2023 yılı yazıydı.
Bir önceki iş yerimden ayrılmış, yeni bir iş yeri için bilgisayarın karşısında sabahtan akşama kadar otel bakıyordum.
Kendini otelcilikte yetiştirmiş, her yıl kademe atlamış bir turizmciydim.
Yaşıtlarına göre biraz daha sakinlik düşkünü, keyifçilik anlayışı biraz daha 20'li yaşlar için relax kalan biri olarak rotamı hiçbir zaman Muğla,Bodrum,Antalya'ya çevirmeden , Ayvalık / Çeşme arasında mekik dokumuş , konforlu alanları oralar bellemiş ve CV gönderdiğim her otelin konumu için bu civarları kafamda kodlamıştım.
Derdim çok şükür para değildi,artistliğim bu yüzdendi.
Çeşme derken bu arada, direkt Çeşme yani. Denizin dibi olan Çeşme.
Rüzgarından sarhoş olduğumuz Çeşme.
Alaçatısız Çeşme yani.
DÜMDÜZ ÇEŞME İŞTE.
Ilıca plajı ,Yıldızburnu, Yıldızburnu'na doğru denizin dibindeki barlar falan.
Fakat Çeşme buram buram bir taraftan Alaçatı ışıklarını yakmaya başlamıştı beynimde.
İSTER İSTEMEZ.
Yakmaz olaydı.
Günler haftaları kovaladı ve tek tek dönüşler başladı iş başvurusu yaptığım otellerden.
Bir otele manager asisstant olarak kabul edildim.
Gittiğim anda müdür bozuntusunun kılık kıyafetinin perişanlığından anlamalıydım sürüncemede bir yaşamın içine girdiğimin.
En yakın denizin en az 35 dakika uzaklıkta olduğu Alaçatı'da osuruk bir plaj girişinin milyarlar olduğunu öğrendim.
Yetmezmiş gibi o osuruk plajların girişlerinde ödediğiniz parayı birde içeride zorunlu kılıp harcama limiti koyduklarını.
1 tane soğuk bi bira ve muhteşem sağlıksız patates kızartmasını bile keyfine göre yiyemiyorsun yani.
Herkesin gözü birbirinin üzerinde, en çok kim para harcayacak, kim ne kadar zengin diye herkes birbirinin bikinisinin üstüne giydiği pareosuna dalmış.
Herkes ful makyaj gidip , ful makyaj dönüyor. (YALANIM YOK TECRÜBEMLE SABİT)
Kimse kafasını o güzelim suya sokmuyor.
Herkes o hasır dekorasyonun fotoğrafını çekip ZOZO BEACH , SOSO BEACH , COCO BEACH konumu koymak için perişan halde sıcağın altında duruyor. (BEACH İSİMLERİNİ GÖTTEN SALLADIM AMA AZICIK PİYASAYA HAKİM OLAN HANGİ BEACHLERİ KAST ETTİĞİMİ ANLADI)
Otellerinin hepsinin neredeyse birbirinin kopyası olduğu , içinde osuruktan mavi mermerle döşenmiş havuzlarının, bohem havayı solumaktan midemizin bulandığı ...
Henry Murger mezarında çığlıklar atarak insanlıktan özür dilediği bir bohemlik düşünün.
ALASI BAK YEMİN EDERİM.
Hasır görmekten perişan olduğumuz, dress code bataklığından insanların ne giyeceğini şaşırdığı, bir taraftan da bundan zevk aldığı , topuklu ayakkabı ile o rezalet keşmekeş arnavut kaldırımlarından yürümeye çalıştığı ve o sonradan görmelik kulaktan dolmalık kepazeliği...
Hiç bilmediği,koklamaktan aciz hatta ismini bile öğrenmekten aciz insanların rengarenk çiçeklerinin önünde aynı zamanda unutmadan rengarenk kapılarının(?) önünde çekilmiş fotoğralarla bezeli : ALAÇATI SOKAKLARI.
O rezalet sokakları.
Paraları değerli olduğu için ya yabancının ya da gurbetçinin keyfini sürdüğü sokakları.
Tatile gitmek için hiçbir sebebimiz yok Alaçatı'ya.
Yazın göbeğinde temmuzda falan , İstanbul'da toplu taşımayla istediğin yere çok daha hızlı gidersin mesela.
O daracık sokaklarındaki yaya trafiğinden midem bulanıyordu .
O yaya trafiğinin sonu da Hacımemiş'te ki osuruk kafe publarda 2 tane birayı milyara içmenle sonlanıyor he bir esprisi yok .
Ha çok iyi meyhanelerine çok iyi sanatçılar çıkıyor muydu? Çıkıyordu.
Onada zaten gurbetçiler girebiliyordu.
Hı aşırı zenginleri es geçmeyim.
Aşırı zenginlerde mutlaka çirkin oluyordu. Yanlarında da barbie hatunları. (ALTIN KURAL, DEĞİŞMEYEN GERÇEK)
Bide 18bin takipçi ile gelmiş bedava takılan influencerlar... (VALLA İMRENMEMEK ELDE DEĞİLDİ, BEDAVA YAŞAMLARINA)
Nasıl bu kadar revaçta?
Neden o yaya trafiğinden herkes memnun?
Nasıl olabiliyorda insanlar tüm bunlara okey olabilir diye diye aklımı kaybedecek gibiydim.
Genç bi kızdan piyano dersi almaya başladım sırf kafam dağılsın diye geceleri.
Bi kafede alıyordum dersi.
Allahtan çok kafaydı kafe sahipleri.
Tek güvenli bölgem orasıydı.
Sokaklarında yürüyemediğim ve bi birayı 1000 tlye içmek istemediğimden kendimi iyi hissettiğim tek yer orasıydı.
Kafayı yemeyi böylelikle bırakmıştım ve insanların bu rezilliği neden çektiğini anlamıştım.
Tüm bunlar insanlar için rezillik değildi.
İnsanlar oraya tam da bunlar için geliyordu.
Herkes en güzel olmaya, en güzel storyi çekmeye, en güzel hasır çantayı takmaya, en bohem olmaya geliyordu.
Bilmeden gelenler bana ılıca plajının yerini , bilerek gelenler POPO BEACH için taksi çağırmamı istiyordu.
Bilmeden gelenlerde zaten "ismini duyup geldik bi sik yokmuş birdaha da gelmeyiz" diyordu.
Bende onlardan biriydim.
Benim için şişirilmiş bir balon insanlık için modernizmin başkentiydi.
Çok komikti.
Bastım istifayı çıktım.
Ardıma bile bakmadan bir gece yarısı terk ettim.
Yorum Bırakın