Atatürk Kâbe'ye "Tavla Zarı" Diyerek Hakaret Etti Yalanı

Atatürk Kâbe'ye "Tavla Zarı" Diyerek Hakaret Etti Yalanı
  • 2
    1
    1
    0
  •                  Bugünkü çalışmamı yine Atatürk’ü dinsiz gibi gösteren kesime bir cevap tarzında yapmak istedim. Derin bir söze değineceğim…

                    Bildiğimiz gibi Atatürk döneminde 1931’den itibaren liselerde okutulan 4. Ciltlik tarih kitapları mevcuttu. Bu kitaplardan Tarih II’de bir cümle çok dikkat çekiyor: “Kâbe, mikâp yani tavla zarı şeklinde demektir.

                    Cümleyi ilk okuduğumuzda çok itici gelse de burada amaç kesinlikle Kâbe’ye hakaret ya da küçümseme değildir. İslam Tarihi başlıklı bölüde yer alan cümlelerin birçoğunda çok keskin yorumlar mevcuttur. Şimdi sözün asıl sırrına bakalım.

                    Araştırmacı-yazar Baran Aydın bu konuya şöyle bir açıklama getiriyor:

     

                    “Kâbe’nin şeklinin mikâp olarak ifade edilip tavla zarı şeklinde örneklendirilmesi…

                    Düşünün, cahil bırakılan toplumda bir geometri terimi olan mikâp tabirini kim bilebilir? Ya da henüz yeni öğrenim gören çocuklardan kaçı mikâp teriminin anlamını bilebilir? Mikâp dendiğinde, 1930’lu yılların çocuklarını düşünün, özellikle evde her mahallede erkekli kızlı tüm cemiyetin boş zamanını en çok değerlendirdiği oyun tavla üzerinden mikâp tabirinin açıklanması, örneklendirilmesi daha rahat anlaşılmasına vesile olmaz mı?

                    Bu örnek şuna benzer: Tasavvuf metinlerinde bilinen bir hadise olan Mevlana’nın beyitlerinde geçen bir eşek meselesi vardır. Mevlana’ya saldırırlar, büyük bir velinin neden eşek ve onun cinselliği üzerinden örnek verdiğini anlayamazlar. Çünkü Mevlana da döneminin toplumunun dili ve alışkanlıkları üzerinden bir misal getirerek; anlattığı konunun daha iyi anlaşılmasının istemiştir. Yani bu bir yöntemdir, anlatım dilidir.

                    Atatürk dönemi tarih kitaplarıki ‘İslam Tarihi’ bölümünde geçen tavla zarı ifadesi bu meyandadır!

                    Dolayısı ile bu tabiri eleştirenler mikâp kelimesinden neyin ifade edildiğinin anlaşılması için tavla zarından başka o dönem için geçerli olan kolay bir örnek bulmaya çalışsınlar bakalım? Tavla zarı gibi toplumda o dönem en yaygın geçerli olan bir başka örnek bulabilecekler midir bakalım? Kaldı ki, doğrudan Kâbe’ye tavla zarı denmiyor; mikâbın neye benzediği tavla zarı üzerinden açıklanıyor. Yani mikâbın ne olduğunun daha iyi anlaşılması için tavla zarı örneği veriliyor.”

     

                    Baran Aydın’ın tezi bu şekildedir. Bu kitapların hiçbirinde dinî değerlere hakaret yoktur…[1] 


     
    [1] Baran Aydın, Atatürk’ün Tanrısı, 2023, s. 154, 155.


    Yorumlar (1)
    • Dini konularda saygı için bile tavla zarı örneği gösterilmez ki bunu normalleştirmek için şu yazdığınız yazı içler acısı.. üstelik.. bu saçmalığı savundukça komikleşiyorsunuz 1934 yılında Mustafa Kemal tarafından bastırılan Cumhuriyet tarihinin ilk Türkçe sözlüğünde, İslam'ın bizzat Peygamber tarafından kurulduğu söyleniyor ve şöyle deniyordu: "Muhammed, bir papazdan Hristiyanlığı öğrendi. Arapların sayısız kadın alma, kız çocuklarını diri diri gömme, buna benzer hareketlerine karşı duyduğu isyandan dolayı daha modern yasaları tatbik ettirmek için İslam'ı kurdu." Aynı sözlükte Kur'an-ı Kerim için ise Peygamber tarafından yazılan, Allah'a izafe ettirilen "bitik idare" denmektedir. siz istemesenizde gerçekler ortada daha da ortaya çıkacak..

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.