“Dava etmek istediğine emin misin?”
“Bilmiyorum.” duraksadı. Derin bir nefes alıp titrekçe bıraktı. Gözleri uzağa kitlenmişti. Kafasını geriye attı. Tüm bunlardan kaçmak istiyordu. O insanları sevmeye çalıştıkça hayat ona engel oluyordu, kötü insanları getiriyordu karşısına. Hayatın tozpembe olmadığını, insanları sevmenin aptallık olduğunu yüzüne vuruyordu.
“Bir sabah kalktım, sevgilime yazdım direkt; fotoğraf attım, mutluydum. Girdim sonra uygulamaya, 300 yorum gelmiş; dile kolay. Üstünkörü bir bakayım dedim. Bakmaz olaydım. Hepsi küfür, hakaret. 3 tanesi çok ağır ama. Bunu diyen insan-” sesi titredi, durdu. Yarı ağlamaklı bir şekilde tamamladı cümlesini “insan değildir ya.” Ağlamaya başladı sonra. İnsanların önünde ağlamayı sevmezdi.
“Zehra, bak biliyorum çok kötü yorumlar aldın ama gencecik kızsın ya peşine takılırsa? Ya adliyeden sonra seni sıkıştırırsa, takip ederse? Boşuna yorma kendini.”
“Yanına mı kalsın?” diye araya girdi diğer arkadaşı. “Ona sus, buna sus nereye kadar? Başlarına bir şey gelmediği için bu kadar rahatlar zaten. Bu kadar rahat küfür edip bunu uygulamaya koyabiliyorlar. Karşı gelene işkence ediyorlar. Ceza alsın da aklı başına gelsin. Belki dünya bir pislikten kurtulur.”
“Ya ceza aldığı için sinirlenip Zehra’yı bulur ve...” tamamlamak istemedi cümlesini. Düşüncesi bile ağır gelmişti.
“Yarın öbür gün evine hırsız girse, biri darp etse, mobing uygulasa, şantaj yapsa, canını sadece ruhsal değil fiziksel yaksa yine mi susacaksın başına bir şey gelmesin diye? Birçok kadın bu yüzden mahvolmadı mı? O kadar dayağı evliliğini kurtarmak için sineye çekmedi mi? Yarın bir gün gelir beni bulur, bıçaklar diye katlanmadı mı? Çocuğum ne yapar sonra diye susmadı mı? Bunlar yüzünden bu halde değil miyiz zaten? Bu korkaklar yüzünden ellerini kollarını sallayarak gezmiyorlar mı? Onlardan biri mi olsun Zehra?”
“Tecavüz edilip öldürülen kesimde mi olsun?”
“Bu korkuyla yaşanılır mı? Güçlü olacak, devam edecek hayatına.”
“Bak kendin de söyledin: Bu korkuyla yaşanılır mı?”
Yorum Bırakın