Radyum Kızları

Radyum Kızları
  • 1
    0
    0
    0
  • Merhaba, uzun zaman oldu değil mi? Umarım bu süreçte her şey yolunda gidiyordur. Eğer kötü ise, sizi biraz uzaklaştırmak için yazım ile başbaşa bırakıyorum. Fikirleriniz benim için çok önemli. İstediğiniz zaman ulaşabilirsiniz.

    Sonunda bir bilgisayarım var ve bilgisayardan yazacağım ilk bölümümü heyecan ile sizlere ulaştırıyorum. Bugün geçmişin biraz karanlık yönlerine değineceğiz. Size bu yazımda uzun zaman önce hikayesini okuduğum ve oldukça etkilendiğim radyum kızlarından bahsedeceğim. Ama öncesinde radyumun ne olduğunu açıklamak istiyorum.

    Radyum, 88 atom numarasına sahip ve doğada bulunan nadir radyoaktif elementlerden birisi. Latince ''radius'' kelimesinden türetilmiştir. Sürekli parlayan bir yapısı vardır. Yüksek düzeyde radyoaktif olduğu için, çok maruz kalınması radyasyon zehirlenmesine yol açabilir. Havayla temas ettiğinde kolayca oksitlenir ve neredeyse saf beyazdan, siyaha dönüşür. Marie Curie ve eşi Pierre Curie tarafından 1898 yılında keşfedilmiş ve üzerinde olan çalışmalar 1900'lerin başında devam etmiştir. Marie Curie radyumu keşfetmesi ve üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı Henri Becquerel ve eşi Pierre Curie ile 1903 yılında Fizik Nobel Ödülü'nü aldı. Hemen ardından 1911 yılında ise Kimya Nobel Ödülü'nü alarak tarihte iki farklı Nobel Ödülü kazanan ilk kişi oldu.

    Asıl meselemiz radyum kızlarına geçecek olursak;

    1900'lerde radyoaktivitenin zararları bilinmediği için radyum bir nimet olarak görülüyordu. O dönem ''sıvı güneş ışığı'' ve ''karanlığımızı aydınlığa çevirdi'' gibi ifadeler ile bahsediliyordu. Herhangi bir enerjiye gereksinim duymadan geceleri kendi kendine parlaması ve etrafa ışık saçması bir çok endüstri şirketinin dikkatini çekiyordu. Revaçta olduğu dönemde bu radyoaktif element önce Avrupa, ardından Amerika'da üretim çılgınlığına dönüştürüldü. Kozmetik ürünler, kremler, pudralar, diş macunları, içme suları, çikolata, boğaz tableti gibi parlaması istenen pek çok ürünün içine radyum katılmaya başlandı.

    Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verdiği dönemde radyumdan en çok faydalanan savaş endüstrisi oldu. O dönem, akrep ve yelkovanı ışıl ışıl olan rakamları parlayan saatlerin özellikle de geceleri askerler için çok faydalı olunacağı düşünüldü. "Işıldayan kol saatleri" olarak tasarlanan ve pazarlanan bu ürünü hiçbir koruma önlemi alınmadan, suluboya yapar gibi boyayan işçi kadınlar üretiyordu. Şirketler arasında en başarılı ve ismini duyuran ''U.S Radium'' olmuştu. Amerikan asıllı bu firma rakamların radyumlu boyayla boyanması için kol saati başına 5 sent veriyordu. Kadınlar, günde ortalama 250'şer kol saati boyuyordu.

    Radyumlu kol saatlerinin kadranındaki incecik rakamları, akrep ve yelkovanı boyamak için ellerindeki fırçaları kullanan kadınlar, fırçaların uçlarını inceltmek için dilleriyle ıslatıyorlar, dudaklarının arasında incelterek tekrar boyaya batırıyorlardı. Bunu yapmadıklarında 'uçlarını inceltmeden boyamayın' diye uyarı alıyorlardı. Bu hareketi her yaptıklarında radyum yutuyorlardı. Dil ve dudakları gece parlayan kadınlar, üretim bittiğinde artan boyaları da yüzlerine ve boyunlarına sürüyor, karanlıkta parlamaktan keyif alıyorlardı.

    Fakat kısa bir süre sonra, fabrikada çalışan kadınlar nedeni açıklanamayan bir şekilde hayatlarını kaybetmeye başladı.

