Davulun Başındaki Özgür Ruh: Leyan Senay

Davulun Başındaki Özgür Ruh: Leyan Senay
  • 1
    0
    0
    0
  • “Müzik hep ruhumda çalıyordu, kulaklarımda değil” diyor Leyan Senay. Henüz ilk şarkısıyla büyük bir çıkış yakalayan genç müzisyen, yalnızca ritimle değil; hayal gücüyle, tutkuyla ve iç sesini dinleyerek kurduğu dünyalarla dikkat çekiyor. Çocuk yaşta piyano ile başlayan müzik yolculuğu onu davula, oradan sahneye ve uluslararası festivallere taşıdı. Leyan Senay’la müziğe adanmışlığını, yaratım süreçlerini, ilham kaynaklarını ve geleceğe dair hayallerini konuştuk.

    1.Leyan, selam! Öncelikle Nashville Music City Drum Show’a davet edildiğini duyduğumuzda çok mutlu olduk. Bu haberi ilk aldığın an neler hissettin? O anı bizimle paylaşır mısın?

    İlk mail’i aldığımda inanamadım. Bundan yaklaşık dört ay önceydi. Sonra festival afişlerini paylaşınca Slipknot grubunun davulcusuyla görsellerimizi yanyana görünce ağlamaya başladım. Sanki o ana kadar hayal gibi gelmişti her şey… Asıl zihnimin olayı idrak ettiği an oydu, ve heyecandan titriyordum. Bildiğim tek bi şey vardı; elimden gelenin en iyisini yapmak zorundaydım. Ve sonrasında hemen deliler gibi çalışmaya başladım.

    2.Seni ilk kez keşfeden dinleyicilerimiz için kendini 3 kelimeyle tanımlayacak olsan, hangi kelimeleri seçerdin?
    Mavi - Özgür ruh - Ritim

    3.Hayatına ilk giren enstrüman gerçekten bateri miydi? Müzikle ve özellikle bateriyle tanışma hikâyen nasıl başladı?
    Hayır, ilk enstrümanım piyanoydu, çok severek çaldım çocukluğumdan beri. Küçücük çocukken bile bi elle klavye çalarken diğer elimle dizime ritimler tutarmışım, ailem burdaki doğru ritmi yakalasaymış belki çok daha evvel onunla karşılaşırdık. Müzik hep ruhumda çalıyordu, kulaklarımda değil. Beni iteleyen bi dürtü vardı ama çözümleyememiştim. Sonra lisede güzel sanatlar müzik bölümünü okurken davulla tanıştım. Hayatımın aşkı olacağını farketmeden öylece bakıp geçtim, belki cesaret edemedim bilmiyorum. Daha sonra üniversitede özel davul ders almaya başladım, bana çok iyi geldiğini beni iyileştirdiğini farkettikten sonra kendi stüdyomu kurdum ve hayatımı ona adadım. 

    4. “Bluetiful” parçasının Metal Hammer dergisi tarafından haftanın şarkısı seçildiği haberi geldiğinde ilk tepkin ne oldu? O anki duygularını hatırlıyor musun?
    O an çok komik ve spontandı! Tatile çıkıp Adapazarı’nda kaybolmuştum ve pazarda insanlara yol sorarken bir anda mailler ve etiket bildirimleri yağmaya başladı. Arabayı kenara çekip bi on beş dakika onun şokunu yaşadığımı çok net hatırlıyorum. Henüz daha ilk şarkımdı ve dürüst olmam gerekirse böyle bir başarı yakalayacağını hayal bile edememiştim. Duygularını yoğun yaşayan bir sanatçı olarak o ‘ilk an’ların bana ne ifade ettiğini asla hayal edemezsiniz! Coşkuyu iliklerimde hissettim diyebilirim!

    5. “Afterlife”ta Yunan ve Mısır mitolojilerinden bolca esintiler hissediyoruz. Mitolojiye ve antik tarihe özel bir merakın var mı? Konsept seçim süreci nasıl ilerledi?
    Zaten İngiliz edebiyatı bölümünden mezunum, üniversite hayatım boyunca bolca mitolojik ögeye mutlulukla maruz kaldım. Hep ilgim vardı bu konulara. Ama konsept seçimi diye bir şey olmadı. Her klip çekimimden ve şarkımdan önce hayal kurma süreçlerim olur ve uzunca içimdeki dürtüler bana ne fısıldıyor onu anlamaya çalışırım. Bu sefer Medusa olmamı söyledi. Sanırım şarkımdaki oryantal ezgiler de biraz Mısır’ı hissettirdi ve ortaya bu karma lezzet çıktı!

