1- “Kendime Ulaşacağım Ama Hangi Yoldan?” derken sorguladığınız aslında nedir? Ne anlatmak istiyorsunuz?
Kişisel olarak sorguladığım bir konu değil aslında, ben buna ziyaretçiyi de dahil etmek istiyorum. Çünkü hayatımız boyunca yaptığımız şey genelde hayatı sorgulamak bunda bir anlam aramak, kendimizi gerçekleştirmek ve kendimize ulaşmaya çalışmakla geçiyor. Bu konulara yeni bir bakış açısı, belki bir çözüm belki de o çözüm yolundaki serüveni fikrine izleyiciyi ikna etmek ve bu arayış cesaretini paylaşmak istiyorum.
2) Bu serginizi ilk kişisel serginiz olması dışında, sizin için özel kılan nedir?
Her Yönüyle özel, çünkü her ne kadar dergiciliği düsturundan gelmiş olsam ve çalışmalarımı her ne kadar elde yine bu malzemelerle üretsem de bu kadar büyük kanvaslar ve izleyiciyle bir işin birebir karşı karşıya gelmesi benim için hayli heyecan verici. Genelde işler ve okuyucu arasında hep bir katalizör olurdu, bu bazen bir dergi sayfası, bazen bir tv ekranı bazen dijital dünyada bir sosyal medya arayüzü; o yüzden ilk kez çizdiğim boyadığım anlatmak istediğim herhangi bir şey tüm çıplaklığıyla izleyicinin karşısında bunun etkisinin çok daha yoğun olduğunu düşünüyorum.
3- Bu serginizde, özellikle psikolojik bağlamda yaptığınız tasarımların kitlelerde uyandırmayı amaçladığı belirli duygusal ve zihinsel tepkiler nelerdir ve bu tepkileri nasıl desteklemeyi planlıyorsunuz?
Çalışmalarımı hazırlarken bir konu veya bir duyguya bağlı kalmıyorum. Çünkü birçok duyguyu aynı anda gösterebilme ve bunları kendi içinde sentezleyebilmek istiyorum. Kimisi için çok karanlık ve melankolik görünen bir çalışma kimisi için gayet ümitkar ve renkli olabiliyor. Yazı ve çizgi bazı yerlerde birbirlerine meydan okusun bazı yerlerdeyse kol kola bir şeyi işaret etsinler istiyorum. Ortaya çıkan oksimoron tavır da hoşuma gidiyor, örneğin renkli bir dünya içinde size görmek istemediğiniz karanlık bir gerçeği gösterip rahatsız edici de olmasına gayret ettiğim çalışmalar var.
4-Türkiye’nin mevcut tasarım ve sanat ortamına bu serginizle nasıl bir katkı sağlayacağınızı öngörüyorsunuz?
Bizde çizmek, anlatmak, işaret etmek çok güçlü bir damar. Bunu üretmeyi, yaşatmayı hatta içten içe bazen buna maruz kalmayı bile seviyoruz. 2014’de başlayan profesyonel çizerlik kariyerimden öğrendiğim kıssadan hisse de çizginin adaleti oldu. Bu ortam kendi doğru ve yanlışını harika bir dengede tutturuyor o yüzden üretirkenki yaşadıklarınız, size geri dönüşler beni bugüne dek hiç yanıltmayan unsurlar oldu.
5-Bu serginizdeki çalışmalarınızda, renklerin duygusal etkilerini göz önünde bulundurdunuz mu? Eserlerdeki renk seçimleri, eserlerin her birine özel mi kurgulandı?
Muhakkak öyle oldu, öyle olması da gerekir. Çünkü her tabloda her heykelde anlatmak istediğiniz, işaretiniz ve gösterme biçiminiz kendi hikayesini oluşturuyor. Bu hikaye de ortaya çıkan renk, kompozisyon ve form olarak hepsi biricik ve kendine özgü olmalı. Boş bir tuval ve elinizde fırçayla yalnızsınız, işin maceralı ve güzel tarafı da aslında bu oluyor, bazen siz onu bir yere götürüyorsunuz, bazen o sizi.
6- “Kendime Ulaşacağım Ama Hangi Yoldan?” ismini duyduğumda aklıma ilk olarak Schopenhauer’un; “İnsan arzu ettiği gibi davranabilir, ancak arzu ettiği gibi arzu edemez.” sözü geldi. Bu da tabii sergiyi oluşturmadan önce fikirlerinizi şekillendiren bu gibi ateşleyici unsurlar olup olmadığı sorusunu düşündürttü. Kısacası, yaratıcılığınızı ateşleyen unsurlar oldu mu?
Bunun cevabı her şey. Asla ‘bu benim konum değildir.’ ‘bununla ilgilenmiyorum.' veya 'benim alanıma girmiyor’ diyemiyorsunuz. Resim yapmak da birçok alan ve disiplinden faydalanmanız, onlarla dirsek temasında olmanızdan geçiyor. Kendimize ulaşma fikri uzun zamandır aklımda olan ve üzerine kafa yorduğum bir konuydu, sergiyle beraber çalışmalar da bu cevabı sorgulayan ve buna bir yanıt arayan minvalde işler olunca isim olarak böyle bir başlıkta ortaya çıkması beni hayli memnun etti.
7- Bu serginizi uluslararası çizgide nerede görüyorsunuz? Sergi dilinin İngilizce olmasıyla beraber, çalışmalarınızın daha geniş kitlelere hitap etmesini mi hedefliyorsunuz?
Yaptığım işleri tüm dünyaya ulaştırabilmek onları farklı coğrafya ve kültürlerde sunabilmek Çok uzun zamandır yapmak istediğim ve sıklıkla aldığım bir tavsiyeydi de aslında. İlk ingilizce kitabım ‘Stories’ çıktıktan sonra bu geri dönüşler beni çok mutlu etti ve iyice şevklendirdi. Diller ne kadar farklı olsa da hissettiğimiz şeyler çok benzermiş, sergide de tekrar evrensel bir dil kullanmayı seçtim. Çünkü uzun vaadede dediğim gibi sergiyi ve gelecekteki işleri dünyaya taşımak, yurtdışındaki galerilere kısacası tüm dünyaya ulaştırmak istiyorum.
8- Kendinize hangi yoldan ulaşacağınızı bu sergiyle bulabildiniz mi? Sevenlerinizden kendine ulaşmak isteyenlere, bu yolda bir öneriniz var mı?
Genelde öneri veya tasviye veremeyi seven biri değilim. Çünkü hayat kendi içinde bir sürü değişken parametreye sahip, birinde işe yarayan şey sizde yaramayabiliyor, bunun uzun vaadede hayal kırıklığı ve boşluk hissi de yarattığını düşünüyorum. Sergide de ben kendime ulaşacağım yolu buldum işte burası diye bir cevap yok, sergi aslında bu yolculuk için bir davet, gelin haritalarımızın eksik parçalarını birleştirerek bu arayışa devam edelim bunu bu şekliyle kolaylaştıralım daveti bir nevi. Zaten bence güzel tarafı da bir cevabı bulmak değil, bu arayışın bir parçası olmak ve bunu yaparken yalnız hissetmemek. Yolun sonunda ne bulacağımızı bilmeden yol boyu yaşadığımız ve yazdığımız hikayeler.
Son olarak değerli sanatçı Cem Güventürk'e ayırdığı vakit ve bu keyifli röportaj için teşekkür ederim.
30.10.2023 tarihine kadar Hope Alkazar/Beyoğlu'nda bu harika sergiyi ziyaret edebilirsiniz!
Yorum Bırakın