Kimyasal Hata

Kimyasal Hata
  • 4
    0
    2
    0
  •  

     

    Ben, hep yanılgıların içinde büyüdüm.

    Dokun bana şimdi konuşmalık yaşları geçtim. Ete kemiğe bürünelim yükselir yine bütün hormonlar... Kimyasal hatayı başlatalım. 

     

    Yavaşça, bir kimyasal reaksiyon gibi; önce küçük bir kıvılcım, sonra delice bir patlama ve sonunda derin bir boşluk. Tıpkı seni tanıdığımda olduğu gibi.
    İlk zamanlar, her şey normaldi. Ne olduğunu anlamadım, sadece bir anda seninle tüm dünya küçüldü. Beynimde bir patlama, vücudumda bir devinim. Dopamin.

    O an her şeyin doğru olduğunu, seninle her şeyin mükemmel olacağını düşündüm. Seninle her bakış, her dokunuş bir ödül gibi… Kimyasal bir ödül. Belki de o kadar tatlıydı ki, içimdeki her hücre seninle birleşmek istiyordu. Ama sonra, ne oldu?
    Feniletilamin, ilk başta ne kadar yoğun ve güzelse, o kadar hızla kayboldu. Limbik sistemim çökmeye başladı. Beynimde bir yerde, “her şeyin geçici olduğunu” fısıldayan bir ses duydum. Ama o sesi duymadım. Çünkü seninle her şey bir şehvet oyununa dönüştü. Daha fazla, hep daha fazla… Bencilce isteklerimizin peşinde koşan bir canavara dönüştük. Sıkıntı yoktu, olması gereken buymuş gibi koştum.


    Ve sonunda, o an geldiğinde, içimden bir şey düştü. Sadece bir kimyasal. O an kaybolduğunda, geriye hiçbir şey kalmadı. Her şeyin başında endorfin vardı, sonra dopamin… İki dünya arasında bir boşluk gibi. Fakat seninle geçirdiğim her an, bana bir şeyler öğretmişti. Seninle olmak, şefkatin tadıydı; ama bu şefkat, bir hap gibi, zamanla bedenimdeki her şeyi yok etmeye başladı.


    Bir parçası vardı, seni düşünmenin ve seni düşündükçe bu parçayı hissediyordum. Noradrenalinim yükseldi, her şey hızlandı, kalbim çırpınarak gitti ama ben bu deliliği kabullenemedim. Her şey… bir kimyasal kapanın içine girdi. Bir yanda seni hissetmek, seni aramak istiyordum, diğer yanda uzaklaşmak, bu çılgınlıktan çıkmak…


    Bir zamanlar seni düşündüğümde hissettiğim bu "aşk" denen şey, o kadar yoğun, o kadar gerçekti ki; ama aslında sadece beynimdeki kimyasal karışımlardan başka bir şey değildi. O anlarda hissettiğim her şey, o kadar büyülü, o kadar büyüleyiciydi ki, sanki dünyayı tek başıma tutuyordum. Oysa, bir an sonra bir boşluk vardı.

     Bütün hislerim, beynimdeki kimyasallar tarafından kurban edilmiş. Ama biz buna "aşk" diyoruz. Aşk, bir yanda feniletilaminin tatlı dokunuşları, diğer yanda şefkatin, endorfinlerin peşinden koştuğu o zorlayıcı, dayanılmaz arzular…
    Bir yanda bana sımsıkı sarıldığını hayal ediyorum, diğer yanda kendimi kaybettiğimi hissediyorum. Neden her şey bir kimyasal reaksiyon gibi, neden her şeyin başlangıcında hep bir çözüm arıyorum? Sonra anlıyorum: Sadece kimyasal bir yankı bu. Hepimizin içinde bir yerlerde kaybolan, eksik bir şey var. Bir boşluk var. Ve ben de bu boşluğu, seninle doldurmak istedim.
    Ama bunu yaparken kayboldum. Ne zaman seni hissetsem, kimyasal yükselişimle bir parça daha kayboluyorum. Sadece bir reaksiyon, bir duman gibi.

     Şimdi seni düşünüyorum ve beynimde sadece bir bulanıklık var.  Aşk, toksik bir karışımdı. İçimi çürüttü. Ve ben, bir zamanlar seninle bulduğum bütün o tatlı kimyasal yükselişlerin içinde kaybolmuş, geriye hiçbir şey bırakmamış bir kadınım.
    Bir zamanlar seni düşündükçe kalbim çırpınırken, şimdi hissettiğim tek şey; bir eksiklik, bir boşluk. Ve bir şüphe var: Acaba gerçekten seni seviyor muyum? Yoksa sadece seni sevdiğimi sanan bir kadının kimyasal yanılgısı mıydım?
    Yağmur dışarıda. Her damla, beynimde bir yankı gibi. Gerçekten sevmenin ne demek olduğunu kimse bana söylemedi. Ama bir gün, bu kimyasal kapanın içinde kaybolduğumda, belki de o zaman bir cevap bulurum.

    Beni sevme biçimin, bir hap gibi yutulması gereken bir kimyasal karışımdı. Ve ben, o hapları yuttum. Her defasında biraz daha kayboldum.

    Bir sabah uyandım, ve fark ettim: Endorfinim tükenmişti. Seninle geçirilen her anın sonunda bir boşluk kaldı. O boşluk, kimyasal olarak içimde büyüdü, büyüdü… ama asla gerçek bir şey halini almadı. Hep bir yanılgıydı, hep bir oyun. Ve ben o oyunun içinde kayboldum.

    Yağmur başlıyor dışarıda. Yağmurun sesi, beynimdeki yankı gibi. Her damlası, bir şeyleri temizliyor, ama hiçbir şey temizlenmiyor. Beni kimse kurtaramaz. Kimyasal bir hatadan başka bir şey değilim.

    Kimse sizi kurtaramaz. Kimyasal bir hatadan başka bir şey değilsiniz.

     

    Dokun bana şimdi konuşmalık yaşları geçtim. Ete kemiğe bürünelim yükselir yine bütün hormonlar... Kimyasal hatayı başlatalım. 

     

    Kızma bana, belki de aşık olmak hatadan başka bir şey değildi. 

     

    Öp beni, ben altmış kilo bir kanser hücresiyim. Bedenine yayılmak için ve nüksetmem için değ bütün hücrelerime ve saldır bana. 

    Ben hataları severim.

     


    Yorumlar (2)
    • Hazine sandığı bulmuş, bir çocuk gibi sevindim.. Anlatımınız, üslubunuz, heceye olan hakimiyetiniz.. Bir tablo olsa, bu yazınıza bir sanat galerisi gibi ev sahipliği yapmak isterim.. İyiki varsınız..

      • Moleküllerime kadar hissettim, teşekkür ederim.

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.