Milli Mücadele Kahramanları

Milli Mücadele Kahramanları
  • 2
    0
    0
    0
  •     Geçtiğimiz ay İstanbul’un fethi yine coşkulu bir şekilde kutlandı. Türk tarihi daha fazla güzelliklerle doludur, fakat değeri kalmayan çoğu ihtişamlık unutulmuştur. “Unutulmuştur” diyorum ama aslında bir grup tarafından unutturuldu; Demokrat Parti (DP). Halil Paşa tarafından kazanılan Kût'ül-Amâre zaferi tabiri caizse tarih kitaplarından silinmiştir. Atatürk döneminde yazılan ciltli tarih kitaplarında yer alan ibareler kaldırılmıştır. Zaten kaldırılmasa bile kutlanacak bir zafer değildir. Enver Paşa’nın “hayalci” yaklaşımları yüzünden 10 ay sonra zafer, mağlubiyete dönmüştür.

    Halil Paşa ile Enver Paşa.

     

       Tarihimizde birçok yeri fethettik ettik ama sadece elimizdekilerin fethedilişini kutlamak durumundayız. Çünkü kaybedilen toprakların bizim için bir değeri kalmamıştır. Ya elimizdekiler de yok olsaydı? Bugün İstanbul’un fethi kutlanmazdı. “İstanbul’un fethi çağ kapatıp, açtı” sözü maalesef ki resmiyette yoktur. Buna karşın çok büyük bir etki yarattığını biliyoruz. Etkiyi bugün hissedebiliyorsak 1923’te İstanbul’un kurtuluşuyla hissedebiliyoruz. 1453’te Fatih’in fethettiği İstanbul’u, Millî Mücadele ekibi sadece İstanbul değil; başka yerlerini de yeniden vatan toprağı yapmışlardır. “Anakronizm tarih” felsefecilerinin sürekli çarpıttığı o kahramanları özet şeklinde tanıyalım:

    Mustafa Kemal (Atatürk)

     

       Mustafa Kemal Paşa, başkomutan ve Kurtuluş Savaşı’nı herkesten önce hesap eden ve planlayan bir askerdir. Her ne kadar Kazım Karabekir Paşa, Kurtuluş Savaşı’nı kendisinin başlattığını iddia etse de başlatan, tasarlayan ve fiili uygulamaya döken kişi Mustafa Kemal Paşa’dır. Doğum tarihini daha net bilmediğimizden 1881 olarak her yerde geçmektedir. Anlatılana göre, paşa doğduğunda babası Ali Rıza Efendi saati saatine bir yere yazıp Kur’an-ı Kerim’in arasında koymuş. Yapılan çıkarımlarda mezuniyet arkadaşlarının doğum tarihlerine göre hesaplanıp 1881 olarak kabul edilmiştir. Çocuk yaşta aile arası okul-mektep tartışmaları dönmüş fakat o hep istediği askerliği tercih etmiştir. Sırasıyla okuduğu okullar şöyle idi:

    1- Mahalle Mektebi,

    2- Şemsi Efendi İlkokulu,

    3- Selanik Mülkiye Rüştiyesi,

    4- Selanik Askeri Rüştiyesi,

    5- Manastır Askeri İdadisi,

    6- İstanbul Harp Okulu,

    7- İstanbul Harp Akademisi’dir.

    Mahalle Mektebi

       

       Okuduğu yıllarda hem çevre hem de dönemin yaygın fikirleri herkesi etkilediği gibi o da etkilenmişti. Samimi arkadaşı Ali Fuat’ın babası İsmail Fazıl Paşa’nın da gayretiyle çevrelere erişmiştir. O dönemin evrensel dili olan Fransızcayı öğrenmiş ve sosyolojik, psikolojik, ideolojik kitaplar okumuştur. Bunun dışında matematiğe önem verirdi, zaten gittiği okullarda coğrafya ve matematik çok önemli derslerdi. Bununda faydasını savaşlarda görmüştür. Sırasıyla katıldığı harekâtlar ve savaşlar:

    1- 31 Mart Vakası ,

    2- Arnavutluk İsyanı,

    3- Trablusgarp Savaşı,

    4- İkinci Balkan Savaşı,

    5- Çanakkale Savaşı,

    6- Doğu (Kafkas) Cephesi,

    7- Suriye-Filistin Cephesi,

    8- Kurtuluş Savaşı,

    9- Sakarya Savaşı,

    10- Büyük Taarruz ’dur.

