Rivayete gore İskender felsefenin duayeni sayılan Aristo'ya bir mektup yazar ve “Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkum altında tutabilmek icin ne yapmalıyım?” diye sorar.
Acaba:
1. ülkenin ileri gelen insanlarını sürgune mi gondereyim?
2. ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?
3. ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?''
Aristo ise:
1. İlk sürgünde toplanıp sana baş kaldırırlar,
2. Hapishaneler militan yuvası olur kontrolden çıkar,
3. Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür ve tahtını sallar,
der ve şu tavsiyeyi verir: “İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin ama anlaşmaya giden tüm yolları tıkayacaksın.”
(İskender'in akıl hocası Aristo)
"Git kendine başka bir memleket ara oğlum. Burası senin için çok küçük."
Plutarkhos'un aktardıklarına göre Bukefalos, Tesalya'dan eğitilmek üzere Makedonya'ya getirilen atlardandır. Bir at tüccarı olan Philoneicus tarafından MÖ 344'te satılmak için II. Filip'e sunulmuştur(Filip İskender'in babasıdır). Atın Filip'e sunulma anında huysuzlaşması ve bir türlü kontrol altında alınamaması üzerine Filip atı almaktan vazgeçmiştir. Fakat o günlerde 13 yaşında olan İskender atı eğitebileceğini söyleyerek bir şans istemiştir. Atın kendi gölgesinden korktuğundan dolayı huzursuz olduğunu anlayan İskender onun kafasını güneşe doğru çevirmiş ve atın kendi gölgesini görmesini engelleyerek sakinleşmesini sağlamıştır. Bu olay üzerine yine Plutarkhos'un aktardıklarına göre Filip oğluna "Git kendine başka bir memleket ara oğlum. Burası senin için çok küçük." demiştir. Bukefalos'a ilgi ve şefkat göstererek bağlılığını kazanan İskender ile Bukefalos arasında güçlü bir bağ kurulmuştur.
Bu güçlü bağın bir örneği olan bir başka rivayet:
Bukefalos'un Sadrakarta şehrinde hırsızlar tarafından çalınması üzerine İskender yerli halka atın geri verilmesini aksi takdirde yerleşimin yerle bir edileceğini bildirmiştir(İskender'in yaptığı katliamlar göz önüne alındığı bunu yapması oldukça kuvvetli bir ihtimaldir). Bunun üzerine hırsızlar atı geri getirmişlerdir. İskender ise hırsızları cezalandırmak yerine onları ödüllendirerek dönmelerine izin vermiştir
(Büyük İskender'in Bukefalos'u ehlileştirmesi)
"Bu mezar yetiyor, dünyanın yetmediği adama.('sufficit huic tumulus, cui non suffecerit orbis.')"
Rivayete göre kayıp olan İskender'in mezar taşının üzerinde 'Bu mezar yetiyor, dünyanın yetmediği adama.' yazmaktadır. Yine başka rivayetlerde İskender, ölümünden sonra naaşı taşınırken bir elinin halk tarafından görülecek şekilde tabutun dışına doğru sarkıtılmasını istemiştir. Bu 'bu dünyaya elim boş geldim, boş gidiyorum' anlamına gelmektedir. Bu rivayetle ilgili hiçbir güvenilir kaynak bulunmamakla beraber bazı kimseler bu rivayetin Kanuni Sultan Süleyman'a ait olduğunu söylemektedirler.
İskender'in sözünde duran birisi olduğuna dair başka bir rivayet
Büyük İskender doğu seferine çıktığında Farsi ve İskitli hanedanlar elçiler göndererek binbir gözdağı binbir tehdit binbir cesaret kırmaya yönelik ithamda bulunur.
Makedon orduları hazırlanır ve yola çıkmak üzereyken son bir elçi daha gelir İran’dan, adı Kharshuha’dır.
‘Bu savaşta diretirseniz 30 yıllık devlet tecrübem bana öğretir ki mutlak bir taraf telef olacak, 1000 yıllık Farisi tarihi de gösterir ki bu taraf muhakkak Makedon devleti olacaktır’ şeklinde son bir kelle koltukta tehdit mesajı iletir şahından.
Büyük İskender ise Kharshuha’ya bronzdan dökme aslan suratlı miğferini uzatarak ‘al bunu ve ülkene geri dön, bir gün bana geri teslim edeceksin, eğer kaybeder ya da satarsan seni öldüreceğim’ der. 12 yıl sonra miğferini İran topraklarında savaş meydanında esir aldığı Kharshuha’nın başından altın paletli ve yaldızlı haliyle geri alır ve kendisini serbest bırakır.
(Büyük İskender)
'Gölge etme başka ihsan istemem'
Yine İskender'le Sinoplu Diyojen arasında geçen ünlü bir diyalog Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri adlı kitabında şöyle anlatır: “Diyojen Kreaneion’da güneşlenirken, İskender başına dikilip ‘Dile benden ne dilersen!’ demesi üzerine Diyojen ‘Güneşimi engelleme yeter!’ diyerek cevap vermiştir.''
