Günlerden bir gün, 11 yaşındaki bir çocuk küçük bir dükkana girer. Onu, piposu ağzında, aksi görünümlü bir adam karşılar. Adam, görünüşüne uygun bir şekilde çocuğa alaycı ve sorgulayıcı bir tavırla yaklaşır. Bu kısa konuşmadan, çocuğun annesiz olduğu, babasının ilgisiz davrandığı ve okulda zorbalık yaşadığı anlaşılır.

Adam dükkandan uzaklaşıp ortalık sakinleşince, küçük çocuk etrafı incelemeye başlar. İşte tam o anda, Bastian Balthasar Bux büyülenir. Gözleri, en büyük tutkusu olan kitapların arasında en güzeline takılır. “11 yaşındaki bir çocuğun tutkusu olur mu?” demeyin sakın. Yaş fark etmeksizin, her insanın tutkuları vardır ve olmalıdır. Bastian’ın tutkusu ise muhteşem hikayeler ve kahramanlarıdır.

Bastian, kitabı görür görmez onun kendisini çağırdığını hisseder. Sanki bu dükkana girmesi bir tesadüf değil, kaçınılmaz olandır. O kitabı ne pahasına olursa olsun elde etmek zorundadır. Ancak ödeme yapmak, ödünç almak ya da kitabın ona hediye edilmesi mümkün değildir. Geriye tek bir seçenek kalır…

Bastian, kitabı paltosuna saklayarak dükkandan hızla kaçar. Hırsız olduğu düşüncesi kafasında dönüp dururken, ne eve gidebileceğini ne de sınıfına dönebileceğini düşünür. Şimdi, saklanacak bir yer bulması gerekmektedir. Sonrasında ise uğruna “hırsız” olmayı göze aldığı kitabın sayfalarını rahatça açabilecektir.

Ve bitmeyecek bir öykü başlar…

Ucu bucağı olmayan Fantazya İmparatorluğu ve içinde yaşayan bin bir çeşit varlık. İnsana en çok benzeyenler bile insana tam anlamıyla benzemiyor.

Fantazya’da her yerde aynı anda olaylar yaşanıyor. Hepsi başka bir öykünün konusu. Ancak hepsinin ortak noktası, Yokoluş’un yayılması…

Çözüm, iki ayrı dünyadan gelen iki küçük çocuk olabilir mi?

Masumiyet, dostluk, güç sarhoşluğu, sevgi, doyumsuzluk ve sadakat gibi temaları masalsı bir şekilde işleyen bu eser, kahramanları çocuk olsa da her yaştan okuyucuya hitap ediyor.

Keyifli okumalar.