Patricia Highsmith'in aynı adlı eserinden, Raymond Chandler ve Czenzi Ormonde tarafından filme uyarlanan Strangers on a Train, Hitchcock'ın klasik siyah beyaz filmleri arasında yer alıyor. En iyi siyah beyaz sinematografi alanında bir Oscar adaylığı bulunan bu film, bir tren yolculuğunda tanışan Guy Haines ve Bruno Antony'nin hikayesini anlatmakta.
[caption id="attachment_125682" align="alignnone" width="500"] Strangers on a Train'in setinde Alfred Hitchcock.[/caption]
Psikopatik eğilimleri olan Bruno Antony bir tren yolculuğunda hayatı hakkında neredeyse her detayı bildiği ünlü tenisçi Guy Haines'e rastlar. Bruno çok zengin bir aileden gelmesine karşın babası onu mirasından ve harçlığından kesmek istediği için babasını öldürmek ister. Konuşmaya başladığı anda kendini dengesiz, saplantılı ve kişisel alanın varlığından haberi olmayan bir karakter olarak belli eden Bruno, mükemmel cinayet fikrini gerçekleştirmek için daha içine kapanık ve ağır başlı Guy'ın aklını çelmeye çalışır. Guy'ın mükemmel cinayet fikri ise birbirini tanımayan iki kişinin birbirleri için bir cinayet işlemesidir, böylece kimse cinayeti kimin işlediğini öğrenemez. Guy'ın, Bruno'yu ciddiye almaması ve geçiştirmesiyle başlayan olaylar döngüsü, Bruno'nun, Guy'ın ayrılmak istediği, fakat başka bir adamdan hamile olan eşi Miriam'ı öldürmesiyle başlar.
Miriam'ın cinayetiyle başlayan bu döngü, Bruno'nun kendini Guy'ın hayatının her noktasına dahil etmesiyle devam eder. Filmin başında kendisini oldukça sakin bir şekilde ifade eden Guy, zamanla Bruno'nun zorlamaları ve oyunlarına dayanamayarak huzursuz ve pasif agresif bir ruh haline bürünür. Guy'ın babasını öldüreceğine her daim inanan Bruno, sürekli olarak telefon aramaları, mektuplar ve davetsiz ziyaretleriyle Guy'ı cinayete sürüklemeye çalışır.
İki ana karakter arasındaki bu zıtlık, filmde seyirciyi sürekli diken üstünde tutan bir dinamik yaratmış. Bruno'nun Guy'ı manipüle etmek için kullandığı yöntemlerse bir sapığınkinden farksız. Kendini Guy'ın hayatına ve çevresine başka adlarla dahil edip sadece Guy'ın iç dünyasını değil, aynı zamanda sosyal çevresini ve ilişkilerini de tehlikeye atıyor. Guy'ın sistemini bir virüs gibi ele geçiren Bruno, utanmadan ve sıkılmadan bulduğu her fırsatta Guy'ı zor durumlara sokmaya devam ediyor.
Filmin sonu, Hitchcock'ın versiyonunda kitaptakinden farklı bitiyor. Kitapta Guy, Bruno'nun manipülasyonu altında yavaşça çökerek Bruno'nun babasını öldürüyor. Hitchcock'ın versiyonunda ise usule uygun olarak Bruno polisler tarafından tutuklanıyor. Kitapta, Guy'ın psikolojik açıdan çöküşü daha derin bir açıdan işlenmiş, fakat uyarlaması psikolojik bir filmden çok gerilim barındıran bir yapıt olmuş. Film ve kitaptaki bu farklı işleyiş ve sonları kendiniz deneyimlemek isterseniz klasik suç romanları arasında kendine yer edinen ve Türkçeye Trendeki Yabancılar adıyla çevirilen kitabı okyabilir ve Hitchcok'ın mükemmel film noir yorumunu izleyebilirsiniz.
Yorum Bırakın