İnsanın Belirsizliği

İnsanın Belirsizliği
  • 3
    0
    0
    0
  • Nice yazarlar vardır ki yaşamın debdebeli kör tutkularını bireyin biricik tekliğinde evirip doygun, bol çeşnili bir ruhsal haz arama yolculuğunu bize aktarmayı kendilerine amaç edinmişlerdir. Bu türlü yazılan bir çok eser, cümle aralarında bize özgürlüğü fısıldasa da günün sonunda söylenen sözler kavrayış bakımından insandan insana değişkenlik gösterecek, her birey kaba bir idrakle Nietzscheci bir güç istencinin baskıladığı bir kalabalık içerisinde kendisine farklı anlamlar çıkarmaktan geri durmayacaktır.

    Günümüz kaotik evreni belirsiz koşulların himayesinde kendisine yeni bir insan prototipi yaratıyor. Bu yeni nesil insan, türlü hezeyanlar içerisinde çırpınırken uhrevi özünü arama yolunda içsel bir kabulle samimiyetle ilerliyor. Umarım bu istikamette yürüyenler bir gün gelir, tuttukları bu yolda muvaffak olurlar. Bunu gönülden istiyorum. Ne var ki onlar içsel yolculuklarında müphem bir sona seyreylerken kaosla mayalanmış bu bozuk düzen onları içine çekmek için fırsat kolluyor olacak. Ne de olsa insanın güce sahip olduğunu hissetmesinden öte ona çekici gelen pek az şey vardır. Hatta bu güçten ilham alan insan, onu çepeçevre kuşatmış bir sistem içerisinde eklemleneceği diğer güç öğelerini bulmakta oldukça mahirdir. Bu şartlar oluştuğunda insan denilen güç merkezli savruk varlık kendisine öylesine elverişli bir savaş alanı bulur ki boyunduruğu altında olduğu isterik yapıyı bir an için unutarak onu yönlendiren o kör kuvvetin kölesi oluverir. İşte bu türlü zihinsel köleliğin adı kaostur, çılgınlıktır.

    Belki de insanı anlamaya çalışmanın bir manası yoktur. Neticede insan denen belirsiz öğe, içinde yaşadığı dünyaya uyumlanmakta değil midir? Bu bağlamda insanı anlamak için önce onu yaratan kaynağı ele almak gerekmez mi? Dinler bu kaynağı insan muhayyelinin ötesinde görür. Bu anlamda Yaradan’ın belirsizliği muhakkaktır. Yaradan’ın belirsizliğinde insanı da belirsiz kılan bir şey vardır ki bu belirsizlik içinde insanı anlamaya çalışmanın nafile bir çaba olduğunu düşünebiliriz.

    O halde insanı belirsiz bir varlık olarak düşünürsek, onun kendisine yüklediği amaç yükünün sebebini bir tür karşı duruş hali olarak tanımlamak uygun düşecektir. İnsanın belirsizliğe direnci, amacın sahipliği istenci içerisinde görünür olmaktadır. Bu istenç ki amacın gerçekleştirilmesi yolunda bireyler arasında kesişen çıkarların güç mücadelesine dönüşmesine, dolayısıyla güç istencinin insan doğasına hükmetmesine yol açar. İşte bu karmaşık ilişkiler yumağı içerisinde insan ruhunun belirsizliğinden beslenen hiçlik kaygısı bir parazit gibi ruhumuzda sağlıklı olan ne varsa kemirir ve neticede geriye sağlıksız, edilgen ve kötücül bir yapı kalır. İnsanı özünde sinsice kemiren o parazit bireye gerçek diye sunulanın boş ifadesinde onu anlam arama kaygısına düşürür. Böylece insan kendisini var etme pahasına ruhunun saflığını öldürür.

    Neticede hepimiz kendi gerçeğimizi ararız ancak pek azımız bu gerçeği evreni anlamaya çalışarak bulabileceğimizi düşünürüz. Bu bir anlamda cesur bir çaba olagelse de belirsiz olanın içinde gerçeği bulmaya yönelik bir uğraş olduğu için sonuçsuzdur. Diğer yandan çoğunlukla insan kendi gerçekliğini çevresinde kısıtlı olan içinde bulmaya çabalar ki bu türlü ortaya konulan kısır mücadele ahmaklığın tam olarak kendisidir.  Neticede anlam arayışının ruhu sürüklediği boşluk bir hayal ile doldurulsa bile bu hayalin ağırlığı son tahlilde ruhu huzursuz edecektir. Böylelikle huzuru kaçan birey bu sefer de iç huzurunu sağlamak için anlam bulma çabası içine düşecektir. Bu türlü bir kısır döngü bizi ahmaklaştırır. Buradan yola çıkarak huzursuzluğun modern insanın şımarıklığı olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Huzursuzluk olgusu bir anlamda özgür iradenin peşine düşen esir ruhların istemsizce maruz kaldıkları bir fenomen olarak görülmelidir.

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.