ZIT KUTUPLAR

ZIT KUTUPLAR
  • 0
    0
    0
    0
  • Bana gölgelerin içinden bakıyorsun biliyorum . Geriye dönmenin imkansız olduğu bir noktada , geçip giden bir ömrü seyrediyor gözlerin . Sahip olduğun ruhu sarıp sarmalayamadan , gördüğün aynadaki sureti tanıyamadan , bir yabancının sözcükleriyle konuşup , bir başkasının hisleriyle yaşıyorsun bir şeyleri . O uzak duraktan baktığında , çoktan yol almış şeyleri daha net anlıyorsun biliyorum . Her zaman tutunmaya çalışmış sarhoş bir yaprak gibi , yolunu sapıtıp bir rüzgarın peşine takılıyorsun , düştüğün yerde çürüyüp ufalanıyorsun . Ardından tekrar tekrar umutlanıyorsun , yeşermenin güzelliğini hatırladıkça . Affına sığınılacak bir şey bulamadığında ise tekrar ggömülüyorsun o soğuk mahzenlerin duvarlarına . Sesinin çıkmadığı garip bir rüyanın içerisinde , kelimeleri arzulamaya benziyor hislerin . Karmaşıklaşan her şeyin içerisinde , dönüp tekrardan umuyorsun bir şeyleri . Sonra yok olmaya bir adım daha yaklaşmış duygular kervanına karışıyorsun aniden . Bana yaklaştıkça , benden daha çok kopan şeylerden olmayı başarıyorsun bir şekilde . İzlerini bıraktığın onca şeyin içinde , hangimiz daha başkayız diye düşünmek zorunda kalıyorum sonrasında . Sen de bir yabancıya sitem ediyorsun böylelikle . Aynı defterin içerisinde , aynı sayfada yer bulmuş bir küfür ve iltifat gibi . Bir hayli samimi ve itici kumarlar oynuyoruz seninle . Kimin kazandığından bağımsız , kaybedecek olmanın verdiği lanet gururlarla bile avunamıyoruz artık . Bir köşede duran gece yarısı birazcık seni tahrik ediyor , gökyüzüne zorla sahip olmuş güneş ise zihnimi beceriyor . Sonra zıtlaşmış kutuplarla yüklenip çekiliyoruz birbirimize . Dengesizlikler , atışmalar , iyilik ve kötülük , vahşileşmek ve masumluk aramıza örülmüş tuhaf iplikler örgüsü . Bir denizin en mavisi ile en zifiri gibiyiz , uzaktayken bile yakın , yakındayken bile uzak . İki farklı pencere gibi duruyoruz adeta . Bir yanı hiç ışık almayan bir cephede , diğer yanı yeni başlangıçları kucaklayan bir bahçede . Cennetin tasvirine benziyoruz seninle . Yasaklı bir şeylerin bulunduğu sonsuz güzellik içerisinde , çaresizce merakına yenik düşmüş iki şaşkın hissin yediği elmayı anımsatıyorsun bana . Sıkışıp kaldığımız bu ruhun içerisinde kabul ve inkar adına ne varsa biziz . Soyutlamanın imkan dahilinde olmadığı bir gerçek kadar karışmış ve bir lanet gibi yayılmışsın içime . Söküp atması kolay olan onca şeyin içinde , yaraları kapatan bir dikiş gibi duruyorsun . Bir başka açıdan bakınca ise yaranın ta kendisisin işte . Nasıl açıklanır ki var olmanın huzurunu ve yok olmanın arzusunu bir bedene aynı anda sıkıştırabilecek kadar mucizevi ve sinsi olan ?  Çıkmazların içine birikmiş düşler ve onların kısmi kırıkları . Cümlenin sonuna gelmek kadar efkarlı ve ona başlayabilecek kadar cesaretli olmaya çalışmak . Tüm sonuçlarını bilebildiğin bir hayata , her seferinde şaşırabilecek kadar enayi olmak seni bilmek .  Bunu bile bile aynı hatayı yapmak , yaptığın her hatada bir daha ve bir daha bir olmak . Özünden kopardıkça ona karışanı anlamak , ona karıştıkça özünle bir hayli çatışmak . Ayrı ayrı tonlara sahip aykırı renkler olup bir tabloyu tamamlamak ...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.