Woody Allen'ın yönetmenliğinde 1985 yılında gösterime giren Kahire'nin Mor Gülü (The Purple Rose of Cairo); kendisini sürekli döven, hep emrivâki konuşan zorba ve alkolik kocasıyla mutsuz bir yaşantısı olan Cecilia adında sakar bir garsonun, sinemaya yeni gelen ve hakkında çok fazla övgü aldığı "Kahire'nin Mor Gülü" filmini izlemek için sinemaya gitmesinin ardından filmin büyüsüne kapılması ve aynı filme beş kez gidince karakterlerden birinin kendisine dönüp "Bu filmi çok seviyorsun herhalde" demesiyle başlıyor.*
Cecilia, kocasıyla hep kavga ediyordur ve her kavganın ardından "Bir daha gelmeyeceğim" deyip evinden ayrılıyor, sonra her defasında kendisini yine orada, kocasının yanında buluyordur. Kahire'nin Mor Gülü'nü ilk izlediği an film onu bir şekilde etkisi altına alır ve kendisini sürekli sinemada, aynı filmi izlerken bulur.
Film içindeki filmin karakterlerinden biri olan Tom Baxter, kendisini pek çok kez gördüğünden ilgisini çeken Cecilia'ya repliğinde yazmayan bir şeyler söylemesinin ardından perdeden ayrılıp canlı canlı kızın karşısına geçmiştir. İnsan olmamasına karşın insan gibi görünen ve insanî duygular içeren Tom, bu melankolik kızı çok sevince hep onun yanında kalmak istediğini ve filme geri dönmeyeceğini söyler.
Bunun üzerine, perdenin arka tarafına geçemeyen karakterler kendi aralarında sürekli tartışırken, haberi almış olan yönetmen, kendi canlandırdığı karakteri filme dönmeye ikna etmesi için Tom Baxter'ı oynayan Hollywood artisti Gil Shepherd'ı, bu olayların yaşandığı New Jersey'e yönlendirir.
Gil, kurgusal olması dışında kendisiyle birebir aynı olan Tom'un, kendi adını lekeleyecek kötü işler yapmasından endişeleniyordur ve bunun önüne geçebilmek için onu bir an önce ait olduğu evrene geri göndermesi gerekiyordur. Fakat onu nasıl bulabileceğini hiç bilmiyordur. Sonra şans ayağına kadar gelir ve bir sabah fırında hem kendisine(Cecilia'ya) hem de Tom'a yiyecek bir şeyler alan Cecilia ile karşılaşır. Önce ona bir hayranı olarak selam verdiğini düşünmüştür, ama sonra ona Tom, diye hitap edince aramakta olduğu film karakterini tanıdığını anlayıp kızdan kendisini ona götürmesini rica eder. Ona (Tom Baxter'a) çok kızar çünkü o, hiçbir yere gitmemek ve âşık olduğu Cecilia'sını bırakmamakta kararlıdır.
Yazının başında da dediğim gibi Cecilia'nın ona kötü davranan bir kocası vardır ve hayatı boyunca ilk defa kendisini gerçekten seven ve kılına zarar vermek istemeyen böylesine iyi yürekli bir adamla karşılaşmıştır, zaman zaman bu kişinin gerçek olmadığını düşünüp de öyle birini sevmenin ne kadar mantıklı olduğuna bir türlü karar veremese de onu hayatının geri kalanında mutlu edeceğini biliyordur. Ona göre Tom 'mükemmel' biridir ve kalan ömrünü kocası Monk yerine onunla geçirmek istemektedir ancak etrafında dolaşıp duran Gil Shepherd'ın, filmin sonlarına doğru yanlarına gidip Cecilia'ya âşık olduğunu itiraf etmesi üzerine kafası karışır ve şu sözleri söyler**: "Geçen hafta kimse beni sevmiyordu ama şimdiyse iki adam tarafından seviliyorum ve ikisi de aynı kişi". İkisi arasında bir seçim yapması gerekiyordur. Çok sevdiği tatlı Tom'u mu seçecektir, yoksa ünlü oyuncu Gil'i mi? Sonra Gil'in ona hayatı boyunca mutlu ve zengin olacağını, Hollywood'daki aktörlerin yanında lüks ve şöhret içinde yaşayacağını söylemesi; mantıklı olan seçimin kişinin gerçek ve ünlü olan adam olduğunu düşünüp Gil'i seçtiğini söylemesine yol açar. Tom hayalkırıklığına uğrar. Burada bilmemiz gereken, gerçek olmasa da Tom'un da âşık olmak, sevinmek, ve hayal kırıklığına uğramak gibi insancıl duygularının olduğudur. Tom, Cecilia kendisini istemiyorsa orada sığıntı gibi yaşamanın anlamsız olduğuna karar verip en başından ait olduğu yere, perdeye geri döner. Fakat tek hayal kırıklığı yaşayan Tom olmayacaktır.
Cecilia, Gil'le birlikte hemen ertesi sabah Hollywood'a gitme kararıyla evinden ayrılır.
Fakat Gil'i hiçbir yerde bulamaz, bir adama sorar, onun aracılığıyla Gil'in, Tom Baxter'ın filme dönmesinin ardından hiç bekleyemeden uçağa bindiğini öğrenir.
Gil'in onu, kendisini sevdiği konusunda kandırmasından duyduğu büyük üzüntü ve kırılmışlık hissini de yine film izleyerek hafifletmeye çalışır.***
Edebî açıdan kaliteli olan bu film, olağandışı olaylarıyla izleyiciye, kişinin mantıkla hareket edip de gerçekliği kurgusal olan güzelliğe tercih etmesinden dolayı pişmanlık yaşayacağı, hayal dünyasını küçük görürse üzüleceği mesajlarını veriyor.
Tavsiye ederim.
Başka Güzel Woody Allen Filmi Önerileri:
-Başka Bir Kadın (1988)
-New York Üçlemesi (1989)
-Barselona, Barselona (2008)
-Paris'te Gece Yarısı (2011)
-Roma'ya Sevgilerle (2012)
-Dönme Dolap (2017)
-New York'ta Yapmurlu Bir Gün (2019)
-Coup de Chance (2023)
-Başka Bir Kadın (1988)
-New York Üçlemesi (1989)
-Barselona, Barselona (2008)
-Paris'te Gece Yarısı (2011)
-Roma'ya Sevgilerle (2012)
-Dönme Dolap (2017)
-New York'ta Yapmurlu Bir Gün (2019)
-Coup de Chance (2023)
Bağlantılar:
testuser@wannart.com