Advertisement Tracker

Bir Kadın Düşmanı

Bir Kadın Düşmanı
  • 1
    0
    0
    1
  • ‘Güzel’, ‘Çirkin’ ve Acımasız Bir Oyun

    “Zihinlerde düşünme kabiliyeti kalmamıştı.
    Sinirler, sert bir rüzgâra karşı bırakılan bir gitarın gergin telleri gibi boğuk, tatlı ihtizazlara gark olmuştu. Bu dakikalarda insan, hayatı öyle güzel ve kolay görür ki… İstesek, bir işaretle, bir bakışla gökyüzünün bir yıldızını ayağımıza düşüreceğimizi zannederiz…”

    Bir Kadın Düşmanı’nda, önce Sara’nın arkadaşına ve babasına yazdığı mektupları okurken, ilerleyen sayfalarda Homongolos’un ölmüş arkadaşına yazdığı mektuplarla karşılaşıyoruz.

    Sara, sevgi dolu ailesinin göz bebeği, şımarık ve güzel bir genç kızdır. Babasının asker olması, onu hasrete alışkın biri haline getirmiştir. İstanbul’un hızına ve eğlencesine aşık olan Sara, bu tutkusunda öyle ciddidir ki uğruna beyaz yalanlar söylemekten ve küçük oyunlar oynamaktan çekinmez.

    Bu küçük oyunlarından birinde, babasının yanına Erzurum’a gitmek yerine, İstanbul’a yakın bir yerde yaşayan akrabalarının yanına gider. Orada kısa süre kalacağını ve türlü bahanelerle İstanbul’a hemen döneceğini düşünmektedir. Dönmek isteseydi, bunu başarırdı da. Ancak genç kız, beklenmedik bir şekilde kasabayı sevmiştir. Çünkü oradaki insanlar, yeni şeylere hasrettir. Sara da onlar için yeni ve güzel bir şey olarak uzun süre oyalayıcı bir malzeme sunmaktadır. İşte bu yüzden İstanbul’u erteler. Kasabada büyük haber olmak varken neden geri dönsün ki?

    Hatta Sara, bu küçük ve eğlenceli kasabada kendine bir hedef belirler: Acımasız, sert, çirkin ve kadın düşmanı olarak tanınan Homongolos’u mağlup etmek. Onu hiç beklemediği, zayıf olduğunu düşünmediği bir yerden vuracaktır. Nasıl mı? Kendine olan güveninin dayandığı noktadan, yani güzelliği ve kadınlığıyla. Güçlü bir erkeği, bir kadının karşısında aciz duruma düşürecektir. En azından planı budur…

    Güzellik, tevazu ile birleştiğinde ve kibirden uzaklaştığında anlam kazanır. Aksi takdirde, yalnızca bakılası bir varlık olmaktan öteye geçemez.

    Güzel ve çirkin gibi kalıplarla etiketlenen kişilerin, insan psikolojisi ve karakteri üzerindeki etkileri neler olabilir? İşte bu sorunun cevabını, bu hikayede tatlı-acı bir serüvenle görüyoruz.

    Her insanın gördüğü, duyduğu, yaşadığı farklıdır. Bir madalyonun iki yüzü vardır. İnsan, ancak kendi yaşadığını bilir. Tıpkı bu mektuplarda olduğu gibi…

    Sara’nın karakteri ve davranışları bir yana, mektuplarındaki anlatım tarzını, kendini ifade ediş biçimini ve deli dolu halini sevdim. Onun yazdıklarını okurken, sanki bir arkadaş ortamında başından geçenleri bana anlatıyormuş gibi hissettim. Sıcak, muzip bir sohbet gibiydi.

    Karakterinden ve davranışlarından bağımsız olarak beğendiğimi söylememin sebebi ise, Sara’nın bana göre şımarık, bencil ve küçük bir kız çocuğu gibi davranan bir yetişkin olmasıydı.

    Kitap, hayatta nelere öncelik verilmesi ve asıl önemli olanın ne olduğu sorularına cevap veriyor. 

    Keyifli okumalar.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.