AH BU BEN ...

AH BU BEN ...
  • 0
    0
    0
    0
  • Tanrının öfkesiyle dağılmış bir masadan dökülen , birkaç kadeh yağmurda ıslanmış eski bir kağıt parçası gibi gözlerim . Diyeceklerim ile içime dolanlar arasında kalmış kırık dökük bir köprünün avare yolcusu duygularımla , dengesini yitirmiş bir güz fahişesi gibi sürtüyorum daldan dala . Dudaklarımın arasında tükenmiş bir soluk nefesi solumak ile dişlerimin ucunda tıslayan birkaç serseri küfrün ensesinde gelgitler yaşıyorum . Hayatın hiç bilmediğim bir durağında rastgele inip zaman yolculuğundan , çırılçıplak kaldığımı hissediyorum . Öyle böyle değil şu ruhsal boşluk . Nerede bu hoşluk diye sarsılırken , aniden dengesini kaybetmiş bir vazo gibi bir anda dibi boyluyorum ve kırıklarıma ayrılıyorum . Ruhum avuçlarımın içine devrilmiş ekşi kokulu bir şarap şişesi gibi sızarken benliğimden , hastalıklı gözler gibi kayıp gidiyor önümden bir şeyler . Çığlık çığlığa susuyor umutlar bir taş duvar içerisinde göğsümde . Bir zımba teli gibi yapışıp duruyorum kağıda , vahşice sarılıyor ellerim , arzuyla titriyorlar . İlk kalem tuttuğu zamanlardan bir hayli yaşlı , çizgileri oldukça belirgin ve diyeceklerinden bir hayli çekinmez . Beni bilen kimse kalmayana dek uzaklaşmışçasına yabancılaştığım bu garip gidişatın içerisinde , çivisi kaçmış dünyanın çivisi bana kaçmışçasına duman olmuşum be ! Gözler uzaklardan bir hayli keskin bir şekilde canımı acıtırken , kaçacağı her bir deliği önceden hazırlamış çaresiz bir sıçan gibi sürünüyorum ortada . Dudaklarımda bitmiş bu lanet mührü kırsam çok mu şey anlatacağım , yoksa sadece yazdığım için mi durmuyor bu su hiç bilmiyorum .  Yol kenarında bitmiş yabancıl bir ot gibi yadırgadığım her şeyden daha serseri , daha pis bir şeye mi dönüşüyorum acaba ? Gördüğün her çiçeği çok güzel bulmanın cezasıdır bu hayat ! Seni onlardan bir hayli başkalaştırıp ötekileştirir . Zamanla toprağa kök salmış vasat bir çalıya dönüşürsün . Kaldırımları bile parçalar gidersin .  Bugün çok uzaklara dalmış ruhumun takırdayan diplerinde buldum bu cümleleri . Bir köşede öylece harap düşmüş ufaklığın , çantasında kalanları , bir masada öylece durup defalarca kez geceyi seyretmiş aylağın kuruntularını ve kalabalıklar içerisinde hep kendisine sinmiş bu mikrop adamın uğultularını döktüm biraz . Nereye doğru gideceğini bilmediğim bu tuhaf yarınları birer zarmış gibi sallaya sallaya bir hal olmuş beni  nereye koyacağım bilmiyorum . 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.