Birkaç satır borcum kalmış olmalı . Yoksa bu kadar daralmazdı içim , bir şeyler söylemediğim için . Sahibi olduğum her şey kadar , boyumu aşmasına rağmen harcadıklarımdan da sorumluyum . Onlar da yakama yapışıp durmuş hayat zincirinin birer halkası . Uzun süredir kendimi tamamlanmış hissetmemekten kaynaklı , pek bir şey de yazasım gelmedi . Her şeyi , ucu açık olmasına rağmen , hayat beklentisinden sıyrılmış bir şekilde , vasat bir akışın koynunda sürüklenen bir kayığa bindirip , öylece bıraktım . Heveslerim , avuçlarımın içinden akıp giden bir avuç kum gibi , kuytu bir köşemde öylece tükenirken , saatimi tekrar ve tekrar çevirecek bir direncim kalmadı . Sürekli kendime özürler dilediğim bir rutinin içerisinde , doğrum ve yanlışım , yakmışlığım ve yanmışlığım arasında bir dizi ayna , her bir yönünü utançla gösteriyor hislerimin . Kendine minneti kalmamış bir palyaçonun yeni bir sabaha gülerek uyanmak zorunda olması gibi zorlama hislerle doluyum . Kendime anlattığım pek çok şey var ve bunları dışarı yansıtma konusunda eskisi kadar istekli değilim . Birisi dönüp bir şey sorduğunda ilk başta zor bir nefes alarak sonrasında da kısa bir cümlenin içerisinde , diyeceklerimin yarısını eriterek , kalan zifir posayı önlerine fırlatıyorum . Garip bir nezaket çizgisi üzerinde seneler boyunca yürümenin verdiği garip yükle beraber dolan bu ruhu , her şeyden uzak tutmaya çalışırken bir hayli çırpınıyorum açıkçası . O çok inançla sahiplendiğim bir avuç insanın bile başkalaşan tutumlarına maruz kaldıkça , sakladığım tek papatyanın da tüm sevgileri birer birer dökülüyor ve sevmiyorum . Öyle garip ve yüksek duvarlar var ki önümde , her bir taşın arasında yosun tutmuş insanlık kırıntıları ve bir duygunun harap olmuş hali duruyor . Çamurlaşmış ve çarpıklaşmış pek çok zihniyetin içinde , kendimi konumlandırmak zorunda olduğum yerleri görünce , içimde bir ucube durmadan kahkaha atarak alay ediyor benimle . Kalbimden sızan garip bir yağ gibi vasatlaşıyor halim ve dokunmaktan kaçtığım her şey özüme sızmışçasına kirli hissediyorum . Gözlerde , sözlerde , hayatlarda , var olan şeylerin her birinde aradığım o acımasız anlamı yitirip , yerine garibe işi bir alaycılıkla bakıyorum adeta . O , görev edinilmiş yabancıl sevgiyle , ruhunu evcilleştirme çabası , bu kadar kaotik bir şeye dönüştürdü belki de özümü bilemiyorum . Olmayacak ruhların içinde , sevdiğin hisleri arzulama çabasıyla geçen onca zaman bu bozuk tadı yarattı . Şimdi , ne kadar kar yağarsa yağsın temizlenmeyecek duygular türedi . İnsan ruhunun bozuk çarklarının döndüremediği o güzel sistem , yerini bir hurdalığa bıraktı . İnsanların özleri , vahşileşen bir hayvanın gözlerindeki büyüklük taslarcasına havadan hallice kibirle taştı . Bizler , olayların içinden çıkacak çözümler üretmeyi , güzelliklere tercih ettik . Kendi egolarımızın altında kalıp kalıp , başkalarına daha da öfkelenmeye yönelik davranışlarla dolup taştık . Kanadık , kınadık , kanattık ve kınattık . Aynı perişan döngünün içerisinde parçalandığımız kadar da bir hayli parçaladık . Şöyle bir bakıyorum , gözlerimi hangi yöne çevirsem , çoğulluklar içerisinde çırpınan yalnızlıklar görüyorum . Aynamdaki kalabalığın aksine , özünü gördüğüm ruhların içerisindeki ucuz telaşlar bana bunu ifade ediyor . Bir aidiyet duymaktan ziyade , ezberlenilmiş sorumluluklar çerçevesinde durmadan yorduğum bu ruh bana durmadan çemkiriyor . Dürüst ama yorucu bir ruh ...
Dürüst ve oldukça yorucu ...
Yorum Bırakın