Advertisement

IŞIK

IŞIK
  • 1
    0
    0
    0
  • Gecenin karanlığıyla örtünüyor zaman, mekanlar değişiyor. Yağmur ahmakları ıslatıyor.

    Camın arkasında kalabalık bir masa ve bu kalabalığa layık yüksek sesli kahkahalar. Masadaki herkes çok şık. Şereflere kalkan kadehler ve dilekler.. 

    Tavırlarından maddi dertlerle ilgili alıp verecekleri olmadığı belli. 

    Yüzlerindeki gülümseme? Yüzlerindeki gülümseme mutluluğun eseri mi? Nedir ki bu insanlar için mutluluk? Maddi güç? Şan? Şöhret?

    Camın dışında kalanlara da mı maddiyat getirecek mutluluğu? Bütün mutluluk arayışı o masadaki içki kadehini dileklere kaldırma hayali için mi sürüyor?!

    Yürüyen insanlara bakıyorum o sırada. Bazılarının gözlerinde masaya bakıp yerleşen umutsuzluk, bazılarının gözü bulutlarda ama gülüyorlar. Şaşırmamak mümkün değil bu gülenlere. Bunca hayıflanmanın içine sızan güneş ışığı gibiydiler. Camın arkasındakilerle ilgilenmiyorlardı. Mutluluğun orada olmadığını bağırıyordu yüzleri. Onlar yağmur altında ıslanabilmenin mutluluk olduğunu fark edenlerdi.

    'Yağmur ıslatıyor diye yaprakları, otları kıskanıyorsun. Ot olmak, yaprak olmak istiyorsun. Ben ise sadece onlara bakıp seviniyorum. Tıpkı dünyadaki her güzel genç ve mutlu şeye bakıp sevindiğim gibi.'*

    (L.N.Tolstoy - Aile Mutluluğu)

    Yüklediğimiz anlam kadar anlama sahip olabilen bir zaman dilimine tabiyiz hepimiz. İç çekip, hayıflanarak ışığını söndürmemeli insanoğlu.

     


    Masa boşaldı. İçeriden çıkanlar yağmurdan kaçıyor. 

    Işık söndü..


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.