Advertisement Tracker

KALLOKAIN

KALLOKAIN
  • 0
    0
    0
    1
  • “Artık düşünceler de yargılanabilecek.”


    “Medeniyet, devlet yaşamıdır.”


    “Aslolan, kendi fikrinden vazgeçip doğru olanı kabul edebilme yeteneğidir.”


    Leo Kall, tek tip özellikler taşıyan evlerde yaşanan, standart kıyafetler giyilen, “Polis Gözü” ve “Polis Kulağı” gibi cihazlarla insanların sürekli gözetim altında tutulduğu bir toplumda yaşayan bir kimyagerdir. Kall’ın üzerinde çalıştığı bir proje vardı: Bir ilaç. Eğer başarılı olursa, “dürüstlük ilacı” olarak adlandırılabilecek bir buluş.


    Kall, evli ve çocukları olan, dışarıdan bakıldığında iyi bir işe ve düzenli bir hayata sahip biri gibi görünüyordu. Memnuniyetsiz olacağı bir konu olmamalıydı. Ancak kafasındaki düşünceler ve kendine duyduğu şüpheler, onun hayatını zorlaştırıyordu. Zaman zaman kendisiyle çelişiyor, hissettiklerini ve düşündüklerini reddederek bastırıyordu. Belki de bu, o dünyada hayatta kalmak için geliştirdiği bir savunma mekanizmasıydı.


    Dünyadevlet’te çift olmak büyük bir anlam taşımıyordu. Temel amaç, daha çok soyun devamlılığını sağlamaktı. Çocuklar yedi yaşına geldiklerinde ailelerinden ayrılıp merkezlere gönderiliyordu. Aile akşamlarında, ebeveynlerini ziyaret edebilir, onlarla belirli bir süre vakit geçirebilirlerdi. Ancak çocuk merkezlerinde çocuk değil, asker yetiştiriliyordu. Oyun dedikleri şeyler, aslında savaş oyunlarından ibaretti.


    Evde çalışan yardımcılar ise aslında evlere yerleştirilmiş birer gözcüydü. Aileyle ilgili rapor tutma görevleri vardı. Kısacası, Dünyadevlet böyle bir yerdi. İnsanların birey olarak görülmediği, farklı amaçlar uğruna yetiştirilen ve gerektiğinde feda edilebilen birer “et parçası” olduğu bir sistem. Burada beden de düşünceler de tek bir yere aitti: Devlete.


    Bu tür distopyalarda baş karakter genellikle sisteme başkaldıran veya en azından bir uyanış geçiren biridir. Ancak Kall, alışılmışın dışında bir karakterdi. İçinde, belki de ürkek bir ses vardı ama onu susturmayı ve Dünyadevlet’in yararı için çalışmayı tercih eden biri olarak görünüyordu.


    Kall, bir yandan Dünyadevlet’in “iyiliğine” hizmet ederken, bir yandan da kendine ve çevresine duyduğu şüpheyle içsel bir savaşın içine girecekti. İlaç, ona statü ve ün, devlete ise güç mü kazandıracaktı; yoksa kendi yarattığı şeyin altında mı ezilecekti?


    Dürüstlük. İnsanlar için her zaman olumlu bir kavramdır, değil mi? İnsanlar dürüst olmalı…

    Peki, aklından geçenleri süzgeçten geçirmeden söylemek de dürüstlük müdür? Her koşulda, ne olursa olsun dürüst olmak mı doğrudur? Ve dürüstlük her zaman iyiliğin kapılarını mı açar?





    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.