"kör olmuşsun. Ben de öyleydİm. Ama yakında göreceksin, emin ol. Burada sana çok iyi bakacaklar."
2016 yapımı A Cure for Wellness (veya ülkemizde vizyona giren ismiyle Yaşam Kürü), gotik gerilim tarzını ilgi çekici bir senaryoyla harmanlayarak önümüze sunan kaliteli yapımlardan biri. Görsellik açısından da bizi fazlasıyla tatmin eden filmde Bay Lockhart, çalıştığı şirket tarafından ona verilen bir görevi tamamlamak üzere bir tedavi merkezine gider ancak bu yolculuk beklediğinden çok daha farklı ilerler.
Filmi kısaca özetlememiz gerekirse; Lockhart, işinde oldukça hırslı olmasının yanı sıra biraz da umursamaz ve kaba bir adamdır. Bir gün müdürleri tarafından çağırılır ve yerine getirmesi için bir görev verilir. Alplerde bir tedavi merkezinde bulunan şirketin CEO'su Roland Pembroke'u bulup geri getirmelidir.
Ve Lockhart bu amaçla yola çıkar. Senatoryum'a gidiş yolunda taksici ile aralarında mekanın çok eskilere dayanan tarihi hakkında diyaloglar geçer, bir köyün içinden geçerek çok geç olmadan sözü edilen mekana varırlar. Senatoryum'un asıl amacı insanları orada bulunan özel bir su ile arındırmak ve bu yöntemler ile iyileştirmektir. Lockhart ise işini bir an önce halletmenin peşindedir ancak günün ziyaretçi saati dolmuştur ve yapması gerekeni yapamaz. Dönüş yolundaysa bir kaza geçirir ve gözlerini açtığında tekrar Senatoryum'dadır. Üstelik sakatlanan bacağından dolayı kısa zamanda kurtulacağa benzemiyordur. Bu süre zarfında görevinin gerektirdiği biçimde Pembroke'u bulur ve kendisiyle gelmesi için ikna eder fakat yine bir şeyler ona engel olacaktır.
"O yüzden mi bu kadar yolu geldin? Hırsların yüzünden mi? O zaman hepimizden kötü durumdasın."
Lockhart, Senatoryum'un müdürü Volmer'in isteği üzerine burada bulunduğu zaman diliminde tesisin imkanlarından yararlanmaya başlar ancak burada ters bir şeyler dönüyordur. Günlük rutinlerin, sakin kelimelerin, sessiz gülümseyişlerin ardında gizlenen bir şeyler vardır ve o, bunu ortaya çıkarmaya kararlıdır, başına çeşitli felaketler gelse dahi... Bu süreçte yolları burada yaşayan bir kızla kesişir; Hannah'nın hikayesiyse onunkinden çok daha farklıdır.
Lockhart rolünde son zamanların yeteneğiyle parlayan genç aktörü Dane DeHaan'ı görüyoruz. Bu isme Kill Your Darlings (2013), The Amazing Spider-Man 2 (2014), Valerian and the City of a Thousand Planets (2017) ve daha birçok filmden aşinayız. Senatoryum'un müdürü Volmer bizim Lucius Malfoy olarak tanıdığımız ve sevdiğimiz Jason Isaacs, Hannah ise Mia Goth tarafından canlandırılıyor. Yönetmen koltuğunda oturan tecrübeli isim Gore Verbinski, filmi bizim için iki saatlik bir görsel şölene çevirmiş; filmin her bir karesinin ayrı bir sanatsal nitelik taşıdığını söyleyebiliriz. İlk sahnelerden itibaren bizi yalnız bırakmayan müzik de farklı bir atmosfere girmemizde oldukça etkili. Klasik piyasa filmlerine küçük bir ara verip gerilim dolu bir maceraya atlamak isteyenleri aşağıya bıraktığımız fragmana davet ediyoruz.
Filmi kısaca özetlememiz gerekirse; Lockhart, işinde oldukça hırslı olmasının yanı sıra biraz da umursamaz ve kaba bir adamdır. Bir gün müdürleri tarafından çağırılır ve yerine getirmesi için bir görev verilir. Alplerde bir tedavi merkezinde bulunan şirketin CEO'su Roland Pembroke'u bulup geri getirmelidir.
Ve Lockhart bu amaçla yola çıkar. Senatoryum'a gidiş yolunda taksici ile aralarında mekanın çok eskilere dayanan tarihi hakkında diyaloglar geçer, bir köyün içinden geçerek çok geç olmadan sözü edilen mekana varırlar. Senatoryum'un asıl amacı insanları orada bulunan özel bir su ile arındırmak ve bu yöntemler ile iyileştirmektir. Lockhart ise işini bir an önce halletmenin peşindedir ancak günün ziyaretçi saati dolmuştur ve yapması gerekeni yapamaz. Dönüş yolundaysa bir kaza geçirir ve gözlerini açtığında tekrar Senatoryum'dadır. Üstelik sakatlanan bacağından dolayı kısa zamanda kurtulacağa benzemiyordur. Bu süre zarfında görevinin gerektirdiği biçimde Pembroke'u bulur ve kendisiyle gelmesi için ikna eder fakat yine bir şeyler ona engel olacaktır.
Lockhart, Senatoryum'un müdürü Volmer'in isteği üzerine burada bulunduğu zaman diliminde tesisin imkanlarından yararlanmaya başlar ancak burada ters bir şeyler dönüyordur. Günlük rutinlerin, sakin kelimelerin, sessiz gülümseyişlerin ardında gizlenen bir şeyler vardır ve o, bunu ortaya çıkarmaya kararlıdır, başına çeşitli felaketler gelse dahi... Bu süreçte yolları burada yaşayan bir kızla kesişir; Hannah'nın hikayesiyse onunkinden çok daha farklıdır.
Lockhart rolünde son zamanların yeteneğiyle parlayan genç aktörü Dane DeHaan'ı görüyoruz. Bu isme Kill Your Darlings (2013), The Amazing Spider-Man 2 (2014), Valerian and the City of a Thousand Planets (2017) ve daha birçok filmden aşinayız. Senatoryum'un müdürü Volmer bizim Lucius Malfoy olarak tanıdığımız ve sevdiğimiz Jason Isaacs, Hannah ise Mia Goth tarafından canlandırılıyor. Yönetmen koltuğunda oturan tecrübeli isim Gore Verbinski, filmi bizim için iki saatlik bir görsel şölene çevirmiş; filmin her bir karesinin ayrı bir sanatsal nitelik taşıdığını söyleyebiliriz. İlk sahnelerden itibaren bizi yalnız bırakmayan müzik de farklı bir atmosfere girmemizde oldukça etkili. Klasik piyasa filmlerine küçük bir ara verip gerilim dolu bir maceraya atlamak isteyenleri aşağıya bıraktığımız fragmana davet ediyoruz.
Yorum Bırakın