Not: Şiirlerin bir sıralaması yoktur.
7-) YAŞAMAYA DAİR (1, 2,3)
(1)
YASAMAK SAKAYA GELMEZ,
BÜYÜK BİR CİDDİYETLE YASAYACAKSIN
BİR SİNCAP GİBİ MESELA,
YANI, YASAMIN DIŞINDA VE ÖTESİNDE HİÇBİR ŞEY BEKLEMEDEN
YANI, BÜTÜN İŞİN GÜCÜN YASAMAK OLACAK.
YAŞAMAYI CİDDİYE ALACAKSIN,
YANI, O DERECEDE, ÖYLESİNE Kİ,
MESELA, KOLLARIN BAĞLI ARKADAN, SIRTIN DUVARDA,
YAHUT, KOCAMAN GÖZLÜKLERİN,
BEYAZ GÖMLEĞİNLE BİR LABORATUARDA
İNSANLAR İÇİN ÖLEBİLECEKSİN,
HEM DE YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEDİĞİN İNSANLAR İÇİN,
HEM DE HİÇ KİMSE SENİ BUNA ZORLAMAMIŞKEN,
HEM DE EN GÜZEL,
EN GERÇEK ŞEYİN YASAMAK OLDUĞUNU BİLDİĞİN HALDE.
YANI, ÖYLESİNE CİDDİYE ALACAKSIN Kİ YASAMAYI,
YETMİŞİNDE BİLE, MESELA, ZEYTİN DİKECEKSİN,
HEM DE ÖYLE ÇOCUKLARA FALAN KALIR DİYE DEĞİL,
ÖLMEKTEN KORKTUĞUN HALDE ÖLÜME İNANMADIĞIN İÇİN,
YASAMAK, YANİ AĞIR BASTIĞINDAN.
(2)
DİYELİM Kİ, AĞIR AMELİYATLIK HASTAYIZ,
YANI, BEYAZ MASADAN
BİR DAHA KALKMAMAK İHTİMALİ DE VAR
DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİLSE DE BİRAZ ERKEN GİTMENİN KEDERİNİ
BİZ YİNE DE GÜLECEĞİZ ANLATMAN BEKTAŞİ FIKRASINA,
HAVA YAĞMURLU MU, DİYE BAKACAĞIZ PENCEREDEN,
YAHUT DA YİNE SABIRSIZLIKLA BEKLEYECEĞİZ
EN SON AJANS HABERLERİNİ.
DİYELİM Kİ, DÖVÜŞÜLMEYE DEĞER BİR ŞEYLER İÇİN,
DİYELİM Kİ, CEPHEDEYİZ.
DAHA ORDA İLK HÜCUMDA, DAHA O GÜN
YÜZÜKOYUN KAPAKLANIP ÖLMEK DE MÜMKÜN.
TUHAF BİR HINÇLA BİLECEĞİZ BUNU,
FAKAT YİNE DE ÇILDIRASIYA MERAK EDECEĞİZ
BELKİ YILLARCA SÜRECEK OLAN SAVASIN SONUNU
DİYELİM Kİ, HAPİSTEYİZ,
YASIMIZ DA ELLİYE YAKIN,
DAHA DA ON SEKİZ SENE OLSUN AÇILMASINA DEMİR KAPININ.
YİNE DE DIŞARIYLA BERABER YASAYACAĞIZ,
İNSANLARI, HAYVANLARI, KAVGASI VE RÜZGARIYLA
YANI, DUVARIN ARKASINDAKİ DIŞARIYLA.
YANİ, NASIL VE NERDE OLURSAK OLALIM
HİÇ ÖLÜNMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞANACAK...
(3)
BU DÜNYA SOĞUYACAK,
YILDIZLARIN ARASINDA BİR YILDIZ,
HEM DE EN UFACIKLARINDAN,
MAVİ KADİFEDE BİR YILDIZ ZERRESİ YANI,
YANI, BU KOSKOCAMAN DÜNYAMIZ.
BU DÜNYA SOĞUYACAK GÜNÜN BİRİNDE,
HATTA BİR BUZ YIĞINI
YAHUT ÖLÜ BİR BULUT GİBİ DE DEĞİL,
BOŞ BİR CEVİZ GİBİ YUVARLANACAK
ZİFİRİ KARANLIKTA UÇSUZ BUCAKSIZ.
