İnsanlar neden kendilerini kötü hissettirebilecek filmleri izler veya bu tarz karakterlerle bağ kurar, bile bile sorunları ve çok büyük problemleri olan karakterlere yakınlık kurar, dışardan bakıldığında çok saçma görülebilir belki ama bu aslında günümüzün getirdiği bir konsept değil çok uzun zaman öncesine dayanmaktadır.
Bu sebeble bugün CATHARSIS’i tartışacağız. Kelime çevirisi olarak arınma veya temizlenme olararak çevirilebilir. Catharis’i anlatmadan önce bilinmesi gereken birkaç şey vardır. Öncelikle plato ve aristotle’ın sanata ve şairelere olan görüşlerine bir bakalım. Aristotle ve plato sanat ve sanatçı konusunda belki de özünde yakın ama pratikte çok farklı fikirlere sahipler. Hemen örneklendirelim. Plato sanatın bir bir yozlaşmışlık olduğunu insanları yanlış bilgiye sürükleriğini onları ideaya ulaşmaktan alıkoyduklarını öne sürer.
Şairlerin birer yalancı olduklarını düşünür çünkü aslında sanatçı gördüklerini kendi perspektifinden yansıtır, kopyalar ve denildiği gibi kişiyi yanlış bilgiye sürükler. Daha da açmak gerekirse mağara alegorisine göre zaten yansımadan oluşan bir dünyada yaşıyoruz ve bu yansımalardan oluşan sanat aslında gerçekliğin bir kopyası olan bir hayattan geliyor.
Biraz karışık gözükebilir ama şöyle anlatmak gerekirse. Idea dünyasının bir ilüzyonu olan dünyada şair bu ilüzyondan bir parça alır ve kendi eserine yansıtır, hali hazırda kısılmış olan gerçekliği iyice kısar ve küçültür, okur ise bu kopyayı alır ve tekrardan aktarır yani ortaya çıkan şey bir kopyanın kopyasının kopyasının kopyası gibi saçma sapan bir hal alır ve ortadaki şeyin gerçeklikle ve idealar dünyası ile hiçbir alakası kalmaz ve bu gerçeklilkle alakası olamyan kişilere insanlar bağlanır ve empati kurarlar. Platonun insanları yönlendirmek istediği gerçekliğin tam tersi bir bakıştır bu. Aristotle’ın ayrıldığı nokta ise Sanat toplumun büyük bir tarafı tarafından ilgi görmektedir ve ne kadar insanları doğru bilgiden uzaklaştırsada belki de doğru bilgiye yönlendirmek için kullandırılabilir. Yani sanat evet taklitseldir fakat bu taklitin doğrusu ve gerçekliği önemsizdir çünkü çok farklı bir formdur bu. Mimesis yani taklit sayesinde insanların dıuguları ve niyetleri geliştirilebilir. Çünkü aristotle’a göre insanlar bu karakterlere empati kurmaz, kendi içlerinde bulundukları bu karakterlerden kendirlerini "purify" eder yani arındırırlar. Aristotle’a göre “Oedipus” karışık ve düzgün bir oyunun en iyi örneğidir. Evet sanat taklitten ibaret olabilir ama taklit aynı zamanda da insalığın bir parçasıdır, bebekliğimizden beri taklit hayatımızdadır nasıl ki içinde bulunduğumuz dünya idealar dünyasının bir takliti ise bizler de çevremizin bir taklidiyiz aslında. Ağrının kendisi kişiye ızdıraptır fakat sanat ile taklit edilen ağrı veya acı kişiye ızdırap değildir bunun yerine çok geniş bir yelpazede duygular hissettirir. Catharsis’de ki temel alınan hedef kişi de acıma ve korku duygusunu uyandırmaktır. (to arouse pity and fear), hikayede yaşanan recognition yani epiphany olarak da düşünülebir ancak not edilmedir ki aynı şey değildir. Anlık ortaya çıkan gerçeklik kişi de acıma ve korku duygusunu uyandırır, acıma duygusu hikayedeki önüne geçilemez bahtsızlıktan, korku ise kendisi gibi bir adamın başına gelenlerden kaynaklanır. Bu iki eksterimi barındıran karakter bir de kusursuz değildir, hataları vardır, bu hatalarda az önceki talhislizlikle birleştirince orataya kişinin bağlanacağı bir karakter ortaya çıkar. Aristotle'ın poeticlerine göre bir karakter dört özellik barındırmalıdır, ilk olarak iyi olmalıdır, çok geniş bir kavram belki de ama şöyle bir açıklama getirelim iyilik görecelidir, günümüzden örnek vereceğim mesela Punisher karakteri, dışardan bakıldığında insanları soğuk kanlılıkla öldüren biri ancak seyirciler bu karakterin iyi olduğunu biliyor çünkü yapılan eylemlerin arkasındaki motif biliniyor yani eylemlerle motifi bir tutmamak gerekiyor. Bir diğeri ise propiety yani bunu birçok farklı şekilde çevirebilirsiniz edep olur adabı-muaşaret olur ancak aslında karakterin gerekli etik değerlere sahip olması gibi yani gerekli etik değerlere sahip olmadan zeki veya kurnaz olmak yakışık almaz. Hayata karşı sadık olmadır, bu iyi veya edepli olmak gibi değilir hayatın kendisine olan bir eylemdir. Son ise karakter tutarlı olmalıdır. Şöyle diyelim bir karakter tutarsızsa hep tutarsız olmaldır. Yine modern bir örnek verelim, Dexter morgan karakteri, kötüleri öldüren bir seri katil, ve belli bir etik koduna bağlı yaşıyor bu karakter bir anda bu tutarlı tavrını bozup masum insanları da öldürmeye başlarsa az önce açıklamasını yaptığımız iyi ve bağlılık kurulabilecek izleyene acıma duygusunu uyandırmayı kesecektir. Ki zaten son sezonlarda olanlardan sonra insanların neden finali finalden saymadıklarını anlıyorsunuz. Tam olarak da bu dediğimiz tutarsızlıktan dolayı, Yani catharsis kişilerdeki duyguların bir taklit üzerinden içerisinde bulundurukları bu duygularadan arındırılmalarını hedefler, bir nevi deşarj olmak gibi, bu kötü duyguları gerçekte yaşasalardı belki acı çekecekken taklit sayesinde acı çekmeden bu duyguları bünyelerinden atıyorlar. Ve kendilerini arındırıyorlar. Aristotle ve plato’nun sanata bakış açısı dediğimiz gibi skalanın iki zıt ucunda fakat unutulmaması gerekir ki Aristotle'da Catharsis ile sadece insanların bu duygulardan arınılmasının yanında eğitilmesi ve gerçek doğruya ulaşmasını amaçlamıştır bu nokta hep es geçilebiliyor. İkisinin de hedefleri aynı ancak tutumları farklıdır. Yani kısaca BU ADAM AYNI BEN.
Yorum Bırakın