1-Hızlı bir giriş olacak ama yazar Tuğra Çakın kimdir diye başlamak istiyorum. Yazar kişiliğiniz ile sosyal kişiliğiniz arasında benzerlikler var mı?
Aslında yazar kimliğimle sosyal kimliğim bambaşka kişilikler. Yazar kişiliğimde resmiyet ve ciddiyet ön plandayken özel hayatımda tamamen renkli bir kişilik ön planda oluyor. Özel kişiliğimi yazar kimliğimle birleştirmememin sebebi ise şu: Yazdığım tür kişisel gelişim ve insanlara rol model olabilmek için bu işi yapıyorum. Tek ortak noktaları, içlerinde Tuğra Çakın oluşu diyebilirim.
2-Bizzat imzalı kitabınızı almış biri olarak söylüyorum ki denemeler, insanı düşündürürken bir şeyler öğrenmeye sevk ediyor. Çıkan son kitabınız ‘’Hiçbir Zaman Olmaz’’ da böyle bana göre. Sizin bu kitabı yazarken neler düşündüğünüzü, neler hissettiğinizi çok merak ediyorum, paylaşabilir misiniz bizimle?
Hiçbir Zaman Olmaz kitabım, kendi hayatımın 1 yıllık sürecini ve gerçek deneyimlerimi kapsıyor esasında. Ben hayatımda bir sürekliliğin var olduğunu hep düşünürdüm ve buna inanırdım ancak hayat beni bu düşünceden hep vazgeçirmeye çalıştı. Bu 1 yıllık süreçte gördüm ki süreklilik yokmuş ve bazı şeyleri başaramayabiliyormuşuz. Çevreme bakıyorum da neredeyse herkes aynı durumdan muzdarip. Buna örnek olarak günümüzdeki dizi ve filmleri örnek verebilirim. Bunlara baktığınızda hep bir seven ve sevilen var, kavuşamayınca aşk oluyor ya da en son yaşanan kavuşma aşk olarak adlandırılıyor. Bu sebeple arzu ettiğimiz her şeyi elde edemiyoruz, hevesimiz kursağımızda kalıyor. Bunu yaşadığım için de kaleme almak istedim. Bu kitabı yazarak ‘’Çok istediğiniz bir şey olmadığında, buna ulaşamadığınızda neler yapabilirsiniz?’’ sorusuna farklı bir pencere açmak istedim.
3-Kitap yazarken sizi motive eden bir ses, bir müzik ya da bir eşya var mı?
Kitap yazarken genellikle enstrümental müzikler dinlerim, Evgeny Grinko dinlemek beni oldukça motive ediyor ve bana ilham veriyor. Müziksiz hiçbir şey yapamam desem yeridir, arkada muhakkak beni motive edecek bir müzik çalmalı. Beynimi dinlendiremezsem üretemiyorum, zihnimi açık tutmam gerekiyor.
4- ‘’Kırık Kanepe’’ isimli kitabınızda yer alan baş karakter Burak’ı tanımlar mısınız bizlere? Kimden ilham alarak bu karakteri kurguladınız?
Kırık Kanepe’nin hikayesi kurguya dayanıyor olsa da karakterler gerçek hayatımda var olan kişiler. Burak, benim liseden arkadaşım ve kendisinin hayat mücadelesini çok gözlemlerdim. Kendinden pek bahsetmezdi Burak ama ben onu iyi gözlemlediğimi ve tanıdığımı düşünüyorum. Bu yüzden kitabımın baş karakterini Burak yapma ihtiyacı duydum.
Bu hikaye, kapitalizm üzerinden ilerliyor. Filmlerde olur ya, bir insan bir şeyi çok arzular ve onu elde ettiğinde perde kapanır, benim kitabı yazmamdaki amaç da bu filmle doğru orantılı ancak sonu biraz daha farklı. Karakter, istediği yere geliyor fakat sonra ne oluyor, Kırık Kanepe’de tam olarak bunu anlatmak istedim. Burak karakterini, terkedilmiş ve hayata sıfırdan başlayacak olan bir karakter olarak tanımlayabilirim. Bu kişi, esnafların elinde büyüyüp olgunlaşarak satış ve ticareti doğru yapmayı öğreniyor, tabii bununla birlikte annesiyle ilgili bazı acı gerçekleri de öğreniyor. Karanlık işlerle karşılaşan Burak, bu zor süreçte temiz kalmak için çok çabalıyor ve ona geçmişini hatırlatan kanepeyi de yanından eksik etmiyor. Statü olarak yükseldikten sonra dışarıdan gelen baskılara dayanamayarak kanepeyi atıyor ve hayatının düşüşe geçtiğine tanık olmaya başlıyor, böyle bir hikayesi var Kırık Kanepe’nin.
