İZAH BOYUTU

İZAH BOYUTU
  • 0
    0
    0
    0
  • Derme çatma rüyaların içerisinde , hayatımızın özünden koparılmış duyguların , birkaç vasat kırıntısıyla heveslenen ruhlarımıza selamlar olsun . Onların varlık çabasıyla , hissel çırpınışlarıyla beraber , bir türlü rengine ve bakışına karar verememiş bu dalgın gözleri bir kez daha açıp , her şeyi geride bırakarak , yorgunlukla taçlandırılmış , hiç uyumamışçasına dalıp giden bu bedenleri , bir işe , bir sürece , istemsizce yapılacak pek çok şeye sürüklüyoruz . Rüzgarların , dallarından koparıp götürdüğü , sonbahar gazisi birkaç yaprak parçası gibi . Gün doğduğunda yaşanan hüsran , bazı şeylerin gerçek olmasıyla , bazılarının da olmamasıyla alakalıdır çoğu zaman . Aşırı gerçekler ve rüyalar arasında çalkalanan ruhların zincirlerini tutan bu bekçi , köpeklerine karşı oldukça şakacı . Ruhlarına neyin yaraşacağını bilen ancak onlara erişemeyen pek çok kişinin zihninde , sitem dolu kelimeler kayık çekiyor . Bir akıntının ucundan diğerine gidene kadar yarattıkları ağrı da , çok gerçek olan şeylerden bir tanesi . Zehre bulaşmış şeyin deforme olması hayatın gerçeklerinden biri . Umut , sevgi , beklenti , gelecek , hayat ve diğer duyguların her biri ayrı ayrı çürütüyorlar bizi . Kalıpların , duvarların , vasat normların ve kibirli varoluşların ardında yatan gazap dolu vahşi üretimlerin neticelerini yaşıyoruz . Bir dilin ucunda var olan sivri kelimeler , ruhlarımızı deşebiliyor . Bir eli tutmanın verdiği yanıltıcı güven , özü sezilmemiş hain bir ruhun ayıplarını örtebiliyor . Arzusuna kavuşma düşüncesiyle var olan ruh , her bir tuzağı  yara bandı zannedebiliyor . Bir çiçeği güzelliğinden ötürü sevmek , çiçeğin dikeninde savunmasızca kanamak  hayatın bizlere sunduğu minimal bir örnek . Günlerce kovalanan huzur düşüncesini , en masum duygularda aramak , ancak diğer tüm olası senaryoların , bu masumiyete giden yola sıralanmış birer lanet olduğu düşüncesini anlayamamak . Biri çıkıp '' İnsanı kusurlu yapan şey nedir ? '' diye sorsa , basitçe , ihtiyaç duyduğu ufacık şeyleri isterken gözlerini kör etmesi derim . Sessizce akıp giden zamanın içerisinde kendisini konumlandırmaya çalıştığı o birkaç boşluğa uymak yerine , zamanla boşluğun kendisine dönüşmesi . Takvim sayfalarının elimden  yavaş yavaş aldığı duygularımın anısına konuşmak istiyorum . Kalemim buna oldukça aç , dilim de bir o kadar suskun . İnsan söz konusu olunca ağzımı açmak çok zor , ellerim titremeden bir şekilde durup beklemek daha da . Anlatacaklarımın bir köprüye ihtiyacı vardı . Çok denedim bir sürü renk ve boya bir araya gelip özümü izah etsin ve bu karmaşıklaşan şeyleri birilerine duyursun . Kendi içinde durmadan karışan bunca duyguya bir sokak olup bir yerlere varana dek uzasın . Ancak ellerimi bulaştırdığım her renk beni daha lekeli bir sürecin içerisine sürükledi . Anladım ki ifademin ve anlatacaklarımın teknik bir dili yok . Belli kalıplara bağlı kalabilen disiplinli bir izahım yok . Anlatırken çığrından çıkan bir şeyler var . Tozlu bir sandığın içerisinde unutulmuş yıpranmış bir kağıda bakmaktan hallice . Üzerine kelimeler döke döke devam etmeliyim dedim . İnsan , kendisini darmadağın edecekse ve çırılçıplak kalacaksa , gördüklerini bir şekilde başkalarına sunacaksa , içerisinde var olan olguları , aç bir köpeğin