Bir Arkadaş Olarak Yılmaz Güney; Selimiye Mektupları

Bir Arkadaş Olarak Yılmaz Güney; Selimiye Mektupları
  • 4
    0
    0
    0
  • Bir Arkadaş Olarak Yılmaz Güney; Selimiye Mektupları

    Yılmaz Güney, namı diğer Çirkin Kral, 9 Eylül 1984 tarihinde geride onlarca sinema filmi, kitap ve ödüller bırakarak 47 yaşında bu dünyaya gözlerini yummuş gerçek bir sanatçıdır. Bugün için çağımız ortalama insanının her geçen gün körleşen bilgi havuzunda kırık dökük bilgi kırıntılarıyla yaşattığına inandığım bu büyük halk adamı, onu tanımayanlar için hayatı hatalardan ibaret zihinlerde eskimeye yüz tutmuş bir simayken benim için dik duruşu,  kararlı yürüyüşü ve özüne insan sevgisini nakşettiği yaşam serüveninde onlarca derdi, tasayı gülümseyen bakışlarının ardına saklayabilmeyi başarmış bir yıldızdır. Ne var ki öyle bir yıldızı kendi aydınlığında görebilmek ancak varolanın ötesine bakabilme cesaratine sahip olanların ulaşabileceği bir bahtiyarlıktır. Çünkü bir kere o yıldıza tutundunuz mu onun ışığı size bir ömür boyu kılavuz olur; başınız her sıkıştığında cömertçe yolunuzu aydınlatır.

    Ben Yılmaz Güney’i eserlerinden tanırım. Onunla dostluğumuz "Arkadaş" filminde ince dudaklarının arasına kondurduğu bir buruk gülümsemeyle başlamıştı. O günden bu yana yıllar geçmiş olsa da onun gözlerine baktığım o ilk andan bugüne kendimi onun sadık bir dostu olarak kabul ederim. Ne var ki onu gerçekten tanımayanlar, onun gözlerini gölgeleyen sert bakışlarının ardında kıpır kıpır tomurcuklanan insan sevgisini görmek istemezler. Bir bakıma kolay da değildir onun ışığıyla aydınlanmak. Adil olmayana, zalime karşı koyan biraz sert çoğunlukla öfkeli çehresinin gizlediği inancı duyumsamak maharet ister.

    Sanatın güzelliği de bu olsa gerek. Kara toprak bir gün hepimizi bağrına basacak olsa da gerçek sanatçılar onlara yaşattıklarıyla sonsuza kadar sevenlerinin gönüllerinde kendilerine bir yuva kurabilirler. Yılmaz Güney’de hatasıyla sevabıyla yaşadığı kısacık ömründe ürettiklerinden damıttığı duygularla sevenlerinin kalbinde sonsuza dek yaşayacaktır.

    Onun ölüm yıldönümünde ruhumuzda bir kez daha acıyla depreşsen sevgisiyle Yılmaz Güney’in kaleminden değerli eşi  Fatoş Güney’e Selimiye Cezaevinden yazdığı mektupların bazılarını sizlere paylaşmak istiyorum.

    Umarım bu büyük sanatçının hepimiz kadar kırılgan ama bir o kadar da çelikten yapılma iradesi sizleri de ona arkadaş yapar…

    Sevgiler,

    ***

    23 Temmuz 1973

    Sevgili Fatoş

    Ne kadar karmaşık endişeler dolu kafam. Binlerce tasa, kaygı, iç içe. Çözüm bekliyor. Şu kadar yılın birikimi karşıma dikiliyor. Aslında ne kadar zor! Bütün bunları tek başıma halledeceğim çünkü. Biliyorum ki, durumu kimse pek kavrayamayacak. Önemsiz görünecektir çok şey. Oysa hata, verimli toprağa düşmüş tohum gibidir. Öylesine çoğalır ki, içinde boğulursun.

    İşte sevgili, ben bir yığın hatayı bağrında taşıyan bir adamım. Büyük başın büyük derdi olur derler ya, işte öyle, ama iyi biliyorum ki, zor da olsa, çözeceğim çok şeyi. Acımadan, yılmadan. Kimseye taviz vermeden.