    Ölen ilk radyum kızı Mollie Maggia'dı. Kız kardeşinin bahsetmesine göre oldukça acı çekerek hayata gözlerini yummuştu. Hemen ardından Katherine Schaub'un dişleri dökülmeye ve çenesi erimeye başlar. İki kadından sonra diğer kadran boyama işçisi kadınlarda dişleri ve çenelerinde benzer sorunlar yaşamaya başlar. 1925 yılında Harrison Martland isimli bir doktor radyumun kadınların kemiklerinde depolanmış olduğunu farkeder ve ölüm sebeplerinin yaptıkları iş ile alakalı olduğunu anlar.

    Durumun farkına varan şirketler, radyum kızlarının hikayesini susturmak için ellerinden geleni yapar ve bu süreçte sık sık medyayı manipüle etmek amaçlı kullanır. Ayrıca ailelere sus payı gibi tekliflerde de bulunulur. US Radium şirketinin yöneticisi Arthur Roeder, "sebebini araştırmamız gerekir" dedikten sonra bile bazı firmalar sorumluluğu kabul etmemek için uzun süre direnir.

    New Jersey'de kadınların hastalanmaları, kadran boyama işine olan ilginin azalmasına yol açar, ancak 800 mil uzaklıkta Illionis'e bağlı Ottawa'da yeni bir atölye açılmış, kadın işçiler olaydan habersiz bir şekilde çalışmaya devam eder. İşverenler, işçileri, yeni ortaya çıkan bu tehlike hakkında asla bilgilendirmez.

    Fabrika çalışanı Grace Fryer dava açmaya karar verir, ancak şirket ile mücadele etmeye istekli bir avukat bulması iki yıl sürer. Kadınlar bir avukat bulduktan sonra bile dava süreci yavaş ilerler. Ocak 1928'de mahkemeye ilk kez çıktıklarında, iki kadın yatalaktı. Hiçbiri mahkeme önünde yemin etmek için kollarını kaldıramadı. Radyum Kızları olarak adlandırılan Grace Fryer, Edna Hussman, Katherine Schaub ve kız kardeşler Quinta McDonald ve Albina Larice olmak üzere toplam beş fabrika işçisi davaya katılır. Bu dava, yasal emsaller oluşturur ve "kanıtlanabilir mağduriyet" de dahil olmak üzere iş güvenliği standartlarını düzenleyen düzenlemelerin yürürlüğe girmesini tetikler.

    Radium Dial Co. adlı şirkette çalışan Catherine Donohue da uzun süre dava ile uğraşan radyum kurbanlarından biridir. Konunun peşini bırakmaması ve medya önünde hasta yatağından hayat mücadelesini vermesi tüm dünyanın ayrıntıları öğrenmesini sağlar. Gazete manşetlerinde "hayalet kadın", "yaşayan hayalet" isimleri takılır Catherine Donohue'ya.

    Radyum Kızları'nın bu zaferi, hem sağlık hem de işçi hakları hareketinin tarihinde önemli bir yere sahiptir. Radyum Kızları davası sonucunda, işçilerin iş gücünün kötüye kullanımı nedeniyle, çalışanların şirketlere tazminat davası açma hakkı verildi. Davanın ardından, endüstriyel güvenlik standartları önemli bir ölçüde geliştirildi.

    US Radyum şirketi, ordu için radyum boya kullanılan saatler ve başka ürünler üretmeye devam etti. Ancak yeni işçi sağlığı yasaları uygulandı, bu tarihten sonra US Radyum fabrikalarında tek bir işçinin dahi radyum nedeniyle hastalandığı görülmedi.

    Konu ile ilgilendiyseniz ''Radium Girls'' isimli 2018 yapımı filmi izleyebilirsiniz.

    Radyum kızlarının savaşı bana hakkımı almak konusunda ilham oluyor. Eğer bir yerde adaletsizlik seziyorsak ve bir şeyler yapma imkanımız varsa buna sessiz kalmamak için elimizden geleni yapmalıyız. Ufak bir bağırışın belki de milyonlar tarafından duyulabilecek bir ses olduğunu asla unutmamamız gerekiyor.

    Her daim hakkınızı alabildiğiniz bir ömrünüz olsun! Sevgiyle ve sağlıkla kalın. 

    -Tomris.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.