Umutsuzluklar bedenimizi o kadar yordu ki gözyaşlarınin damlası bile isyan ediyordu. Evet , bizler Tanrı'nın asi kullari olsak bile umutlarımız ruhen yaşlandı. Hepimiz keşke diyarında kendi canavarimizla yüzleşiyoruz. Vicdanımiz kendini her gün kendine özgü azaplar buluyor. Ne kadar kötü bir durumdur. Zamanımız var yok arasında kendini arıyor. Ölüm sadece sonsuzluğa uğurlanan bir başlangıç gibiydi. Sözler bile kifayetsiz kalıyor. Aklımız Tanrı'ya taparken kalbimiz insanlar için kıymetsizlik için irtifa kaybediyor. Dün ölen umutlar ikinci bir diriliş hakkını mahşere bırakılmıştı. Yorgun ve bitkin hayallerine düşüncelerini ifade edemiyordun. Gözlerin zamansız gelen ölümün rüyasını izliyordu. Ruhun bedenden ayrılması için saniyeler gerekir . Düşlerin sanki bir kanıt mahşerde keşkelerin bir anıt. Umutların tükendiği yerde kaç sevabın sana kefalet öder mahşerde. Zihinsel olarak mahşerde çıkılmaz labirentlerde doludur. Bu labirentlerde aklın biraz şaşı olur. Bu kadar düşüncelerinle baş başa kaldığında neden Tanrı'yi hatırlıyorsun. Yoksa kalbin ölümün soğuk nefesini ruhunda hissettirdi mi ? Asla. Ölüm sadece sonsuzluğa uğurlayan bir nevi kadim yoldu. Evet, kalbimiz ne kadar inançlı ya da inançsız. Tek gayemiz cennet için Tanrı'nın dediklerini yaptıktan sonra cenneti hak etmek mi ? Doğru. Biz Tanrı'ya tapmayi değil dünyevi hırslara tapmayi seçtik. İşte Uriel her zaman bizler için bir korku. Gerçekten inan insan için merhametti. Günah tohumunu yeşertmek için hep cehennem zevklerine aptalca koşuyoruz. Burnumuzun dibinde ölüm var ama ölümü unutmuşuz. Her birimiz kalp kırarak gidiyoruz.
Yorum Bırakın