İntiharın Sınırında Adımlar

İntiharın Sınırında Adımlar
  • 1
    0
    0
    0
  • Bu metin tamamen yazarın kişisel duygu ve düşüncelerini kendince sanatsal olarak ifade etmek amacıyla yazıya dökülmüştür. Hiçbir grup, yaş ve cinsiyetteki insanı intihara yönlendirme amacı taşımamaktadır. Eğer intihar düşünceniz var ise lütfen en yakın profesyonel kişiler veya kuruluşlar ile iletişime geçiniz. İntihar asla ama asla bir çözüm değildir.

    Yüksekten aşağı bakıyorsun. Bir hayli yüksek bir falez. Aşağıda dalgaların kayalıklara vurduğu, beyaz köpüklerin asla bitmediği bir girdap var. Düşüncelerin gibi.

    - Çocukluğunda bu köpükler hiç bitmeyecek mi diye düşünürdün. -

    Birkaç kayalık, hep aynı deniz tarafından yıllarca dövülüp durmuş. Ne deniz bıkmış ne de kayalar. Aslında denizin umrunda bile değil. O sadece ezer geçer, sonunu düşünmez. Hayat verdiği gibi o hayatları alır. Aslında güzel bir görüntü. Manzara seni içine çekiyor. Yalnızca bir adım var aranızda. Yüksekten düşmenin verdiği hissi merak ediyorsun. Bir anlık düşüncecyle kayalar ve deniz ile kucaklaşabilirsin. Ama seni korkutan bir şeyler var. Dönüşü olmayan son bir adım atmak seni korkutuyor. Zihnin düşünmeyi bırakıyor. Bakıyorsun ama görmüyorsun. Duyuyorsun ama dinlemiyorsun. Bedenin bekliyor. Ruhun nerede olduğunun farkında değil. Hareketsizce uzunca bir süre bekliyorsun.

    - Çocukken bir gün buraya gelmeyi hayal ederdin. -

    Hayat ile ölüm arasında çok kısa bir çizgi. Yaşarken ölümün bilinmezliği, öldüğünde ise yaşama asla geri dönemeyeceğinin verdiği çaresizlik ve pişmanlık sınırında gelip gidiyorsun. Korkak olup olmadığını sorguluyorsun. Bir canlının yaşamak istemesi korkaklık mı diye düşünüyorsun. Kendinle inatlaşmaya başlamadan bitiriyorsun. Ruhun atlamak istiyor, geriniyor, son bir defa rüzgarı hissetmek istiyor. Derin bir nefes alıyor, çam ağaçlarının kokusunu içine çekiyor. Hiç ses çıkarmadan cırcır böceklerinin sesini dinliyor. Bedenin ise kaskatı kesilmiş. Kontrolü sanki ruhunda değil artık. Seni kontrol eden artık hiçbir şey yok. Yine de hareket etmiyor. Bedenin yaşamak istiyor. Ruhun ise ölmek. Hoş, ruhun çoktandır ölmemiş miydi?

    - Sen bir korkaksın, içindeki çocuk bunu çok iyi biliyor. -

    Son kez yapmak istediğin hiçbir şey var mı? Elbette var. Her ne olursa olsun yapabileceğin son bir şey. Ateşten yeni alınmış Ilık bir sütün tadını almak, bir kış sabahı arabaya bindiğinde dokunduğun o soğuk direksiyon ya da bilgisayarını kapattıktan birkaç saniye sonrasına kadar devam eden fan sesi. Bu basit hislerin hiçbirini bir daha duyumlayamayacaksın. Artık sen olmayacaksın. Olacaksın aslında, hiçlik olarak.

    - Çocuğu öldür. -

    Geçişmişin yüklerinin altında eziliyorsun. Bir adımlık mesafede yaşam, gerisi; kanatların çıkacak gibi. Sen de su gibi duru olmak isterdin. Başkaları gibi yaşamak isterdin. Ama buraya kadar geldin. Ya atacaksın yükleri omzundan, bırakacaksın zincirlerini, ya da bir son vereceksin her şeye. O zincirleri her gün yağlayıp parlattığını ikimiz de biliyoruz.

    Hayat bir pamuk ipliğinin ucunda. Sonsuzluk seni çağırıyor.

    - Hayatında ilk defa cesursun. –

    - Palavralar, yalanlar ve tutulmayan sözlerden ibaretti hayatın. Sen bu hayata ait değilsin. -

    Düşme hissi seni heyecanlandırıyor. Gülüşü ve saçları aklına geliyor. Hayatında bakmaktan en çok haz aldığın şeydi. Ama belki de mutlu olmak senin harcın değildi.

    Bir burukluk yer yüzünden siliniyor. Deniz, kayaları bir anlığına mahsus dövmeyi bırakıyor.

    Sonrası aynı...

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.