    Belki karanlık gelecek söylediklerim. Bir gün anlayacaksın. Düşünürsen şimdi de bulabilirsin. Bilmece değil çünkü varlığımızın, ya da yokluğumuzun savaşı.

    Cetvelim kırıldı Sevgili. Unutmazsın umarım.

    Öperim hepinizi.

    ***

    14 Haziran 1973

    Sevgili Yavrum,

    İşte yine kördüğüm olmuş bir yumak gibiyim. Karmakarışığım, bulanık bir suyum anlayacağın. Oysa amacım berraklaşmak, arınmak; tertemiz bir insan olmak. Olacağım ama, mutlaka olacağım.

    Her gün biraz daha yaklaşıyoruz birbirimize, biraz daha uzaklaşıyoruz adım adım, damla damla ve bir gün, çizilmiş, karalanmış bir yığın perşembelerin, salıların ardında her şeye yeni bir solukla başlayacağız. Her şey ne kadar değişmiş olacak. Bazen, olacakları tek tek düşünüyorum; çevremi, insanları, seni, beni, her şeyi. Aklımda tutabildiğim kadar çok şeyi birden düşünüyorum. Ve sana acıyorum, inan acıyorum, çünkü bir yığın yükün altına gireceksin yine; yorgunluğun, sıkıntının, çalışmanın. Artık her şeyimde senin katkın olacak, payın olacak. Düşündüğüm her hikâye, her film, seninle olacak, senin düşünceni de taşıyacak.

    Canım sevdiğim, iyi ve güzel günler yaklaşıyor.

    Kucaklarım hepinizi, öperim.

    ***

    10 Mayıs 1973

    Sevgili,

    Oğlumuza hiç yalan söyleme, küfür öğretme, sorduğu şeyi baştan savma anlatma. Ona büyük bir adama gösterebileceğin dikkati göster.

    Kafasını boş hayallerle doldurma. Ona dünyayı, insanları, ağaçları, kuşları kendi gerçekleriyle anlat, oğlum yalan bir dünyada yaşamasın, yalanlarla büyümesin. Her şeyi gerçekliği, gerçek değerleriyle kavrasın şimdiden.

    Oğlumuza renkli kalemler al, oğlumuza müzikli oyuncaklar al.

    Oğlumuz silahla oynamasın, şimdiden silahı oyuncaktan ibaret sanmasın, gerekirse bir gün ve kendi isterse gerçek silahı tanısın.

    ***

    12 Nisan 1973

    Canım Sevdiğim, Güzelim Çocuk,

    Bir gün babası oğluna insanın ve doğanın masalını anlatacak. Ay dedeyi, güneşi, denizi, ırmakları, ormanları, gölleri anlatacak. Bir gün babası oğluna iyiyi, kötüyü, güzeli, çirkini anlatacak. Bir gün babası oğluna çok şey anlatacak. O zaman dünyayı daha başka görecek, insanın özünü kavrayacak, gerçeği bulacak, dünyayı hareket ettiren gerçeği.

    Sevgili, canım çocuk. Hasta mı oldun yavrum? Kimse bakmıyor mu sana? Kimseye naz edemiyor musun? Oğluna nazlan hiç olmazsa, üzülüyorum böyle olunca. Ama n'aparsın. Sen kendine yeteceksin, hepimize yeteceksin, mecbursun.

    Oğlum babasıyla hiç konuşmadı daha. Ne çok isterdim iki üç söz etmesini. Susuyor hep, suskun, belki üç beş aya kadar açılır, değil mi?

    Kim bilir «baba» kavramı onun kafasında nasıl gelişmekte?

    Anamı öperim, oğlumu öperim. Sen iyi ol Sevgili, çok iyi ol.

    Kaynakça:

    Güney Yılmaz, (1975), Selimiye Mektupları, Güney  Filmcilik Sanayi ve Ticaret A.Ş, İstanbul


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.