Advertisement Tracker

Hayat İmkansız

Hayat İmkansız
  • 0
    0
    0
    1

  • “Yani, var olmanın en temel ve gerekli unsuru hissetmek, değil mi? Hissetmeden yaşıyorsan, buna ne denir? Nedir ki bu? Öylece durmak gibi. Kapalı bir lokantanın, sonsuza kadar birilerinin gelip oturmasını bekleyen masası olmak gibi.”


    İmkansızı mümkün kılan bir hikaye…


    Bir zamanlar, bir yerlerde, oldukça münzevi bir hayat süren bir kadın varmış. 72 yaşında olan Grace, oğlunu, kocasını ve köpeğini kaybetmiş; hayatının anlamını ve amacını yitirmiş, mutsuz bir kadınmış…


    Her inişin bir çıkışı var mıdır? Ayağa kalkmak için önce tamamen dibe mi vurmak gerekir? Grace Winters bunu öğrenmek üzereydi.


    Zamanında yaptığı küçük bir iyilik, yıllar sonra ona büyük bir sürpriz olarak geri dönmüştü. Grace, eski iş arkadaşından İbiza’da bir ev miras almıştı. Ancak düzenini, alışkanlıklarını ve konforunu terk etmeye hiç niyeti yoktu. Kim, tanımadığı ve tanınmadığı bir yere gitmek isterdi ki? Fakat zihninden atamadığı bir şey vardı: Eski iş arkadaşının, boşluklarla dolu hikâyesi.


    Kendisi bile bu yolculuğa çıkabileceğine inanmazken, şaşkın ve güvensiz adımlarla macerasına çoktan atılmıştı. Bu yolculuk, onun için tam bir bilinmezdi. Ancak Grace, eski arkadaşının ona yönlendirmelerle dolu bir liste bıraktığını öğrendiğinde, kendisini farkında olmadığı bir oyunun içinde gibi hissetmeye başladı. Bu gerçekten belirsizlikle dolu bir macera mıydı, yoksa herkesin bildiği ama yalnızca onun henüz kavrayamadığı bir şeyin izinden mi gidiyordu? Ya cesaretini toplayıp bu soruların cevabını bulacaktı ya da huzursuzluğuna yenilip evine geri dönecekti.


    Grace bir matematikçiydi. Mantık insanıydı. İnanç konusunda pek iyi değildi. Eğer bu yolculuğa çıkarsa, tutunduğu tüm gerçeklerin tuzla buz olabileceğini biliyordu. Bunu yapabilir miydi, emin değildi. Yıllardır kendini beceriksiz, kötü bir eş ve kötü bir anne olarak görmeye inanmıştı. İyi biri olmadığına, hayatı kaçırdığına ve bunu telafi edemeyeceğine kendini inandırmıştı. Bildiği hayat buydu. Kendini farklı görmeyi, yaşamdan zevk almayı, hayatı gerçekten yaşamayı bilmezdi. Ona ters geliyordu. Huzursuz hissediyordu. Ama şimdi, önünde büyük bir soru duruyordu: Mucizelere, iyiliğin dokunuşlarına ve hayatın imkânsızlıklarına adım atacak cesarete sahip miydi?


    “Uzun yıllar boyunca otopilota bağlamıştım.”


    Kitapta geçen bu cümle, bazıları için hızla okunup geçilecek bir satır olabilirken, bazıları için derin düşüncelere yol açabilecek bir farkındalık anıydı. Çoğu insan – yaşlı ya da genç fark etmeksizin – hayatını otopilotta yaşıyor ve bunu fark etmiyordu bile.


    Pişmanlık, umut, kendinden uzaklaşma, kendini yeniden tanıma, mutsuzluk ve umutsuzluk…

    Çelişen, çakışan ve insanda karmaşa yaratan tüm bu duygular, hikâyede iç içe geçmiş durumda.

    Ve kitap, yaşın sadece bir sayıdan ibaret olduğunu ve aslında zihnimizde oluşturduğumuz bir algıdan öteye gitmediğini hatırlatıyor. Bu yönüyle de oldukça kıymetli bir mesaj veriyor.


    Yazarın kitaplarını okumayı seviyorum. Beklentisiz başlayıp mutlu, umutlu ve heyecanlı olmayı seviyorum. Her ne kadar çoğu kitabının gereksiz uzun olduğunu düşünsem de, okuduğuma hiç pişman olmadım ve sonuna geldiğimde asla kötü hissetmedim. Kendinizi iyi hissetmek istediğiniz zamanlarda açıp gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.