ŞİMDİDEN ÇEKİLECEK ACISI BUNUN,
DUYULACAK MAHZUNLUĞU ŞİMDİDEN.
BÖYLESİNE SEVİLECEK BU DÜNYA
"YAŞADIM" DİYEBİLMEN İÇİN...
6-) DÜNYA ADALETSİZ ÇOCUK
Çıkar boynundan at o ipi çocuk!
Salıncaklar mı yok sana?
Kalk hadi o soğuk betondan,
Yatacak başka yer mi yok sana?
En sevdiklerimi verdim ölüme de;
Ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
Kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün…
Görmedim Ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını…
…ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
Ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
Dünya adaletsiz çocuk!
Dünya zorba.
Elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
Bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, Bahara kalmaz, gelirim yanına.
5-) BEN İÇERİ DÜŞTÜĞÜMDEN BERİ
ben iceri düstügümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız : "lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
bana sorarsanız : "on senesi ömrümün."
bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştügüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: "bütün bir hayat."
bana sorarsanız : "adam sen de, bir iki hafta."
katillikten yatan osman,
ben içeri düştügümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.
şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştüğüm sene, ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat , geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.
yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde ben içeri düştüğümden beri.
ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta görmediğim bir evde oturuyor.
pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek
ben içeri düştüğüm sene.
sonra vesikaya bindi,
bizim burda,içerde, birbirini vurdu millet
yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
şimdi serbestledi yine,
fakat esmer ve tatsız.
ben içeri düştüğüm sene ikincisi başlamamıştı henüz.
daşav kampında fırınlar yakılmamış,
atom bombası atılmamıştı hiroşima'ya.
bogazlanan bir cocugun kanı gibi aktı zaman.
sonra kapandı resmen o fasıl,
şimdi üçüncüden bahsediyor amerikan doları.
fakat gün ışıdı her şeye rağmen ben içeri düştüğümden beri.
ve "karanlığın kenarından onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular" yarı yarıya...
ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine,
ben içeri düştügüm sene onlar için yazdığımı :
"onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak,cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar,
ve kahreden yaratan ki onlardır, şarkılarımda yalnız onların maceraları vardır."
ve gayrısı, mesela benim on sene yatmam, lâfü güzaf.
4-) HAPİSTEN ÇIKTIKTAN SONRA
Uyandın ner'desin?
Evinde
Alışamadın hala uyanır uyanmaz evinde olmaya
On üç yıl hapiste kalmanın sersemliklerinden biri de bu
Yanında yatan kim?
Yalnızlık değil karın
Uyuyor melekler gibi mışıl mışıl
Yaraştı hatuna gebelik
Saat kaç?
Sekiz
Demek akşama kadar emniyettesiniz
Çünkü teamüldendir
Polis ev basmaz güpe gündüz
Hapisten çıkmışın
Çıkar çıkmaz da gebe koymuşun karını takmışın koluna geziyorsun akşamüstü mahallede
Karnı burnunda hatunun
Nazlı nazlı taşıyor mukaddes yükünü
Sen saygılı ve kibirlisin
Hava serin üşümüş bebek elleri gibi
Bir serinlik avuçlarına alıp onu ısıtasın gelir
Mahallenin kedileri kasabın kapısında
Üst katta kıvırcık karısı
Yerleştirmiş pencerenin pervazına memelerini akşamı seyrediyor
Alacaaydınlık tertemiz gökyüzü
Duruyor orta yerinde çoban yıldızı
Bir bardak su gibi pırıl pırıl
Bu yıl uzunca sürdü pastırma yazı
Dut ağaçları sarardıysa da
İncirler hala yeşil
Mürettip Refikle sütçü Yorgin'in ortanca kızı çıkmışlar akşam piyasasına
Parmakları birbirine dolanmış
Bakkal karabetin ışıkları yanmış
Affetmedi bu Ermeni vatandaş
Kürt dağlarında babasının kesilmesini
Fakat seviyor seni çünkü sen de affetmedin
Bu karayı sürenleri Türk halkının alnına
Mahallenin veremlileri yataklara düşenler
Bakıyor camların arkasından
Çamaşırcı huriyenin işsiz oğlu
Omuzlarında keder kahveye gidiyor
Ajans haberlerini veriyor radyosu Rahmi Bey'lerin
Uzak Asya da bir memleket
Sarı ay yüzlü insanlar
Beyaz bir ejderhayla dövüşmekteler
Gönderildi seninkilerden dört bin beş yüz tane Memet
Kardeşlerini katletmeye
Kızarıyor yüzün öfkeden ve utançtan
Ve öyle umumiyetle filan değil sırf sana ait eli kolu bağlı bir hüzün
Karını arkadan itip yere yuvarlamışlar da
Düşürmüş gibi çocuğunu
Yahut karakoldaymışın da karakolda gene dövülüyormuş gibi
Köylü jandarmalara köylüler
Ansızın bastırdı gece
Bitti akşam gezintisi
Bir polis jipi saptı sizin sokağa
Karın fısıldadı
Bizim eve mi?
