Çizgi roman uyarlamalarının yükselişine, yıllar önce bahsinin dahi geçmediği ödül törenlerinde önemli adaylıklar elde ettiğine şahitlik ediyoruz son zamanlarda. Günümüz popüler kültürüne iyiden iyiye yerleşmiş bu uyarlamalar, her yaştan büyük bir kitleye hitap ediyor. Şüphesiz ki Aquaman de bu yılın en çok beklenen filmleri arasındaydı.
Suicide Squad (2016), Batman v Superman: Dawn of Justice (2016) gibi hayal kırıklığına uğratan yapımların ardından, DC filmlerine biraz korkuyla yaklaşmadığımızı söylemek pek doğru olmaz. Özellikle Justice League (2017), DC'yi sevenlerin birçok yönden nefretini kazanmıştı. Ancak Aquaman, yüksek temposu ve su altı sahnelerinin getirisi olan ilginç efektleri ile oldukça eğlenceli bir film. Saw (2004), Insidious (2010), The Conjuring (2013) gibi korku-gerilim filmleriyle kendini kanıtlayan James Wan'ın yönetmen koltuğunda oturuyor olması, bunda oldukça büyük bir etken. Game of Thrones dizisi ile tanıdığımız Jason Momoa, bize karizmatik bir Arthur Curry karakteri sunarken Amber Heard, Mera ile bize kendini sevdiriyor. Ayrıca filmin kadrosunda Nicole Kidman, Willem Dafoe, Patrick Wilson gibi isimler de öne çıkıyor. Daha önce Insidious ve The Conjuring serilerinde yönetmen James Wan ile çalışan Patrick Wilson, Kral Orm karakteri ile bize, kararlı ve geçerli sayılabilecek sebeplere sahip bir "kötü" profili çiziyor.
Hikayemiz şöyle: Atlantis Kraliçesi Atlanna evlenmek zorunda bırakılması sonucu kaçar ve karaya sığınarak bir deniz feneri bekçisi olan Tom Curry ile tanışır. Zamanla birbirine aşık olan çiftin bir çocuğu olur. Adını efsanelerden alan, iki ayrı dünyanın kanını taşıyan bir çocuk Arthur. Ancak Atlanna dünyada kalmamalıdır, Atlantis'te verilmiş bir söz vardır ve ait olduğu yere dönmelidir.
Yüzyıllardır karadaki insanların denizi kirletmesinden sıkılan ve daha fazla saklanmak istemeyen Atlantis varisi Kral Orm, karada yaşayanlara savaş açmak niyetindedir. Denizin diğer kralları ile anlaşmaya vararak onları yanına çekmeye çalışır. Babasını Aquaman yüzünden kaybettiğini düşünen Manta da Kral Orm ile iş birliği içindedir. Denizlere ait olmadığını düşünen Arthur'un, Atlantis'in başına geçerek bunu engellemesi gerekir.
DC’nin yeni incisi hakkındaki yorumlarımız neler peki? Arthur Curry yani Aquaman'i sevdik, ciddi görüntüsünün altında esprili ve eğlenceli, seyri zevkli bir karakter. Prenses Xebella-Mera-Challa, diğer bir deyişle Mera ise Joss Whedon'ın Justice League'deki hatalarını düzeltme yolunda güzel bir adım. Babasının veya nişanlısının düşüncelerini yanlış bularak doğru için çabalayan, güçlü ve oldukça aktif bir karakter. Arthur ve Mera uyumu da filmin artılarından.
Filmin hikayesi ise sürprizlere pek mahal vermeyecek durumda İlk birkaç sahne ile sonun nereye bağlanacağını kestirmek mümkün. Ancak hiç durmayan aksiyon sahneleri bizi hikayeden uzaklaştırarak senaryo eksiklerine kafa yormamızı engelliyor. Bunun haricinde hikaye genel olarak anlaşılır ilerleyerek akılda soru işareti bırakmıyor, Arthur'un geçmişine ait sahneler ustalıkla araya dağıtılmış. Uzun kamera açıları ile izlediğimiz dövüş sahneleri de oldukça etkileyici, su altı sahneleri, özellikle su altındaki aksiyon sahnelerini sevdik.
Bizce Aquaman (2018), DC'nin şu ana kadarki en iyi filmlerinden biriydi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Yorum Bırakın