5-Yakın zamanda yeni bir kitap raflarda yerini alacak mı, bizleri neler bekliyor?
Yakın zamanda güzel bir projem olacak. Büyük bir yayıneviyle görüşüyorum, şimdi ismini vermeyeyim. Bu görüşme olumlu ve keyifli geçiyor. Konusu yine kişisel gelişim olacak ve ilerleyen süreçte de kişisel gelişim kitapları yazmaya devam edeceğim, artık tamamen bu alana yönelmek istiyorum. Kitabın konusuna gelirsek, bana ne kelimesinin hayatımızdaki önemi ve yerine bol bol değineceğiz bu kitapta.
6-Bir söyleşinizde ‘’Yazmak benim için var olmak demek’’ demiştiniz. Ne zamandan beri yazarlıkla uğraşıyorsunuz?
Lise sondan beri yazarlıkla uğraşıyorum. Ben lise sona gelene kadar ciddi anlamda serseri bir çocuktum ve yazmak, beni bana kavuşturdu diyebilirim. Yazdıkça karakterimi keşfettim, kendimi yazarak buldum diyebilirim ve diyeceğim de.
7-Nadas dönemine çekilip kalemi elinize almadığınız zamanlar oluyor mu?
Hiçbir şey üretemediğim, yazamadığım ve düşünemediğim zamanlar elbette oluyor. Bu yüzden kitap yazma sürecimi periyodik bir hale çevirdim. Örneğin, bir ay sadece yazıyorum, sonraki bir ay sadece okuyorum ve okudukça yazdıklarımdan esinleniyorum ya da yazdıklarımdan ilham almaya başlıyorum. Süre olarak ele aldığımda yalnızca bir ay yazıyorum, geriye kalan beş altı ayımda da yazdıklarımı okuyorum ve kitabım tamamlanmış oluyor.
8-Popüler yazarlardan kimleri okumayı seviyorsun?
Şu an yazdığım tarz, yabancı yazarlardan Mark Manson ile çok benziyor. Beni kişisel gelişime yönlendiren de Mark Manson’ın Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitabı olmuştur. İdolüm ise Aziz Nesin’dir, benim için gerçek bir üstattır. Dünya üzerinde hiç tanışmamış olmak beni üzse de her zaman idolüm olarak kalacak.
9-Uzun vadede yazmayı düşündüğünüz spesifik bir roman türü var mı?
Gerçek bir realist olsam da fantastik bir kurgu yazmayı çok istiyorum. Gerçeklik algımı kırmak ve fantastik kurguyu da yazabildiğimi kendime kanıtlamak istiyorum. Şu an için olmasa da uzun vadede bunu denemek istiyorum.
10-İyi bir yazarın aynı zamanda iyi bir okuyucu olması gerektiğini düşünüyor musunuz? Çok okumanın yazarlığa etkileri nelerdir?
Kesinlikle etkisi vardır ancak %100 vardır diyemem. Bence bir kişi %30 iyi bir okuyucu, %30 iyi bir dinleyici, %30 algılarının açık olması ve %10 kendisini ve ne istediğini biliyor olması gerekiyor.
11-Son olarak Wannart platformundaki değerli okurlarımızla paylaşmak istediğin düşüncelerinizi alabilir miyiz? Özellikle kitap yazmak isteyen okurlarımıza verebileceğiniz tavsiyelerinizi merak ediyoruz.
Verebileceğim ilk tavsiye, çok büyük hayallerle bu işe başlamamaları olacaktır. En başta hayalleri küçük tutmak, ulaşılabilir ve minik hedefler koymak daha sağlıklı olur. Hayatta kazanmak ya da kaybetmek yok, öğrenmek var. Sizlere verebileceğim bir diğer tavsiye, bu kavramları buruşturup çöpe atmanız yönünde olacaktır. Hayatta her şeyin bir deneyim olduğunu düşünüyorum, sizlerin de böyle düşünmesini çok istiyorum.
Yorum Bırakın