The heartbeat and other bodily processes play a surprising role in shaping perception and cognition.

We consider the brain the very center of who we are and what we do: ruler of our senses, master of our movements; generator of thought, keeper of memory. But the brain is also rooted in a body, and the connection between the two goes both ways. If certain internal receptors indicate hunger, for instance, we’re driven to eat; if they indicate cold, we dress more warmly.

However, decades of research have also shown that those sensations do much more than alert the brain to the body’s immediate concerns and needs. As the heart, lungs, gut and other organs transmit information to the brain, they affect how we perceive and interact with our environment in surprisingly profound ways. Recent studies of the heart in particular have given scientists new insights into the role that the body’s most basic processes play in defining our experience of the world.

In the late 19th century, the psychologist William James and the physician Carl Lange proposed that emotional states are the brain’s perception of certain bodily changes in response to a stimulus — that a pounding heart or shallow breathing gives rise to emotions like fear or anger rather than vice versa. Researchers have since found many examples of physiological arousal leading to emotional arousal, but they wanted to delve deeper into that link.

The heartbeat provided the perfect means to do so.

Beyni kim olduğumuzun ve ne yaptığımızın tam merkezi olarak görüriz: duyularımızın yöneticisi, hareketlerimizin efendisi; düşüncenin üreticisi, hafızanın koruyucusu. Ancak beyin aynı zamanda bir vücuda dayanır ve ikisi arasındaki bağlantı her iki yöne de gider. Örneğin, bazı iç reseptörler açlığı gösteriyorsa, yemeye yönlendiriliriz; soğuk algınlığını gösterirlerse, daha sıcak giyiniriz.

Bununla birlikte, onlarca yıllık araştırmalar, bu duyumların beyni vücudun acil endişeleri ve ihtiyaçlarına karşı uyarmaktan çok daha fazlasını yaptığını da göstermiştir. Kalp, akciğerler, bağırsak ve diğer organlar beyne bilgi aktardıkça, çevremizi nasıl algıladığımızı ve çevremizle şaşırtıcı derecede derin şekillerde nasıl etkileşime girdiğimizi etkiler. Özellikle kalple ilgili son çalışmalar, bilim insanlarına vücudun en temel süreçlerinin dünya deneyimimizi tanımlamada oynadığı rol hakkında yeni bilgiler verdi.

19. yüzyılın sonlarında, psikolog William James ve doktor Carl Lange, duygusal durumların beynin bir uyarana yanıt olarak belirli bedensel değişiklikler algısı olduğunu öne sürdü - çarpan bir kalp veya sığ nefes alma, bunun tersi yerine korku veya öfke gibi duygulara yol açar. Araştırmacılar o zamandan beri duygusal uyarılmaya yol açan birçok fizyolojik uyarılma örneği buldular, ancak bu bağlantıyı daha derine inmek istediler.

Kalp atışı bunu yapmak için mükemmel araçları sağladı.