Masanın örtüsü mavi basma
Üstünde yalansız, güleryüzlü, cesur kitaplarımız durur
Esirlikten dönmüşüm anacığım
Kendi memleketimde düşman kalesinden
Gecenin saat biri
Lambayı söndürmedik
Yanımda karım yatar
Karım beş aylık gebeliğinde
Etim etine değen de
Elimi karnına koyan da
Bebek kıpır kıpır kıpırdar
Dalda yaprak, suda balık
Rahimde insan yavrusu
Yavrum
Yavrumun pembe yünden zıbını anası ördü
Bedeni benim karışımla bir karış kolları şu kadarcık
Yavrum
Kız olursa tepeden tırnağa anasına benzesin istiyorum
Oğlan olursa boyu posu bana
Kız olursa ela ela baksın
Oğlan olursa maviş maviş
Yavrum
Kız olsun, oğlan olsun
Kaç yaşında olursa olsun
Yavrum düşmesin istiyorum hapislere
Güzelden, haklıdan, barıştan yana diye
Fakat malum, kızım yahut oğlum
Gecikirse suların ışıması dövüşeceksin
Ve hatta
Yani haylice müşkül zanaatmış bizde bugün babalık zanaatı da
Gecenin saat biri, lambayı söndürmedik
Belki yarım saat sonra, belki sabaha karşı
Gene basılabilir evim alıp beni götürürler
Kitaplarımızla beraber
Yanımda birinci şubeninkiler dönüp bakarım
Durur kapıda karım eşiğin üzerinde
Uçar entarisi sabah rüzgarında
Yüklü ağır karnında bebek kıpır kıpır kıpırdar
Anası bir oğlancık doğurdu bana
Sarı, kaşsız bir oğlan
Masmavi kundağında yatan bir nur topu
Üç kilo ağırlığında
Benim oğlan dünyaya geldiği zaman çocuklar doğdu Kore'de
Sarı ay çiçeğine benziyorlardı
Makartır kesti onları
Gittiler ana sütüne bile doymadan
Benim oğlan dünyaya geldiği zaman çocuklar doğdu Yunan zindanlarında
Babaları kurşuna dizilmiş
Bu dünyada ilk görülecek şey diye demir parmaklığı gördüler
Benim oğlan dünyaya geldiği zaman çocuklar doğdu Anadolu'da
Mavi gözlü, kara gözlü, elâ gözlü bebeklerdi
Doğar doğmaz bitlendiler
Kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden
Benim oğlan benim yaşıma geldiği zaman
Ben bu dünyada olmayacağım
Ama harikulâde bir beşik olacak dünya
Siyah, beyaz, sarı
Bütün çocukları sallıyan
Mavi atlas döşekli bir beşik
3-) HOŞGELDİN KADINIM
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam…
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
2-) GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ ÇOCUKLAR
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…
Açtık mıydı hele bir son vitesi,
adedi devir, motorun sesi.
Uuuuuuuy! Çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi.
Hani şimdi bize,
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır.
Yalnız cumaları, yalnız pazarları…
Hani şimdi biz,
Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları.
Hani bunlar,
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap; Zindan.
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan.
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir.
Hani şimdi biz;
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…
1-) SEVİYORUM SENİ
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Yorum Bırakın