Yazarın 1817’ de Floransa ziyaretinde Santa Bazilikası’nda Giotto ‘nun fresklerini gördüğünde anlaşılması son derece güç duygu yoğunluğu hissetmiştir.
Bu durum Stendhal ‘den sonra tekrar tekrar tezahür etmesine rağmen ,1979’da İtalyan Psikiyatr Graziella Magherini ‘nin yüzlerce ziyaretçide gözlemlemiş olduğu bu durumu en net şekilde isimlendirmiştir.
Stendhal Sendromunu veya hiperkültüremi hızlı kalp atışı, şaşırma, baygınlık, baş dönmesi ve halüsinasyon gibi durumlara neden olan bir psikomatik durumdur. En yalın haliyle ifade etmek gerekirse; kişinin sanat eserlerinin yoğunluğu, ihtişamı ve güzelliği karşısında kendinden geçme halidir.
Sonraları korku filmlerinin yönetmeni Dario Argento tarafından 1997 yıllında yazılan ve yönetilen STENDHAL SYNDROME filminin ilham kaynağı da olmuştur.
Eveet, kendi gözümden durumu değerlendirmem gerekirse; son derece havalı bir sendrom olduğunu söylemeden geçemeyeceğim ☺ Böyle bir sendromu yaşamış biri olsaydım kendimi inanılmaz derecede şanslı hissederdim.
Daha çok entellektüel rahatsızlığı gibi, karşısındaki eserleri yorumlayıp duygusal bağlamda etkilendiği yetmiyormuşcasına bu etkilenmeyi fizyolojik olarakta hissetmek bambaşka bir boyut .
Şimdi bu durumun ülkemizde karşılığına gelecek olursak yani merhum Stendhal ülkemizdeki bazı yapıtları,büstleri,(ilginç) mimarileri görmüş olsaydı aynı tepkileri vereceğine eminim tabi bu görsel haz aldığı için mi olurdu, yoksa aksi yönde olduğu için mi ? Yorumsuz…
Böyle bir sendromun güzellemesini de yaptığıma göre hayatıma devam edebilirim ☺ şunu da söylemeden geçmeyeyim , şükür ki sendromun öldürücü bir etkisi yok. Yalnızca en okkalısından kabaca söylemek gerekirse, mest olmuş bir vaziyette psikoterapi yardımıyla kişi eski haline dönebilmekte.
KAHVELER ÇAYLAR SOĞUMASIN 🍓
Yorum Bırakın