Bilinçaltının En Güzel Dışa Vurumu: Asaf Halet Çelebi Şiirleri

Bilinçaltının En Güzel Dışa Vurumu: Asaf Halet Çelebi Şiirleri
  • 4
    0
    0
    1
  • Bilinçaltındaki soyut dünyayı gözler önüne seren, zengin imgeleriyle zihnimizi kuşatan bir şiir anlayışına sahiptir Asaf Halet.. Öyle ki kendi şiirini: ''Mesela esasen, müşahhas malzeme ile mücerret olan hayali yaşatabilmektir. Yani mücerret şiir, bilakis mücerret mefhumlu kelimelerden mümkün mertebe soyunmuş olan ve toplu bir halde mücerret bir mana anlatan ve bize o ihtisası veren ruh anının ifadesini taşıyan şiirdir.’’ diyerek açıklar. Bu anlayışıyla Türk Edebiyatında; üstü kapalı, mistik, somutu soyuta çevirerek dışa vuran Şeyh Galip, Ahmet Haşim gibi seçkin sanatçılarla benzerlik gösterir. Şairin iç dünyasında olan biteni, gerçeklikten sıyırarak imgesel ve derin ifadelerle anlatması, hem sanatçının hem okurun zihninde yeni bir dünyaya kapı açarak hayatı ve kendi benliğini yeniden anlamlandırmasına ve yorumlamasına neden olacaktır. Bana kalırsa bir şiiri şiir yapan ve okunduğunda damaklarda tat bırakan asıl özellik de budur.

    Cüneyd

    Bakanlar bana
    Gövdemi görürler
    Ben başka yerdeyim

    Gömenler beni
    Gövdemi gömerler
    Ben başka yerdeyim

    Aç cübbeni Cüneyd
    Ne görüyorsun
    Görünmeyeni

    Cüneyd nerede
    Cüneyd ne oldu

    Sana bana olan
    Ona da oldu

    Kendi cübbesi altında
    Cüneyd yok oldu

     

    Misafir

    Sana bakarak

    Bütün yüzleri unutmak

    Kendimden

    Ve arap saçı olmuş

    Bir sürü

    Hikâyelerden bıkarak

    Sana misafir geliyorum

    Denizlerin sesi içinde

    Ve gündüz güneşlerinde

    Şaşırmış

    Sana misafir geliyorum

    Biraz daha uykuya yakın

    Biraz daha dalgın

    Biraz daha başka şeylerden uzak

     

    Kunâla                   

    Vakit geldi kunâla

    Dünyayı göreli çok oldu

    Tam kırk yılda seni buldum kunâla

    Bu can tenden geçmeden

    Bu dünyadan göçmeden

    Bir kerecik sevmek çok değil

     

    Simsiyah saçların var kunâla

    Kemiklerine yapışık etlerin var

    Bir gün dökülecek

    Kunâla kuşu gibi gözlerin var

    Bir gün sönecek

    Kunâla

    Bu etlerin arkasında güzelliklerin var

    Benden başka kimse bilmeyecek

     

    Bu can içimde kuştur kunâla

    Seni görünce titrer

    Bu can gözümde muhabbettir kunâla

    Seni görünce yanar

    Bu can burnumda soluk olur kunâla

    Uçar gider

     

    Bu can benden geçmeden

    Bu dünyadan göçmeden

    Bir tek seni sevmek çok değil

     

    Mâra

    Bilmemek bilmekten iyidir,

    Düşünmeden yaşayalım

    Mâra

    Günü ve saatleri ne yapacaksın

    Senelerin bile ehemmiyeti yoktur

    Seni ne tanıdığım günleri hatırlarım

    Ne seneleri

    Yalnız seni hatırlarım

    Ki benim gibi bir insansın.

    Tanımamak tanımaktan iyidir

    Seni bir kere tanıdıktan sonra

    Yaşamak acısını da tanıdım

    Bu acıyı beraber tadalım

    Mâra

    Başım omzunda iken sayıkladığıma bakma

    Beni istediğin yere götür

    İkimiz de ne uykudayız

    Ne uyanık

     

    İbrâhîm
     
    İçimdeki putları devir
    Elindeki baltayla
    Kırılan putların yerine
    Yenilerini koyan kim
     
    Güneş buzdan evimi yıktı
    Koca buzlar düştü
    Putların boyunları kırıldı
    İbrâhîm
    Güneşi evime sokan kim
     
    Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
    Buhtunnasır put yaptı
    Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
    Güzeller bende kaldı
    İbrâhîm
    Gönlümü put sanıp da kıran kim


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.