Alevî-Sünni Farklılaşması

Alevî-Sünni Farklılaşması
  • 0
    0
    0
    0
  • Alevi-Sünni farklılaşmasının en büyük sebebi kuşkusuz politikadır. İslam'da mezhep olarak 
    bölünme kabul görünmemelidir. Bütün Müslümanlar aynı Allah'a ve Kur'an'a iman 
    etmektedir. 


    Tarihsel ve Siyasal Kökenler: 


    Anadolu’da Alevi‐Sünni ayrımı, inancın özünden doğan bir farklılık değil; tarih boyunca 
    siyasi, sosyal ve kültürel dinamiklerin şekillendirdiği sosyolojik bir olgudur. 


    1- Oy İçin İtibar Zedelemeleri: 

    Aleviler, Sünni'nin itibar suikastına kurban gitmiştir politik mecrada. Bunu da Alevileri 
    kötüleyerek kazanmaya çalışır. Alevi ise, Alevileri şartlandırıyor.1 

    2- Alevîler Önce Türk, Sonra Müslümandır. 

    Sünniler başta Müslüman sonra Türk olduklarını ifade eder ama Aleviler ise önce Türk sonra 
    Müslüman olma felsefesindedir. Bir inanan eğer ki Alevi olduğunu ifade ediyorsa Türk'tür. 
    Kürt Alevisi gibi bir söylem gerçek dışıdır. Alevi olmak için Türk olmak gerekir. Eğer birisi 
    bu teze karşı bir felsefî çıkış yaparsa siyasî olarak kendi emellerini dikte etmek istiyor 
    demektir. 


    3- Genellikle Egemenler Sünni'dir.


    Sünni yöneticiler Alevi toplum üzerine baskı kurarlar. Diyanet'e bağlı olan bir imam maaş 
    alabiliyorken bir cem evi dedesi devletin imkânlarından faydalanamaz. Bu da Sünni 
    yöneticilerin yapmış olduğu bir çeşit baskıdır. 


    4- Her İki Grubunda Kabul Etmesi Gereken Gerçekler: 


    İbadet yerleri saygıyla karşılanmalıdır. Görüşleri de birbirinden farklı olduğu için sevgi-saygı 
    çerçevesinden ilerlemeleri gerek. 


    5- Birleşim Noktaları Aynı.


    Sünni ile Alevi Türklükle birleşebilir. Alevilik, Şiilik değildir, bu yüzden İran ile bir alakası 
    yoktur. Anadolu'ya aittir tüm kültürel dinamikleri. Sünnilik ile de Türklük üzerinden 
    birleşebilirler. 


    Sonuç 


    Tarihten alınacak ders şudur: Mezhep farklılığı, Allah’ın yarattığı hakikatin değil, fetih ve 
    iktidar mücadelesinin eseridir. İslam’ın kalbinde tekbir vardır, tevhit vardır, kardeşlik vardır. 
    Bu ortak mirası hatırladığımız her an, aramızdaki sınırlar silinir, kalplerimiz birleşir. 
    O hâlde gelin, aynı Allah’a ve Kur’an’a iman etmenin hakkını verelim. Çatışmayı bırakıp, 
    dayanışmayı yükseltelim; farklılıklarımız zenginliğimiz, birliğimiz gelecek mirasımız olsun.


    [1]  Orhan Türkdoğan, Alevi-Bektaşi Kimliği, 1995, s. 301.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.