       Savaşların ardında cumhuriyetin kurulmasını sağlamış ve arasız devrimler yapmıştır. Tanımını şöyle yapar:

       “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı bir savaş, yıllarca süren bir savaş... Ondan sonra içeride ve dışarıda saygıyla tanınan yeni vatan, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler...” 1935

    Mustafa İsmet (İnönü)

     

        İsmet İnönü 1884 yılında İzmir’de dünyaya gelmiştir. Babasının mesleğinden ötürü Sivas’ta eğitim öğretim hayatına atılmış ve böyle başlayan eğitim hayatı 1906’da Erkan-ı Harbiye’yi bitirerek sona ermiştir. İnkâr edenlere karşın hakikaten değerli bir askerî hayat sürmüştür. Yukarıda bahsettiğim gibi Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nın baş mimarı, İsmet İnönü ise onun yardımcısı ve yoldaşı olmuştur. Öyle ki; Sakarya ve Büyük Taarruz’daki göstermiş olduğu başarı devletin iyiliğine olmuştur. Diplomatik olarak başarılıdır ve bu yüzden Lozan’a gönderilmiştir. Lozan’da bugün çokça tartışmalara maruz kalmıştır. O konuya değinmek lazımdır. Lozan, İlber Ortaylı’nın deyimiyle bir “uzlaşmadır” ve sağa-sola çekilmesi mümkün değildir. İsmet İnönü, Atatürk’ün ölmesi üzerine cumhurbaşkanı olmuş ve II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi “babasız bırakmamıştır”.

       Siyasî hayatında maalesef tam bağımsızlık yolunu şaşırmıştır. Şaşmasının ardında daha kuvvetli bir etken daha mevcut; Demokrat Parti… Adnan Menderes NATO ile Türk Ordusuna ciddi zararlar vermiştir. Evet NATO o dönemde ekonomik olarak Türkiye’ye katkıda bulunsa bile zararı katkısından da beter.

       DP, İsmet İnönü’ye haksızlıklar yaparak gözden düşürmeye çalışmıştır. DP, iktidarı ele alarak İsmet İnönü’yü söndürmüştür. İnönü bugün hep yanlış anlatılmakta ve hayatı üzerinden habire çarpıtılmaktadır ama o unutulmaz Bir şahsiyettir.

     

    İsmet İnönü ve Adnan Menderes

     

       

    Ali Fuat (Cebesoy)

     

       Ali Fuat, Mustafa Kemal’i Harp Okulunda tanımıştı. Bir cuma günü Ali Fuat okula ilk defa geliyordu, kendisi Mustafa Kemal’e emanet edilmiş ve çok kısa bir sürede samimi olmuşlardı. Ali Fuat 23 Eylül 1882’de İstanbul’da, İsmail Fazıl Paşa’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. İsmail Fazıl Paşa, Mustafa Kemal’i ayrı sevmiş ve kendi çevresinden insanlarla konuşmasını ve memleket işlerini tartışmasını sağlamıştır. Ali Fuat’ı sevdiği kadar Mustafa Kemal’i de çok sevmişti ve hep eve davet ederdi. Mustafa Kemal ise hafta sonları giderdi. Ali Fuat ile gençliğini yaşamış ve eğlenmiştir. Gezmiştir, yemiştir ve içmiştir. Çok anılar biriktirmiştir. Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da kaldığı 6 ay döneminde Mustafa Kemal’le görüşmüş ve Millî Mücadeleci ruhunu bir kere daha yaptığı hareketlerle belli etmiştir.

       Tıpkı diğer askerler gibi Balkan Savaşı’nda yöneticilik almış ve Yanya Savunmasını yönetmiştir. Sadece orada değil Sina Cephesinde İngilizleri mağlup etmiştir. Mustafa Kemal güvenini kendisine şöyle ifade etmiştir: “Beraber çalışacağız Fuat!”

       Ali Fuat hiç evlenmemiş ve cumhuriyet kurulduktan sonra TBMM başkanı olmuştur.

    Ali Fuat Cebesoy ve Atatürk

     

    Hüseyin Rauf (Orbay)

     

        Rauf Bey, 1881’de İstanbul’da dünyaya geldi. Bahriye Mektebi mezunudur ve iyi bir denizcidir. 1899’da Deniz Kuvvetlerine katılmış ve Balkan Savaşı’nda büyük rol oynamıştır. Akdeniz’de ve Karadeniz’de yapmış olduğu baskınlardan dolayı adı “Hamidiye Kahramanı” olarak nam saldı. 1918’e kadar savaş hayatı sürmüştür. Bahriye Nazırı olarak görev yaptı. 1918’den sonra Mustafa Kemal Paşa’ya 6 aylık süreçte destek olmuştur. Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçtikten sonra Rauf Bey, Afyon güzergâhını kullanarak Mustafa Kemal Paşa’ya kongrelerde ve mücadelede destek olacaktır.

       Yapıtığı hatalar da mevcuttu elbette. Mesela Bahriye Nazırı olduğu ay 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalaması olabilir. Çünkü bazı maddelerde özellikle de 7. Maddede: “İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumda istedikleri herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecektir” deniliyordu. Bu sırada Rauf Bey “ayakta uyutulmuştur”. İngilizler bu maddeyi kullanarak 1918’de Anadolu’ya doğru ilerlemişlerdir. Bu İngilizlerin ve itilaf devletlerinin işine gelmiştir.

