1- Dilin Hanım, öncelikle beni kırmayıp röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Genel itibari ile klasik bir giriş yapacağım ama nasıl olduğunuzu merak ediyorum. Neler yapıyorsunuz, her şey yolunda mı?
D: Ben teşekkür ederim röportaj için. Nasılım? Daha iyi olduğumuz zamanlar olmuştu kollektif olarak ama ben ve sevdiklerim sağlıklı bu yüzden iyiyim.
2- Wannart ile ilgili düşünceleriniz nelerdir, daha önce içeriklere göz atma fırsatınız olmuş muydu?
D: Elbette duydum, Wannart benim de severek takip ettiğim bir kültür sanat platformu.
3- Sizi araştırdığımda eğitim, meslek, yaş gibi klasik bilgilere ulaşıyorum. Sizin hakkınızda bizlerin de öğrenebileceği en ilgi çekici bilgi nedir, sizi daha yakından tanımak çok isteriz.
D: En ilgi çekici yanım sorulunca bilemedim şimdi. Bu, sanki etrafımdaki kişilerin yanıtlayabileceği bir soru gibi geldi ama birkaç bir şey söylemem gerekirse herkes gibi ben de biraz tuhafım galiba. Meslek demek istemem ama bu dünyada var olma personası olarak oyunculuk seçmiş olmam en ilginç ve bir o kadar da olağan kısmı diyebilirim.
4- Eğitiminizi Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dilbilimi bölümünden mezun olarak tamamlamışsınız. Okuduğunuz bölüm ile ilgili bir kariyer geçmişiniz var mı yoksa hep oyuncu olmak mı istediniz?
D: Hacettepe’de okurken hayatımın en güzel 4 yılını geçirdim. Geçmişe dönsem yine aynı tercihi yapardım gibi geliyor çünkü dilbilim ilk olarak kulağa sadece dilin yapısal kısmı gibi gelse de dilbilim okumak, hayatın sonraki her alanına sirayet eden, beklenmedik bir anda ‘’Aa ben bunun nedenini biliyorum!’’ diyebileceğin bir sosyal bilim. Antropoloji, sosyoloji, psikoloji, evrim, felsefe bunların hepsiyle aynı yolda gidiyor. Bölümü okurken Türkiye’nin iyi üniversitelerine çalışmalar hazırlayıp sunumlar yapıyorduk ben ve birkaç tuhaf arkadaşım. Üniversitede öğrenciyken fotoğrafçılık, bale öğretmenliği, barmenlik, baristalık gibi hem keyif veren hem de harçlığıma destek olabilecek işlere de kalkışmıştım. Ankara’da öğrenci olmak diye klişe bir romance var ve bu çok doğru. Ve iyi ki var tabii ki..
Kariyer geçmişi diyemeyiz ama bir savrulma dönemimden bahsedeyim. İngilizce öğretmenliğini deneyimlediğim bir yılım var. ‘’Ben ne yapıyorum, bu hiç bana göre değil’’ diye duvarlara baktığım anlar geliyor şimdi bu soruyu yanıtlarken aklıma. Herkesin bu hayatta ne yapmak istediğini bulmaya çalıştığı o karmaşık dönemlerden biriydi benimki de.
Velhasıl küçüklüğümün, ergenliğimin, genç yetişkinliğimin ucu hep bir şekilde sanata dokunuyordu zaten ve ben de bu hayattaki personamı işte böyle savrularak bulmuş oldum.
5- Şu ana kadar yer aldığınız projelerde en çok etkilendiğiniz karakter/rol hangisi oldu, bunun temel sebebi nedir?
D: Süreyya! Geçtiğimiz sezon oynadığım savaşçı bir kadın. Çok seviyorum çünkü ne olursa olsun varlığındaki inadına bayılıyordum.
6- Çekimden hemen önce size iyi gelen, ‘’uğurum’’ diyebileceğiniz bir söz/eşya/şarkı var mı?
D: Her işe, o dönemimdeki ruh halime göre değişen bir şey bu ama ben işaretlere inanıyorum galiba. Kozmik birtakım şeylere yani. Onları yakalamayı, onlarla inatlaşmayı, oyun oynamayı, onları çağırmayı seviyorum. Karakterle bir bağ yakalayabildiysem ya da karakterle bir bağ yakalayabilmek için şarkı listesi hazırlarım. Sete gelmeden, sahneden önce o ritimlerle vakit geçirmeyi severim.
Uğurum diyebileceğim bir nesne ya da eşya yok ama o role veda ederken kostümden bir parça alırım. Yüzük, kolye gibi artık onunla bütünleşen her ne ise. Bugüne kadar 4 kadın karakter oynadım, şimdiki proje ile 5 olacak. 4’ünden de bir nesne var hala. Başka bir evrende görüşmek üzere ‘’Addio bellissimo!’’ derim.
7- Her insanın zaman zaman moral olarak düştüğü dönemler olur. Siz bu tarz dönemler yaşadığınızda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
D: Hayatımda güçlü durmam gereken bir sağlık problemi yoksa kendimi motive etmeye kalkışmıyorum. Zaten herkes çok mutlu, güçlü ve cool görünmeye zorlanıyor hayatın birçok yerinde. (Özellikle de kadınlar) Zaten eve döndüğümüzde hayatta kalmak için kullandığımız maskeleri çıkarıp o basitliğe dönmek bir hayli yorucu ve yıpratıcı. Bir de kendime bu zulmü yaşatmıyorum. Moralim yokken varmış gibi davranmıyorum. Beni üzen ve yıpratan şeylere dair, güvendiğim insanlarla konuşmaktan keyif alıyorum hatta çünkü bazen her şey bu satır aralarında gibi. Korkularımızdan bahsetmiyoruz kendimize çünkü herkes çok güçlü. Hayır değiliz ve kendimizi o gün iyi hissetmemeye, arada saklanmaya, bağırmaya, gidip gelmeye, boşluklara hakkımız var diye düşünüyorum dünyanın böyle bir gerçekliğindeyken.
8- Son olarak oyunculuk alanında kendini geliştirmek isteyenlere nasıl önerilerde bulunursunuz?
D: Bu yolda ben de hala gelişmekte olduğum için öneri verebilecek bir durumda hissetmiyorum kendimi ancak kendini tanımaya çalışmaktan korkmamaya çalışmak benimle aynı yolda yürüyen arkadaşlarıma vermek istediğim bir öneri olurdu.
Yorum Bırakın