Nihal Atsız'ın Uyduruk Söylemleri

Nihal Atsız'ın Uyduruk Söylemleri
  • 1
    0
    0
    0
  • Dün de bugün de siyaset gibi bir pislik başımızdayken şimdi de edebiyatçıları birbirine vurma derdine düşmüşlerdir. Sağ-sol yazarların eksiklerini doğrularını değerlendirirken de tarihi değerlendirir gibi dikkat ve masum samimiyetle yapmak gerekmektedir. Bu ay vefat yıldönümünde andığımız Türk ırkçısı şair Nihal Atsız’ın bazı Cumhuriyet ve Atatürk tezleri üzerinde duracağız. Necip Fazıl gibi Atsız’da yıl değiştikçe siyasî fikirlerde oynama yaşamıştır. Atatürk’ü överken diğer yıllarda kin kusmuştur. Şimdi bunları inceleyelim...

    Nihal Atsız’ın bugün belli olan tezlerinden biri Cumhuriyetin 1950’den sonra kurulduğunu, bunlardan önce bir diktatörlük sisteminin olduğunu ve hatta Atatürk’ün bir diktatör olduğunu dile getirmiştir. Atatürk’e diktatör diyenler daha Atatürk’ün sağlığında ortaya çıkan ajanlardan biri olan H. C. Armstrong'tur. Atatürk’e diktatör dediği “Bozkurt Mustafa Kemal” adlı eserinin 4 baskısının kapağı aşağıdaki gibidir.

    İlginçtir! Atatürk demokratik bir insan olduğundan bu kitabın basılmasına müsaade etmiş ve gerekli yanlışları pek umursamamıştır. Çünkü Atatürk milletinin gerçekleri bildiğini çok iyi bilmektedir. Armstrong’un yanlışlarına ise daha farklı yönden cevap vermiş ve bu kitaplaştırılmıştır.[1]

    Nihal Atsız’da bu yalanı tekrarlamaktadır. Bunun belki çevresel etkileri olabilir. Çünkü Nihal Atsız, 147.000 lira karşılığında bütün namusu satan Necip Fazıl’ın dergisi olan Büyük Doğu’da Said-i Nursî gibi yazarların arasında yazarlık yapmıştır.

     Atsız, Atatürk’e diktatör demekle kalmamış aynı zamanda hakaret etmiştir.

     23.11.1920 tarihli L’OUEST ECLAİR, Lord Balfour: "Kemal bir eşkiya lideridir” diyor, 

    01.12.1950 tarihli ORKUN, Nihal Atsız: “Bir haydut çetesinin diktaları...

    Söylemlerin birbirine ne kadar benzediği açıktır.

    Nihal Atsız: "Türkiye Cumhuriyeti 1950 Mayıs'ında kurulmuştur. Ondan önceki 1923-1950 çağı gayrı meşru ve bir diktatörlük zamanıdır. Bir haydut çetesinin diktaları…"

    Atatürk dönemini değil, Osmanlı dönemi tarihini de çarpıtarak Vahdettin’i kahraman ilan etmiş ve Millî Mücadelecilere daha önce çürüttüğüm gibi 40.000 altın verme masalını uydurmuştur.

    Sultan Vahdettin, Kazım Karabekir Paşa’yı kabul edip de bütün ümitlerin genç paşalarda olduğunu söyledikten sonra Anadolu’ya daha kimlerin gönderilmesini tavsiye edebileceğini sormuş; Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’nın adını söyleyince bunu memnunlukla karşılamış, zaten kendi yaveri olan Mustafa Kemal Paşa’ya büyük güveni olduğu için onu huzuruna çağırıp konuşmuş ve Anadolu’ya gidip teşkilat kurması için kendisine 40.000 altın vermiştir.”[2]

    Gerçekler acıdır! Şöyle ki; Arşiv çalışmalarına baktığımızda bu konuyla alakalı hiçbir belge göremeyiz. Kişilere göre anlatım yapacak olursak Atatürk, Samsun’a çıktığında: “Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım" Elinde maddi kaynağı olmayan Mustafa Kemal Paşa yolda dahil olmak üzere para sıkıntısı çekmiştir. Yolculuğa çıkmadan önce 1000 lira ödenek almıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu ödeneği “talep etmiştir”. Bu talebinin yanında daha önce maaşları yatmadığı için durumdan rahatsız olmuş ve maaşlarının düzenli şekilde ödenmesi için yine talepte bulunmuştur. Karaya vardıktan sonra da otomobil benzini sıkıntısı çıkmıştır. Benzinleri hediyeyle almak duruma gelmişlerdir. Bunun dışında bazı yerlerden borç almış ve gelen yardımlarla geçinmiştir.       

    Dernekler kendi aralarında para toplamak durumunda kalmıştır. Telgraflarında bile asker arkadaşlarına para sıkıntısı çektiğini dile getirmiştir. Bütün bu yaşananlar Vahdettin’in, Mustafa Kemal Paşa’ya para vermediğini, hatta maaşını bile düzenli ödemediğini gösterir.

    Yani Atsız’ın tezi çürümektedir. Hatta Vahdettin’i ulu adam olarak göstermeye çalışan Atsız, Damat Ferit’in başa geçmesini eleştirirken Vahdettin’in bu hamleyi yapmasına bir şey diyememiştir. Buradaki ifadesini tercüme edeyim; Vahdettin ulu adamdır ve Damat Ferit’i başa geçirmesi yanlıştır:

     “Damat Ferit Paşayı birkaç defa sadrazamlığa getirmiştir. Bunu anlamak güçtür.”[Atsız, age., s 86.]

    Görüldüğü gibi Atsız’ın Atatürk düşmanı olduğu açık bir şekilde ortadadır. Sunduğu tezler de radikal ve gerçek dışıdır. Evet! Atsız bir üstattır tıpkı Necip Fazıl gibi ama siyasî konularda bağnaz biri olduğu da doğrudur! Siyasî ve tarihî gerçekleri kalem ustalığı ile çarpıtan Atsız, Atatürk ve Cumhuriyet Karşıtlarının gözdesidir. Niye olduğunu anladınız…

    Atsız aynı zamanda Kemalizme de kin kusmuştur.

     

    [1]Sadi Borak, Atatürk’ün Armstrong’a Cevabı, İstanbul, 2004.

    [2]Hüseyin Nihal Atsız, Türk Ülküsü, 1958.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.