Kimin Dişleri Yoktur: Bebeklerin
Çok eski hanlarda dükkanlar kapanır gibi ağırlaşıyor göz kapaklarım
Dişlerim dökülüyor akşam üstü rüyalarda
Çıkardığım her sese bir anlam veriyorlar ama
çıkardığım her sesin
çıkardığım her sesin bir anlamı olmadığı şuuruyla konuşuyorum onlarla
'Su' desem baba diyecekler mesela
şeker yedirecekler 'meydanlar neresi' desem
Hep bir gülümseme yüzlerde
Korkuyorum ‘kimim ben’ demeye, çünkü
telaşla sokacaklar suretlerini tüm aynalara
Yaradan gücenecek, toprak yarılacak
Gülmüş tüm hayvanlar yeniden üzülecek
‘Nerde’ diyecekler daima ‘daimi mutluluk?’
‘Küçük ihtiraslar peşinde büyük yıkımlar’, diyeceğim
Bir kağıda imza atıp her gün
uzaklaşıyorum sevinçle dünyadan
Su altı şehirlerinde unutulmuş gece yarıları
yemeği sakinliğiyim gözlerimi kapayınca
Açmıyorum; felaketim oluyor çünki açınca
Şehirler çıkıyor sözgelimi altından şehirlerin
ağıtlar çıkıyor
gözden kaçmış ümitler
ve omuz omuza söylenmemiş marşlar
Dikkatimi vermek zorundayım
her gün tuhaf olaylar dünyada
yeni doğanlara göstermeliyim inceliği
sözgelimi saksıda bir yaban çiçeğine
Uzatılan bir tuzlukla dağılıyor ancak
çünkü kötücül kurgular
Şu marmelat, şu bıçak, şu da ekmek
‘Ekmek arası yapayım yer misin’ diye sesleniyorum bazen
şu ağız donduran yaz gününde
kendimden ötekine
Dikkatimi vermek zorundayım
dikkatimi artık kendimden başkasına
verebilmeliyim
‘reyhanlı soğuk çay yanına bir de’
Çünkü dünya dönüyor bizi
Çünkü ayakkaplarım yırtık, dilim paslı
dönmediğim evlerin anahtarları kayıp
Dişlerim dökülüyor rüyamda avcuma
Büyülüyorum panayırda çıldırmış kaplanları
Simsiyah elmaslar topluyor bulutlar yeryüzüne
Bunu herkese söylemeliyim
Bir vahiy gibi inmeliyim kul hakkına
İnsan olmayı umarken haylaz melekler
Ürkmeyeceğim diyorum ak güllerin çabukluğundan
Çünkü aşk için teslimiyet
dinginlik için konuşmak gerek
Birer rahmet okuyorum çıkardığım
her sesin boşunalığına
Yorum Bırakın