Çabanın neticesine dayalı sorulardan yandı bir kış .
Gece biter zannederken yüreğim , ıssız bir diyarın yollarında göçebe bir halde , savrulup durmanın bıraktığı garip hüzünler , belirsizlikler , örselenmiş umutlar ve vahşi arzular tattı . Sonrasında ne olacağını bilememenin belirsizliğiyle yüklenmiş yarınlar önümde boylu boyunca uzanırken , çaresizce beklemek ve doymadan istemek beni ben yaptı . Karanlık yollar , loş ışıklar ve rüzgar . Ya karanlık daha da artacaktı , ya ışıklar ya da rüzgar . Ya savrulup kontrolsüzce uçacaktım bu diyardan , ya aydınlanacaktı tüm sorular ya da hepten kararacaktı duvarlar . Hayatın bana sunduğu tüm imkanların ve çıkmazların kaosunda bir kalem , bir kağıt , sessizce ruhuma sırnaşmış duyguların kimsesizlikten asık yüzleri . Bilemiyorum insanın içine sıkıştığı koza , onu her daim kanatlandırır mı ? Yoksa bir metamorfozun sonucunda daha da mı süründürür bu iplikler ? Örüldüğüm bu can ve kanıma damlamış hayat akışının içinde muallakta olan onca şey , soruların sorunlara , sorunların daha büyük sorulara dönüştüğü ilkelce zamanlar . Aykırmak geçiyor damarlarımdan ya da haykırmak dudaklarımdan . Tüm bu biçimsiz yansımaları yıkan ve tedirginlik veren şeyleri yıpratan güçlü bir çığlık ile nefes alabilir gibi geliyor insan . Sonucu bu olmayacaksa bile en azından denedim diyebilmek gerek sanırsam . Aflardan , ithamlardan ya da diğer sınanmışlıklardan çok daha ötede , bir köşede keşfedilmek ya da baştan tırnağa yoğun bir sağanakla yıkanmak istiyor kara örtüsü ömrümün . Yıpranmış hatlarında dolaşacak her damlacık , ani bir zevki tetiklercesine değiştirip benliğimi , tüm bu maneviyatsızlığı bozmalı acımasızca . Son dizelerden devrilmiş birkaç parça işareti toplayıp bir yolu göstersin istiyorum hayat . Şu lanet boşluklara örülmesi gereken ağlar ve fışkıran yaralarıma sarılması gereken bir takım bantlar var anlatabiliyor muyum ? Öz denen şeyin ne olduğunu kaybettiğim bu lanet topraklarda , söz gelimi değil , yerine tam oturmuş bir cümle gibi farkındalıklara varabilmeyi istiyorum . Çatlamış ellerimin üzerinde bitmiş kızıl yaralara bakarken hissettiğim bunca yalnızlığın bir cevabı olarak dünyanın en dibinden sesi duyulan bir kul tanrı çatışması yaratmak . En tükenmiş kalemin ucundan , şu koyduğum hayatına bir imza atmak . Üç noktanın dibine vurulmuş onca olaydan sonra bir keyif sigarası yakmak . Gözlerimde buğulu camdan hallice bir soğukluktan ziyade , tutuşmuş yeni bir ateşin izlerine rastlamak . Göremediklerimizi görmenin vaktidir o hayli . Duyamadıklarımıza kulak kesmenin , dudaklarımızı açmayan o bıçakları bilemenin , elimizden gelenin fazlasını da dilemenin . Haddini bilmekten öte bir şey bilmemenin verdiği bu gariban efendiliği biraz olsun rahatsız etmenin . Cürretkar bir dua ile tanrıyı biraz olsun rahatsız etmenin ...
Yorum Bırakın