud Paşa ve İshak Paşaların çadırlarına saldırıyorlar yanlışlık yaptıklarını fark edip geri döneceklerken bir bakıyorlar ki yeniçeriler çoktan Padişahın çadırını güvenceye almışlar. Ancak buna rağmen sabaha kadar savaş devam ediyor sabah gün ağarmasına yakın eflak ordusundan arta kalanlar kaçarak geri çekilmek zorunda kalıyorlar. Hoca Sadettin Efendi'nin Tacüt - Tevarih isimli eserinin üçüncü cildinde bu konular detaylı bir şekilde anlatılmış olup çok kanlı bir savaş olduğu yazmaktadır. Eflak seferini ve kazıklı voyvodayı ayrı bir yazımda kaynaklarıyla da ele alacağım...

     Dizinin bir sahnesinde Fatih Vlad ile kütüphanedeler Vlad'a soruyor kaderini öğrenmek istermisin diye, sonra bir kitap alıyor yanlış hatırlamıyorsam Dante'nin İlahi komedyası aldığı kitap, sonra lalettayin bir sayfa açıp gözlerini kapatıp bir bölüm seçiyor sonra da okuyor ve inanıyor. Yıllar geçiyor Fatih Vlad Tepeş'i tepelemiş savaşı kazanmış tekrar kütüphaneye gidip aynı bölümü bulup okuyor ve kameraya bir bakış atıyor gördünüz mü bak nasılda tutu der gibi. O kadar güldüm ki bu sahneye yahu böyle bir şey olması mümkün müdür, tamam Osmanlıda müneccimbaşı var hatta meşhur olup bazı olayları bilenleri de var da bu işi de Fatih'e yaptırmanız gülünç saçma ve abes. Kaldı ki onun şahsiyetinde imanlı bir insan bu tarz şeylere inanır mıydı acaba bunu sorgulamak lazım gelir. Şimdi diye bilirsiniz nerden biliyorsun kardeşim yanında mıydın diye, ancak kaynaklarda net bir şekilde yazmakta dinine düşkün, çalışkan, zeki, atılgan, entelektüel, stratejist, vb. pek çok özelliğe haiz. Bir de kendi kaleminden çıkan muazzam şiirleri var yazımın sonunda en sevdiğim gazelini sizlerle paylaşacağım...

     Evet arkadaşlar epey bir yazdık bu kadar yeterli diye düşünüyorum bu yazdıklarım en göze çarpan ve tarihi açıdan büyük hatalar barındıran sahneler, kısacası benim nezdimde Fatih Sultan Mehmed'in şahsiyetini anlatamayan ve bitiren bir iş olmuş evet oyuncular iyi kostümler çok güzel savaş sahneleri muazzam ama yetmez çünkü içi boş. Her zaman söylediğim gibi tarihi dizilerden öğrenmeyelim (artık belgesellerden ‘de öğrenmeyelim) kitaplar bunun için var meraklıysanız mutlaka kaynakları okuyun bununla alakalıda ilerleyen zamanlarda bir yazım olacak, yazımı güzel bir Fatih Sultan Mehmed Gazeli ile bitirmek istiyorum...

    İmtisâl-i câhidû fillâh olubdur niyyetüm

    Dîn-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm


    Allah için küfürle cihadın misalini vermektir niyetim;

    Mücerret gayretim, (sadece) İslâm dini içindir.


     

     

    Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullâh ile

    Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetüm


    Hakk üstünlüğü ve Allah’ın yücelttiği veliler himmetiyle

    Kâfirleri baştan sona kahreylemektir niyetim.


     

     

    Enbiyâ vü evliyâya istinâdum var benüm

    Lutf-ı Hak’dandur hemân ümmîd-i feth ü nusretüm


    Peygamberlerle velilerdir istindım benim;

    Hakk’ın lütfundandır, fetih ve başarı ümidim.


     

     

    Nefs ü mâl ile n’ola kılsam cihânda ictihâd

    Hamdülillah var gazâya sad hezârân ragbetüm


    Nefis ve malla cihadıma şaşılmasın;

    Hamdolsun, gazaya binlerce rağbetim var.


     

     

    Ey Mehemmed mu’cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile

    Umaram gâlib ola a’dâ-yı dîne devletüm


    Ey Mehmet, Seçilmiş Ahmed’in mucizeleriyle

    Umarım, galip gelir din düşmanlarına devletim.


    Avnî (Fatih Sultan Mehmet)

     

    Kaynak:

    Kritovulos Tarihi (Hasan Ali Yücel dizisi) sf: 198-199-200-201

    Hoca Sadettin Efendi Tacü't - Tevarih cilt: III, Padişah,ın eflak üzerine yürümesi: sf: 58-59-60-61-62-63-64-65-66-67-68

    Ahmet Şimşirgil Kayı serisi II. Kitap : Eflak Meselesi ve Kazıklı Voyvoda Sf:205-206-207-208-209

    Oruç beg Tarihi 

    Mevlana Mehmed Neşri - Çihannüma Prof. Dr. Necdet Öztürk Baskısı: Eflak Seferi Sf:305-306

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.