Yengeç Sepeti Sendromu kavramı, ilk olarak Filipinli yazar Ninotchka Rosca tarafından "yengeç kişilikler" olarak kullanıldıktan sonra yaygınlaşmıştır. Bu kavramın, Filipinler'de anlatılan bir balıkçı hikâyesinden türetildiği düşünülmektedir.
Anonimleşmiş bu hikâyeye göre, kumsalda yürüyen bir adam, avlanan bir balıkçıyla karşılaşır. Balıkçının elindeki kovada birkaç yengeç vardır. Yengeçler kovadan çıkmaya çalışırken birbirlerini aşağı çekerek başarısız olurlar. Adam, balıkçıya dönerek "Dikkat edin, kaçacaklar!" der. Balıkçı başını kaldırıp gülümser ve şu yanıtı verir:
"Tek bir yengeç olsaydı, kaçma şansı bulabilirdi. Ancak bir aradayken, birbirlerini yukarı itmek yerine aşağı çekiyorlar. Sayıları arttıkça, kovadan çıkmaları imkânsız hale geliyor."
Bu metafor, bireylerin ya da toplulukların birbirlerinin ilerlemesini engelleme eğilimini anlatmak için kullanılmaktadır.
Bu sendrom, hayatın her alanında karşımıza çıkabilir. Temelinde "Bende yoksa sende de olmasın." ya da "Ben sahip değilsem, sen de sahip olmamalısın." anlayışı yatar. Hırslarımızı ön planda tuttuğumuz ve ona göre hareket ettiğimiz sürece, bencil davranışlardan kaçınamaz hale geliriz.
Bu sendroma sahip kişiler, kendi çabalarının yetersiz kaldığı bir noktaya ulaştıklarında, başkalarının da aynı şekilde başarısız olmasını isterler. Onların gözünde, bir başkasının ilerlemesi, kendi eksikliklerini ve başarısızlıklarını daha görünür hale getirir. Bu yüzden, bir alanda yenilik yapmak istediğinizde şu tür cümlelerle karşılaşmanız kaçınılmazdır:
"Boş ver, ne gerek var?"
"Bunun için geç kalmadın mı?"
"Bu iş sana göre değil."
"Bunun üstesinden gelebileceğini mi sanıyorsun?"
Başlangıçta, iyi niyetle söylendiğini düşündüğünüz bu sözler, aslında tam tersine sizi durdurmaya çalışan bahanelerden ibarettir.
Herkes bir başkasının yerinde olmak ister. Örneğin, iş yerinizdeki Ahmet’i kıskanıyor olabilirsiniz. Ahmet, istediği alanda kendini geliştiriyor, maddi olarak güçleniyor ve her istediğini alabiliyor. Ancak Ahmet de Merve’yi kıskanıyor, çünkü Merve’nin mutlu bir ilişkisi var. Oysa Ahmet, iş hayatında başarılı olmasına rağmen aşk hayatında yalnız ve kendisini sevecek, ilgi gösterecek birini bekliyor. Bu döngüde herkes, bir başkasını kıskanıyor ve farkında olmadan birbirini aşağı çekmek istiyor.
Oysa, belki de bizim "daha üstte" gördüğümüz insanlar için biz "daha üstteyizdir." Bu yüzden, önceliğimiz başarı değil, değerli olabilmek olmalıdır. Ulaştığınız başarıya, sizden başka biri de ulaştığında o başarı anlamını kaybedebilir. Ancak değer, her zaman sizinle kalacaktır.
Hayatı bir rekabet ya da mücadele olarak görmek yerine, düşündüklerimizi, inandıklarımızı ve istediklerimizi gerçekleştirme alanı olarak görmeliyiz. Mücadele zihniyetiyle yaşarsak, sürekli birilerini yenmek zorundaymışız gibi hissederiz. Oysa gerçek başarı, bir başkasını geçmek değil, kendimizi aşmaktır.
Bulloch (2013)’a göre, yengeç zihniyeti veya yengeç sepeti sendromu, herkesin aynı seviyede olduğu durumlarda, başarılı olanları aşağı çekmeye yönelik negatif tutumları kapsayan kültürel bir eğilimdir.
Miller (2016), bu sendromu, bir organizasyonda yardım ve destek amacıyla oluşturulmuş sosyal normlar bulunmasına rağmen, bireylerin diğer üyelerin kariyer başarılarını engelleyen tutum ve davranışlarını tanımlamak için kullanılan bir metafor olarak açıklar.
Soubhari ve Kumar (2014) ise bu durumu, bireylerin başkalarını küçümseyerek veya onları aşağı çekerek kendilerine avantaj sağladıklarını ve böylece hayallerine daha çok yaklaştıklarını düşünmeleri olarak tanımlar.
Yengeç zihniyetine sahip bireylerin özellikleri nelerdir?
Bu zihniyete sahip bireyler, hayatın her alanında karşımıza çıkabilir. Genel olarak şu özellikleri taşırlar:
- Kendileriyle gurur duyarken başkalarını küçümserler.
- Çalışma arkadaşlarını rakip olarak görür ve onların başarısı karşısında paniğe kapılırlar.
- Merhametten yoksundurlar ve asla bu zihniyete sahip olduklarını kabul etmezler.
- Onlar için hayatın mottosu: "Ben sahip olamıyorsam, siz de olamazsınız." (Festinger, 2014’ten akt. Abugar, 2014).
Yengeç sepeti sendromunun nedenleri
Bu sendromun ortaya çıkmasının hem bireysel hem de örgütsel nedenleri vardır. Bireysel nedenler arasında kıskançlık, benlik ve özgüven eksikliği, narsisizm, korku ve kaygı gibi psikolojik faktörler yer almaktadır (Özdemir ve Üzüm, 2019, s. 128).
Son olarak, bu konuda bana ders olan bir alıntı ile bitirmek istiyorum:
"Bir şeyde ne kadar iyi olursanız olun ya da başarılarınızı hangi rütbeye yerleştirirseniz yerleştirin, bir yerlerde sizi yetersiz gösterecek biri mutlaka vardır."
— Jordan B. Peterson, Hayat İçin 12 Kural: Kaosa Panzehir
Yorum Bırakın