Advertisement
Advertisement

Aydınlanma'dan Heidegger'e: Avrupa'nın Entellektüel Serüveni -1

Aydınlanma'dan Heidegger'e: Avrupa'nın Entellektüel Serüveni -1
  • 1
    0
    0
    0
  • Aydınlanma, Romantizm ve Kant

      


    Aydınlanma oldukça insan merkezlidir. Aydınlanmada doğa bilimleri diğer her şey için model haline geliyor. Ruh hali, rasyoneldir. Aydınlanmada mantığın Erdem'e yol açtığına dair örtük bir his vardır. Bize doğal haklar iddiasını veren akıldır. Aydınlanmanın Merkezi Fransa, romantizmin merkezi ise Almanya'dır. Aydınlanmacılar'ın yeri kafe, Romantizmcilerin yeri ise ormandır. Romantizm doğayı idealize eder. Nostalji, geçmişte gerçekte hiç var olmamış bir şeye duyulan özlemdir. Rousseau'nun sosyal ve politik teorisinin içeriği oldukça rasyonel olmasına karşın, mizaç ve üslubu romantiktir. Rousseau'ya göre insanı diğer canlılardan ayıran iki özellik var: özgür insan eylemi ve oluş'a açıklık.  Eğer aydınlanma bir şeyin nasıl olduğuyla ilgili ise, romantizm o şeyin ne olduğu ile ilgilidir. Özgürlük eylemi, büyük bir romantik temadır. Aydınlanmanın tanımını en iyi Kant yapar: “Bilmeye cesaret edin”. Kant, gerçeğin ancak zihin yapılarımıza uygun olduğu sürece anlayabileceğimizi savunur. Yani Kant, İdealizm ile Gerçekçilik arasında bir tür uzlaştırıcıdır. Kant'ın ahlakçı tavrı şudur: Ahlaki bir şekilde hareket etmek ahlaki bir görev duygusuyla hareket etmektir. Kant için önemli olan niyettir. Kant'a göre ahlak İnsan iradesi dışında hiçbir şeyde bulunamaz. Kant'a göre insan, bir amaç olarak ele alınmalıdır. Romantizm, öznelliği arzuda birleştirir. Aydınlanma ise, öznelliği akılda birleştirir. Trajedi, insanlık durumuna özgüdür. Aydınlanmadan liberalizmi, romantizmden ise milliyetçiliği elde ederiz. Nietzsche, bir tür Post- Romantik bir düşünürdür. Saf aklın gerçek eleştirisi Kant değil, Dostoyevskidir.


    Fransız Devrimi ve Hegel


    Hegel ve Marx'a göre Fransız Devrimi'nin olması iyi bir şeydir ve gereklidir. Fransız Devrimi, aydınlanmanın terör yoluyla romantizme dönüştürülmesinin bir tür örneklendirme anı olarak hizmet eder. Hegel, tuhaf bir şekilde baştan çıkarıcıdır. Bütün filozofların çözmeye çalıştığı şey, “köprü sorunu"dur. Yani kendimiz ile dış dünya arasındaki ilişkinin ne olduğu sorusu. Hegel, aydınlanmanın fazla şüpheci ve yüzeysel olduğunu düşünür. Hegel, tarihi alıp onu felsefenin kurucu bileşeni haline getirerek özne ile nesneyi birleştirmeyi amaçlamıştır. Hegel'e göre biz, her zaman oluyoruz. Hegel görüşünde insan, asla hareketsiz kalmaz. Hegel'e göre bilincin aşamaları vardır: ilk başta “Saf Bilinç” vardır. Ardından “Öz Bilinç” oluşur. Daha sonra bilinç, “Ruh” (Geist) ile birleşir. Hegel'e göre tarih, bilincin kurucusudur. Tüm filozoflar iki kategoriye ayrılır: “Büyük Sistem kurmak isteyenler” ve “Sistemleri parçalamak isteyenler”. Hegel sistem kurmayı isteyenlerden biridir. Hegel'in “Bütün” fikri, kollektif toplumsal yaşamı ele alıp onu mutlak felsefi bir zemine oturtur. Hegel'e göre ruh, bütünün ruhudur ve her şey ilişkiseldir. Bütünü ancak geriye dönüp baktığınızda anlayabilirsiniz. Kant'a göre her şey güdü’dür. Diyalektik, her zaman daha önceki bazı durumların iptal edildiği, yani öylece kaldığı bir sürecin hem olumsuzlandığı hem de korunduğu ve daha yüksek bir düzeye taşındığı bir süreçtir. İnsan özgürlüğünün sonuçları her şeyin olması gerektiği gibi gerçekleşmemesidir. Hegel'e göre, öznel olarak iyi yoktur. Ona göre özgürlük, zorunluluğun tanınmasıdır.




    Marx ve Marksizm


    Hegel'e göre doğru ve yanlıştan her birini alıp kendi başına sağlam, katı bir şey haline getiremezsiniz. Çünkü bunlar her zaman birbiriyle bağlantılı şeylerdir. Hegel için, olan ile olması gereken veya olgu ile değer arasında bir ayrım yoktur. Hegel'in “diyalektik ilerleyişi” hem ileriye doğrudur hem de döngüseldir. Öznel kavramı, Hegel için aşağılayıcı bir ifadedir. Hegel felsefenin zamansız ve mekansız olduğu görüşünü ortadan kaldırır. Marx da bu görüşü Hegelden alır. Hegel için iyi olan, tanımı gereği kazanandır. Hegel'e göre kötülük dünya sürecine karşı direnmektir. Hegel'de determinizm, bütünlükten daha az belirgindir. Hegel'de çok soyut olan şeyler Marx’ta çok somut ve spesifik hale gelir. Marx'a göre modern toplumsal davranışta belirleyici faktör, sanayileşmedir. Teknoloji, fabrika bulmamıza olanak sağlar. fabrikadaki işçi, bir şey ortaya koymaz; sadece üretimin ve işleyişin bir parçasıdır,insanlık dışı makineler üretir. ü

    Ürettiği için de bütünsel doğasıyla olan bağlantıyı kaybeder. “İşveren” kelimesi marksizmi çağrıştırır. 19. yüzyılın 2. yarısında liberalizm ile milliyetçilik birleşir. Aydınlanma düşüncesi, Alman Romantik Felsefesi, Politik Ekonomi, bunlar hepsi Komünist Manifesto’da bir araya getirilir. Hegel, bilinci yanlışlıkla şeyleştirir. Hegel'in anahtar teması “Ruh” (Geist) iken, Marx'ın anahtar teması “Sosyoekonomik Güçler”dir. Marx ve Engels’e göre kritik kimlik, toplumsal sınıf kimliğidir. Kapitalizm, sanayileşmeyi içerdiği gibi takas ekonomisinden para ekonomisine geçişi de ifade eder. “Sınıf bilinci” Marx için neredeyse teknik bir terimdir. Üretim sürecinin parçalanması insanın öznenin parçalanmasına yol açmaktadır. Marx'ta “temel ve üst yapı”

    kavramları çok önemlidir. Temel, sosyoekonomik olan her şeydir. Üst yapı ise sanattır, kültürdür, bilinçtir. Ona göre nasıl düşündüğünüzü belirleyen şey, sosyoekonomik konumunuzdur.




    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.