masumiyetini unutup çiğnediği kanlı et gibi kabullenmesi gerekir . Kendisini anlatacağı onca kelimeyi kullanırken  dürüstçe , içindeki ilkel hayvanı ve yaşayan özü görmesi gerekir . Aynı zamanda bu ilkelliğine rağmen şu an olduğu konumu kendisine sağlayan o duygusal örüntüsünü de kalemine narince akıtması gerekir . Kuvvetli , dengesiz sarsıntılar içerisinde durmadan ilerleyen , haykıran ve rengi toz tutmuş ruhunu , rüzgarda dağılan bir koyu perde gibi savurması gerekir . Tüm bu gerçeklik ve hayali arzular içerisindeki mücadelesini izah ederken , tökezlemeden , ipin ucunu kaçırmadan , yönünü kaybetmeden adım atması gerekir . Bilincine rağmen , direnmesi gereken onca etkene rağmen , olmadık bir anda gülmeli , bazı kahkahalarının arasında durup göz yaşlarını akıtmalı ve ruhundaki tuhaf sızıntılarını da diğer her özel duygusu kadar kabul edebilmelidir . Bazı günlerde sorgulanır mesela bu . Ani duygu akışkanlığı . Ürpertir insanları . Pek çok kişi de yaklaşamaz o geçişlerin sınırlarına . İçi tamamen dolu bir şişeye bir şeyler eklemek isterseniz ne olur ? Sınırları belirlenmiş herhangi bir şeyin çizgisini aşarsanız ya da bir şeyi olduğu halinden fazlasına zorlarsanız ? En masum canlı bile sınırlarının ötesinde bir canavardır . İşte tam da bu anda bu yersiz duygu geçişleri bazen bizleri sınırlarımıza indirir . Dengeler . Özümüzü bastırır . Hararetle ilerleyen yönsüz gidişatımızı soğutur . Bizleri yaşamın ortasında direnbilen , dalgalara karşı hala gideceği bir yeri olduğunu hatırlatan yegane şeylerdir . Bir anda durup baktığımız o ayna , içimizde kopan fırtınanın ta kendisini verir bizlere . Her şeyin birbirine girdiği gök sahnesi gibi olduğumuzu kabullendikçe anlarız hayatı . Göğün tek bir süreci yoktur . Doğar , yükselir , batar , kararır , aydınlanır , tozlanır , bulutlarca ağlar , vahşice haykırır , güneş açar . Çiçek açtırır . Eser geçer . Gökler gibiyiz gökler ! Özümüzde izah etmemiz gereken şeyler dolu . Garip bir sokak köpeğinin kuyruğunu kıstırıp kabullendiği güçlü zorluklar gibi ilerliyoruz bu yaşam mücadelesinin içerisinde çoğu zaman . Ancak arada bir diş gösterip , arada bir sesimizi duyurmadıkça da pek bir olayı kalmıyor geriye . Onca sessiz çırpınışın ardından , bir balığın karaya vurmasına dönmemesi için bir şeyler anlatılacak şeylerle doluyuz . Her birimizin içerisinde birikmiş hikayeler ve çizgileri başka satırlara taşmış onca harf var . Birbirimize bağlandıkça ve ayrıştıkça daha derin anlamlar kazanıyoruz . Noktalarca , virgüllerce , cümlelerce ! Anlatmak istiyorum vakit buldukça . Ömrümüze birikmiş onca anıdan kalan şeyleri , şu an neye baktığımı , sizlerde ne gördüğümü , bende ne gördüğünüzü . Hayat bir izah sahnesi . Kendi tarzımca , elimden geldiğincesi bu . Sizlercesini gördükçe daha da artacak , daha da azalacağım . Kuvvetli ve zayıf yönlerim çoğalacak . Bir gün sonu gelene dek anlatacağım . Benim izahım bir başkasının saf maddesi haline gelecek bir şekilde . Aynı noktada durduğumuz bir an olacak . Hayatın bir yönüne de olsa aynı pencereden bakacağız illa . Bulutlara yüklediğimiz o garip anlamlar bile çarpışacaklar bir yerde . Bu hissiyatı seviyorum . Aldatıcı ya da gerçek bilemem . Ancak bir şekilde var . Belki zehirli de bilemem . Ancak seviyorum ...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.