    6. O meşhur Medusa kostümün hâlâ aklımızda! İlerideki projelerinde de benzer şekilde tematik kostümler kullanmayı düşünüyor musun?
    Beğenmenize çok sevindim! Bence hayal gücümü ve içimdeki dürtüleri takip etmeye devam ettikçe beni daha çok ilginç kostümlerde görebilirsiniz hahah 💙

    7. “Ölümle Dans” parçasında Can Temiz’le birlikte çalıştınız. Bu iş birliği nasıl ortaya çıktı? Şarkının oluşum sürecinden biraz bahseder misin?
    Ölümle Dans’ı sanırım üç yıl önce bir yolculuk esnasında yazmıştım. Ve ilk telefona amatör bir şekilde kayıt aldığımda aklımdan geçen ilk şey bunda tam bir Can Temiz vibe’ı olduğuydu. Zaten daha önceden de tanışıyorduk ve beraber proje yapmıştık, hemen kendisine yazdım ve o da çok beğendi. Hal böyle olunca derhal çalışmaya koyulduk. Can çok özverili ve pozitif bir şekilde tüm süreçte bana yol arkadaşlığı yaptı, fikirler verdi. Vokalleriyle inanılmaz bir lezzet kattı şarkıma. Çok şanslı hissediyorum!

    8. Şimdi gözlerini kapat ve bizimle birlikte hayal et: İstanbul’da dev bir konser var ve dünyaca ünlü bir grup/müzisyen, son anda bateristleri rahatsızlandığı için sahneye çıkamayacağını bildiriyor. Bu yüzden seninle birlikte sahne almak istiyorlar. Bu kim olsun isterdin? Hangi sanatçıyla sahneye çıkmak, belki de çocukluk hayalini gerçekleştirirdi?
    Kesinlikle Evanescence! Gözlerimi daha kapatamadan tüylerim diken diken oldu. Ergenliğimden bu yana hiç değişmeyen bir tutkumdu o grup, dinlemeyi hiç bırakmadım. Hayatımın her farklı evresinde müzikleriyle çok şey keşfettim ama en önemlisi ilk göz ağrım ve ilk davulda çaldığım şarkı ‘Bring me to life’tı. Bu yüzden çocukluk hayali dersek evet o grup bu!

    9. Baterist olmasaydın, sence bugün ne yapıyor olurdun
    Bunu önceden de çok düşündüm ama verecek hiç bir cevabım yok inanın ki. Leyan olamazdım en basidinden, ben ben olmadıkça bunun anlamı da kalmazmış gibi. Kendimi başka bir şeyde hayal edemiyorum çok üzücü… Yaptığım işi ve tutkularımın peşinden gitmeyi o kadar seviyorum ve benimsemişim ki hayali bile korkutuyor.

    10. Mesleki anlamda sana en çok ilham veren, “idolüm” dediğin bir isim var mı?
    İdollerim var farklı konularda; özellikle sanatın farklı dallarından ilham alıp beslenen biriyim. Salvador Dali ve Hieronymus Bosch bana yaratım sürecinde çok ilham veriyor. Okay Temiz ve Volkan Öktem de Türk üstadlarımızdan her zaman ufkumu genişleten çok güzel insanlar mesela. Bir de hayallerinin peşinden gitme konusunda Lindsey Stirling bana çok ilham oldu.

    11. Müzik dışında seni besleyen, hayatında özel bir yer tutan bir hobin var mı?
    Okumayı, yazmayı ve resim yapmayı çok seviyorum. Bir de sanılanın aksine yalnızlığı çok seven doğayla iç içe yaşayan bir insanım kalabalık barlardan ziyade. Dönem dönem edebiyat dergilerinde kısa öykü yazarlığı yaptım. Son bir yıla yakın profesyonel resim derslerine başladım. Zaten 8 yıl önce stüdyomu ilk kurduğumda duvarlarını bizzat ben resmetmiştim dev sarmaşık ve kurukafalarla ama artık bunu hobi olarak daha çok hayatımın içine entegre ettim ve bu beni çok besliyor.  

    12. Ve tabii ki kapanışı mottolarımızdan biriyle yapalım: “Songs to discover today.” Bugün Listenary takipçileri için önermek istediğin bir şarkı ve bir albüm var mı?
    Soruyu okurken içimden geçen ilk yanıt Björk’ün ‘Post’ albümünden ‘It’s oh so quiet’ şarkısı oldu!


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.