       Yaptığı hataların yanında Mustafa Kemal’in harekâtına destek vermesi de göz önünde bulundurulmalıdır.

    Mondros'a İmzasını Rauf Bey Atmıştı.

     

     

    Ali Fethi (Okyar)

     

        Ali Fethi 1880 yılında Makedonya’da Prilep kasabasında dünyaya gelmiştir. Mustafa Kemal’i Manastır Askerî İdadisinden tanımaktadır. O da çeşitli savaşlara ve mücadelelere gönüllü şekilde gitmiştir. 1904 Harp Okulu mezunudur. Diğerlerinden değişik olarak siyasetle içli dışlı olmuştur. İttihat ve Terakki, Meclis-i Mebusan’da görev yapmış ve İttihat Terakki'de iken genel sekreterlik yapmıştır. Sıkıntı ve sürgün hayatı sürmüştür ve 1919- 1921 yılları arasında Malta’da sürgün hayatı yaşamıştır. Sürgün öncesi ise İçişleri Bakanlığına getirilmiştir. Lozan imzalandıktan 1 ay sonra ve cumhuriyetin ilanına kadar başbakanlık hayatı sürmüştür. Daha sonradan bir kere daha başbakan olmuştur ve Şeyh Sait olayından sonra istifa etmiştir. 1930’da Türkiye’nin ilk muhalif partilerinden olan “Serbest Cumhuriyet Fırkası” adlı partinin reisi olmuştur. Parti yanlış politikalar yüzünden kendini yok etmiştir. Sonradan büyükelçilik görevini yaptı ve ölene dek (1943) siyasî makama sahip olmuştur.

    SCF'nin Samsun Vilayet Ocağı.

     

     

       

    İbrahim Refet (Bele)

     

        Refet Bele, 1881’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1912 Harp Okulu mezunudur. Askerî olarak Filistin’de, Batı Cephesi Güney’inde ayaklanmaları bastırmakla görevlendirilirmiştir. Mustafa Kemal Paşa ile 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkmıştır. 23 kişilik ekibin içerinde Refet Bele de vardı. Onun dışında Samsun’a çıkmadan önce 17 Ekim 1918’de Jandarma Genel Komutanı olmuştur ve 16 Mayıs 1919’a Bandırma’ya binene kadar bu görevi 7 ay kadar sürdürmüştür. Atatürk’ün yanındaki ekibe kongre hazırlıkları yapmıştır. TBMM tarafından İstanbul’a gönderilerek Trakya’nın alınmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal Paşa ile fikir ayrılıklarına düşmüştür (bu aslında nereden baksak çoğu arkadaşında görülüyor ve özelikle 1935’ten sonra Atatürk yalnız ve “Tek Adam” haline dönmüştür). Fikir ayrılıklarından mütevellit cumhuriyet kurulduktan 1 yıl sonra Kazım Karabekir tarafından kurulmuş olan “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” üyesi olmuştur. İzmir Suikastı nedeniyle yargılanmış ve sonuç olarak beraat edilmiştir.

    Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kurucuları.

     

     

    Musa Kazım (Karabekir)

     

        Kazım Karabekir 1882’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 28 Nisan 1911’den itibaren aile adı olan Karabekir’i kullanmayı tercih etmiştir. 1905 Harp Akademisi mezunudur ve okul birincisidir. Soyu Afşar Türklerin dayanır. Mezuniyetinden 2 yıl sonra 1907’de İttihat ve Terakki’nin Manastır şubesini Enver Paşa ile açmıştır. Şubeyi açtıktan 2 yıl sonra 1909’da patlak veren 31 Mart İsyanını bastırmak için Hareket Ordusunda görev yapmıştır. 22 Nisan 1913’te Balkan Savaşı anında esir düşmüştür ve 5 ay sonra esirliği son bulmuştur. 6 Mart 1915’te İstanbul’a gelmiş ve Çanakkale Savaşı’nda rol oynamıştır. Ardından Güney Cephesine gönderilmiş ve Irak’ta görev yapmıştır. Enver Paşa yüzünden hassas olan Doğu Cephesi’nde görev yapmıştır Kurtuluş Savaşı yıllarında. Özellikle en büyük pişmanlığımız olan Sarıkamış’ı kurtarmıştır. Sadece Sarıkamış’ı değil; Erzincan, Erzurum ve Kars’ın da kurtarıcısıdır. Ermenileri Doğu’dan silmişti. Siyasî olarak ilk başta CHP’li iken 1 yıl sonra 1924’te kendi partisi olan “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının” genel başkanlığını üstlenmiştir.

     

    Sonuç

     

       Her ne kadar kendi aralarında ayrışsalar ve yanlış politikalar yapsalar dahi kim ne derse desin bu yurdun kahramanlarıdırlar...

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.