Yuri M. Lotman - Sinema Estetiğinin Sorunları Kitabı Üzerine

Yuri M. Lotman - Sinema Estetiğinin Sorunları Kitabı Üzerine
  • 0
    0
    0
    0
  • Çevremiz renklidir, sinema ise hayatımıza ilk girdiğinde siyah beyazdı, uzun bir süre de öyle kaldı. Yeni çıktığı zamandan sinemanın gelişimine kadar karşılaştığı problemler çeşitli alanlara ayrılabilir ve çoğunun çıkışı aynı noktadır: aktarma. Neyi nasıl aktarırız asıl sorudur. Yuri M. Lotman ise bu alanda kafa yormuş uzmanlardan biridir. Yazdığı “Sinema Estetiğinin Sorunları” kitabı sinemanın ilk yıllarını kapsasa bile günümüzde hala soru işareti olan konulara ışık tutar. Lotman, poetik ve semiyotik (anlambilim) uzmanıdır. Bağlı olduğu alanlar şüphesizdir ki kitabında linguistik ve sembolik açılardan sinemaya yaklaşımını sağlamıştır. Sinema estetiğinin sorunları konuşulduğunda ele almamız gereken alanlar sınırlandırılabilir. Çekim ve oyunculuğun ekrana aktarılması estetik açıdan sinemanın içine girmemizi engelleyebilen bir etmen olarak dil ve anlatım da aradaki köprüyü oluşturur. Zaman ve mekanın bizde yarattığı etkiler ise köprünün basamaklarını sağlamlaştırır. Perspektiflerden bakarken insan tarafını da ele almalıyız. İzleyici, yorumcu, düşünceleri beklenmedik noktalarda değişen varlıktır. Sinema estetiği konusunda başarılı olunmak istenirse izleyiciyi anlamak ilk adım olmalıdır. 


    Sinemada göstergeler vardır. Odadan kaçış oyunları gibi bir göstergeyi başka bağlamları kurmak ve anlayışa ulaşmak için kullanırız. Gösterge, sonraki adım için anahtarımızdır. Semantik bulgularımız göstergelerin içeriğini anlatır. Bulgularda dikkate alınması gereken izleyici kitlesinin bunu belirli bir kültürel şemada anlayıp anlayamayacağıdır. Sinema evrenseldir ve zor olan içindeki göstergeleri de evrensel yapmaktır. İzleyiciye estetik gelen, beğenilen filmlerin ulaşmaya çalıştığı nokta budur. Göstergeler, zaman ve mekana bakıldığında anlamlı olmalıdır, ayrıca kültürlerarası anlaşılabilir olması sinemayı bir üst seviyeye taşır. Estetiksel yaşantı etki bırakabilir olmalıdır. Bunun için de izleyici gerçeklikten uzaklaşıp imgelerin içinde bulunmalıdır. Bunu sağlamak adına çeşitli metotlar geliştirilmesinin yanında “sinemada olma” bir psikolojik metottur. Bahsedilen metodun başka bir dünyanın parçası olduğuna ikna olunduktan sonra onu başka bağlamlar üzerinden inceleyebiliriz, yani işin arka planını inceleyebiliriz. Boyutlar sinema çekimini sınırlandırır. Her şeyi belirli bir çerçevede göstermek bakış açımızı küçülttüğü gibi gerçekliğin içine girmemizi zorlaştırır, fakat karşımızda beyaz ekranın gerçek olduğuna ikna edilmeyi bekleyen izleyiciler vardır. Aynı zamanda ışık ve belirginlik sinema perdesinde öğelere verilen vurguyu tanımlar. Örneğin filmin çekildiği mekanların geçtiği renkler, nelerin baskın olduğu, nelerin ışık ve gölgelerle gözümüze battığı bu konudaki en önemli unsurdur. 

    Sinema dili bambaşkadır. Gerçek dünyada nesnenin görüntüsü gerçektir fakat beyaz perdede, öğeleri başka bağlamda incelediğimiz mekanda, kullanılan dil ortamla uyumlu olmalıdır. İzleyen, ikna edilirken durumun farkına varmamalıdır. Anlatım (kompozisyon) ve dil bu anlamda ortak yol izlerler. Scott Fitzgerald romanı “Buruktur Gece”de anlatımın rolünü açık bir şekilde diyalog içerisinde anlatır: “İnsan her zaman seyircilerin ummadığı şeyleri yapmalı, eğer seyirciler başkişinin güçlü olduğunu biliyorsa, aynı zamanda zayıf göstermelisiniz. Kişiliği aşmak zorundasınız.” Oyuncular kendi kişiliklerinden çıkıp, kişiliği aşıp seyircinin o an beklemediği haline gelip şaşırtarak inandırıcı yapmak zorundadır. Oyuncu, montaj ve dil; hepsi şaşırtma olgusunu oluşturur, anlaşılması güç olan gerçektir psikolojisi vardır. 


    Zaman ve mekan konusunda ise ayrımlar hala sürmektedir. Bazı yönetmenler, ürünlerinin sanat eseri olmasının idealinden giderek fotoğraftan kopmaya çalışan sinemanın sanatsal estetiğe tutunması için diyalog ağırlıklı, görüntü silsilesi oluştururlar. Kalanları ise diğer uçta olmak üzere bir olay örgüsü oluşturup bunu görüntü akışıyla zenginleştirmeyi hedefler. Yapaylık giderilmeye çalışılmıştır. Mekan ve zaman, anlatının unsurlarıdır. Her halükarda, film bir anlatı metodudur. Zamanın ne kadar diyalogla geçtiği, sinema estetiğinden ziyade göze hoş gelen estetik ne kadar ön planda tutulduğundan bağımsız olarak bir anlatım vardır, unsurlar sadece eklentidir. Anlatının çoğunu dil ve imgeler oluşturur. Göstergeler anlamaya giden yoldur. Konular çeşitli katmanlarla ele alınır ve tarihsel açıdan semiyotik yapıda katmanlarda genişlemeler, detaylandırmalar görülmüştür. 

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.