Peki dönemin bilinen dünyasının neredeyse tamamını işgal eden, tarihin en güçlü figürlerinden olan İskender'e Diyojen niye böyle bir cevap vermiştir. Bu noktada belli kimseler Diyojen'in dünyevi zevklerden uzak, kendini felsefeye adamış biri olarak İskender'in kendisine vaat edebileceği bir şey olmadığını düşündüğü için bu cevabı verdiğini düşünüyorlar. Belli kimseler ise bu cevabın protest bir niteliğe sahip olduğunu, Diyojen'in bu cevapla diktatörleşmiş bir liderin gücünü tanımadığını belli ettiğini söylüyorlar.
Yine bir başka rivayette İskenderle bir dilenci arasında geçen diyaloğun aslında İskender'in o kadar da cömert birisi olmadığını anlamımızı sağlıyor. Rivayet şu şekilde:
Büyük İskender'den bir gün bir dilenci para istemektedir. Aralarında şu diyalog geçer:
-Az bir şey olsa ihsan etmez misiniz?
-Az şey vermek bana layık değildir.
-O halde çok ihsan ediniz.
-O da sana layık değildir.
(Diyojen)
'Sen kalyonlarla yapınca kral, ben küçük gemilerimle yapınca hırsız oluyorum'
Noam Chomsky, Korsanlar ve İmparatorlar: Eskiler Yeniler kitabının ön sözüne Aziz Augustinus’tan bir hikaye ile girer. Büyük İskender ile esir aldığı korsan arasındaki diyalogu (s.13) anlatır: “İskender korsana, ‘Sen ne cesaretle korku salabiliyorsun’ diye sorar. Korsan, ‘Asıl sen ne cesaretle bütün dünyaya korku salabiliyorsun’ diye cevap verir ve şöyle devam eder: ‘Ben sırf küçük bir gemiyle bunu yaptığım için hırsız sayılıyorum, oysa sen aynı şeyi koca bir donanmayla yapıyorsun diye imparator olarak anılıyorsun.”*
Bu hikayede de korsan açık bir şekilde İskender'in iktidarının meşruiyetini sorguluyor. Hatta sorgulamanın da bir tık ötesine geçip meşruiyetinin tek kaynağının büyük ordusu olduğunu da söylüyor. Bu noktada korsanın bir tık yanıldığını söyleyebiliriz. Çünkü İskender meşruiyetini ordusu yoluyla değil ilahi yolla sağlamaya çalışan bir lider. Hatta Yunanistan'ın köyünden Hindistan'ın kapılarına kadar getirdiği askerlerinin 'biz burada ne yapıyoruz, bu adam bizi öldürtecek ganimetler de güme gidecek' endişelerini kendisini tanrı ilan ederek gidermeye çalışan bir adam. Bazı kimseler gerçekten kendisini tanrı sandığını düşünse de bir savaşta yaralandığında 'buna ne diyeceksiniz, bakalım? kıpkızıl, mis gibi insan kanı değil mi bu? Homeros'un destanlarında tanrıların yarasından akan kan hiç de böyle değildir.' demesiyle aslında kendisini tanrı olarak görmediğini anlamak mümkün.
(Makedon İmparatorluğu'nun en güçlü döneminde kontrol ettiği alan)
İskenderiye şehrinin kurulmasının hikayesi:
Makedonyalı Büyük İskender, m.ö. 332 yılında Mısır’ı alır. Fethin ardından, adamlarıyla birlikte şehri gezer. Mısırlılar'ın kültür ve inançları, kendisininkinden çok farklıdır. Ancak, İskender onları ya da inançlarını küçümsemez, tapınaklarını tahrip etmez. Aksine, Mısırlılara, kültürlerine olan hayranlığını ifade eder. Hatta, gidip kutsal mekanlarını birer birer ziyaret eder, sunaklara hediyeler koyar. İskender bu tavırlarında ne derece içtendir, ne derece siyasidir, ayrı konu. Fakat onun muhatabına değer veren bu tavrı neticesinde, Mısırlılar İskender’i kendilerinden biri olarak görmeye başlarlar. Çok geçmeden, Mısır’da İskender bir tanrı olarak tasvir edilir. İskender bu şekilde, mısırlılara rızaları ile hükmetmeyi başarır. Hatta artık tanrısal bir meşruiyeti de vardır. Bu gelişmeler üzerine İskender, İskenderiye şehrini kurar. Şehir, çok geçmeden dünyanın en büyük bilim ve kültür merkezlerinden biri haline gelir.
(Günümüzde İskenderiye)
Son olarak da İskender'e ait olduğu söylenen sözlerin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
-Bir koyun tarafından yönetilen bir aslan ordusundan korkmam; Bir aslan tarafından yönetilen bir koyun ordusundan korkarım,
-Deneyene imkansız yoktur,
-Korkunu fethet sana söz veriyorum dünyayı fethedeceksin,
-İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim.(Diyojen'in gölge etme yeter cevabı üzerine bunu söylediği rivayet edilir)
-Fethedecek dünya kalmadı!
-Hazinem arkadaşlarımda yatıyor,
-Uzun yaşayıp şöhretsiz ölmektense, kısa yaşayıp şöhretli ölmeyi tercih ederim.(33 yaşında ölmüştür.)
-Nasıl gökyüzüne iki güneş sığmazsa, yeryüzüne de iki önder sığmaz.
Yorum Bırakın