“Bir yazarın dediği gibi, ‘Bireyin gizeminin en yoğun olduğu zamanlar, uykuda olduğu zamanlardır.’ Ancak gizem dediğimiz şey nihayetinde çözülmemiş bir sorundan ibarettir…”
George’un Doktor Haber ile tanışma sebebi oldukça ilginçti. Rüya görmesini engellemek için birçok ilaç kullanmış ve bu yüzden ceza olarak doktorla birkaç terapi seansı yapmak zorunda kalmıştı. Peki, bir insan neden rüya görmek istemezdi? Kabus mu görüyordu? Yoksa rüyalar onu çok mu etkiliyordu? George’un sorunu çok daha farklıydı: Gördüğü rüyaların gerçek dünyayı etkilediğine inanıyordu.
George, genç bir adamdı; ancak yaşadıkları onu yıldırmış ve üzerine yapışan bir kabullenmişlik ile itaatkârlık hissi bırakmıştı. Bu durum, doktorun işine yarayacaktı. George, sorununu doktora anlattığında, doktor içtenlikle yardım etmek ister gibi görünüyordu. Daha ilk seansta bir tedavi sürecinden bahsetmişti. Elbette Doktor Haber, George’un anlattıklarına ilk başta inanmamıştı. Ancak karşısındaki vaka ona oldukça ilginç gelmişti. George, gördüğü rüyaların gerçekleştiğini, üstelik bunun yalnızca kendisi tarafından fark edildiğini söylüyordu. Çünkü rüyadan sonra, o gerçeklik herkes için gerçek bir hale geliyor ve kimse önceki durumu hatırlamıyordu.
Doktorun önerisi basitti: Hipnoz yoluyla George’a rüyalar gördürecekti. Böylece George artık ilaçlara bağımlı kalmak zorunda olmayacaktı. Ancak bu süreçte rüyaların kontrol altında tutulması gerekiyordu. Bu yüzden rüyaların konusunu seçen kişi doktor olacak, gören ise George olacaktı.
Bir insan kendi emelleri uğruna neleri göze alabilir ve ne kadar ileri gidebilirdi? Kendince mantık çerçevesine oturttuğu bencilce isteklerini hangi hakla sürdürebilirdi? Mantık ve vicdan, işin içinden ne zaman çıkardı?
Kitabın konusu rüyalar üzerine kurulu. Bu nedenle hikâyenin ilginç olmaması neredeyse imkânsız. Rüyalar zaten başlı başına bir gizem ve heyecan taşırken, yazarın yaptığı eklemeler hikâyeyi genişleterek güçlü bir yapıt ortaya çıkarmış.
Keyifli okumalar.
Yorum Bırakın