Dışımdan ağlayamam. Zor gelir gözümden yaş. Ancak geçen yıl ofiste 3-5 tekrar dinlediğim bir şarkının ansızın metronun gün yüzüne çıktığı bir bağlantı köprüsünde birden içimi parçaladı. İçim ağlıyordu. Dışım hüzünlüydü. Neler neler yaşıyordum o an, anlatamam, söyleyemem ve dinleyemem. Sanki uzunca bir zamandır görmediğim birine özlemin yüzüme tokat atışı gibiydi. Tekrar tekrar. Tokat yüzüme dediysem kalbimin yüzüne atılıyordu. Kızarmış ve kan toplanan o tokat izleri halen aynı tekrarla aynı teslimiyetteydi. Ben artık çıkmazımın bu olduğunu biliyordum. O engelleri sürekli aşmak isteyişimde ki istekliliğin bitmeyeceğini, hep bir bağlantı köprüsünün ümidini ve farklı şehirde aynı düşüncelerde bulunacağımı biliyordum. Öylesine biliyordum ki kremalı makarnanın nanesinin ölçeği halen bir yerlerde duruyor. Ama kendi ürettiğim engellerin ardında. Ya da öyle sanılıyor. Korunuyor belki. Engel dediğimiz şey de bir şeyden korumaktır. Neyi kimden mi koruyorum? Onu bana biz gösterecek.
Ama şunu dinleyelim,
I will not vanish and you will not scare me
(Gözden kaybolmayacağım ve sen beni korkutmayacasın)
Try to get through it, try to bounce to it
(Bunu bitirmeye çalış, bunu atlatmaya çalış)
All the while thinking I might as well do it
(Tüm bunları düşünürsek ben bunu yapabilirim)
They be lovin' someone and I'm not that stupid
(Onlar birini seviyor olabilir ve ben o aptal değilim)
Take the next ticket to take the next train
(Bir sonraki trene binmek için bir sonraki bileti al)
Why would I do it? And you wanna think that
(Neden bunu yapardım? Ve bunu düşünmek istiyorsun)
Çünkü aslına bakarsan ilgi çok hoşuma gidiyor. Bu ilgininse karşılıksız olması hoşuma giden kısmı. Ama bazı ilgilerde vardır ki insanı bir kullan-at malzeme gibi hissettirir. Acımasızca iş işten geçmiştir ve sen halen sarhoşluğundan kurtulamamışsındır. Bir bakıma artık gözden kaybolmayacağım. Ve bu ilginin bir bakıma uzağında olacağım. Ama gözden kaybolmayacağım. Bu ilginin en son bıraktığı kaybetme korkusuna kapılmayacağım. Çünkü bu bitecek bir süreç ama tekrarlasa bile korkmayacağım. Bitirmeye de çalışmayacağım. O nasıl ilerliyorsa öyle gerileyeceğim. O nasıl alt-üst ediyorsa öyle üstünü altına getireceğim. Yalnızca bu ve diğer yazamadığım birbirine kol geren düşüncelerimle bunu başaracağız. Unutmam ki ben aptal değilim. Bunu bir arkadaşıma da söylemiştim ki o gece etkilenip beni sarhoş etti. Ama en erken trene bilet alıp gidilmişti. Ve neden bunun yapıldığını bile düşünmek istedik. Aslında her bu şarkıyı dinlediğimde o gece gideceğim. Dostlarımın smokinli yıllardır değişmeyen fotoğrafları. Sprey boyanın ayakkabıyı batırması. Kadehimin çiftlikte kalması, şişenin servisin altına düşmesi, mekan sahibinin mekanı bırakıp gitmesi, samimiyetsizliğin uğradığı o insan timsali, hepsinin anılarda kalıp beynimden çıkmayacak olması, yıkamaya kıyamadığım bardak, ansızın gelişenler, teklif ve mışıl mışıl uyku. Bunların hepsi bu şarkının bana hissettirdikleri. Şarkı sadece şarkı değil ruhani bir melodi belki…
Yorum Bırakın