"Hazırım, affet beni!"
Son günlerde aklıma çapa atan bir gemi var. Ne ileri gidebiliyor, ne de geriye dönebiliyor. Dalgaların içinde öylece savrulmadan, sadece duruyor. İşte tam olarak öyleyim ben de. Ne seni tamamen silebiliyorum, ne de yerine birini koyabiliyorum.
Söylemesi hala zor, hala utanç dolu. İnsan ne kadar güçlü olursa olsun (ki kendimi öyle görmem) ihaneti kendi içine sindiremiyor. Sanki bir film izler gibi seyrettim kendimi. Belki alışkanlık, belki umut, belki hâlâ sevgi. Bilmiyorum. Zaten artık hiçbir şeyi kesin olarak bilmediğime karar verdim. Belki de bu yüzden hâlâ yerimde sayıyorum. Tıpkı o çapa atmış gemi gibi.
Hakikaten acaba "Kaç kere sever insan? Kaç kere tövbe eder, kaç gecede alışır?"
"Hazırım, affet beni!"
Bunu duymayı istiyorum. Son zamanlarda aklımda hep bu aynı cümle. Fakat ya sonrası? Nasıl bir kimyasal reaksiyon bizi bir araya getirebilir ki? Ne olduğunu biliyorum, ne olabileceğini ve ne olacağını da. Ama yine de farklı bir sonuç bekliyorum.
Bu gece, belki de ilk kez gerçekten dürüstüm. Kendime, sana değil. Çünkü bu cümle önce bana:
"Hazırım, affet beni."
Küçücük değersiz şeylerden bahsediyorum. Bu düşüncelerin aslında ÇÖP olduğunu biliyorum. Bir şeyin var olması ya da olmaması benim onu algılayışıma bağlı değil. İstediğin kadar yaz, çiz, anlat. İstenmiyorsan, istenmiyorsundur.
Yorum Bırakın