Son Osmanlı'yı Bir Kadın Gözünden Okumak: Halide Edip ve Yeni Turan

Son Osmanlı'yı Bir Kadın Gözünden Okumak: Halide Edip ve Yeni Turan
  • 0
    0
    0
    0
  • Halide Edip’in 1912 yılında yayımladığı Türkçülük idealini ve bir Türkiye ütopyasını anlattığı Yeni Turan, II. Meşrutiyet sonrası Osmanlı Devleti’nin fikri ayrılıklardan ötürü büyük bir çıkmaza girdiğini gözler önüne serer. Roman, dönemin iki ayrı kutbu olan Yeni Turan ve Yeni Osmanlıcılık fikirlerinin yarattığı siyasi, politik ve kültürel ortamı da karakterlerin yaşayışından ve mesleki hayatları üzerinden aktarır. Romanın başkarakteri olan Asım, Hamdi Paşa’nın yeğenidir. Hamdi Paşa, Yeni Osmanlıcılık Fırkası’nın başında olup Yeni Turan taraftarlarına göz açtırmamaktadır. Yeni Turan Partisi’nin başkanı olan Oğuz, adından anlaşılacağı üzere ilk Türk hakanı ve Türk topluluğu ismi olmasından mütevellit gerek Türk ideali ve mitolojisine gerek Yeni Turan partisinin lideri olmasıyla bilinçli bir adlandırmadır. Oğuz karakteri yeni Türkiye ideali için kilit noktadır. Çünkü selamete giden yolun Türkçülük olduğundan söz ederken romanda yaptığı parti konuşmasıyla Osmanlı tarihinin sorunlarını derinden anlatır ve bugüne dek kendi iç yangınını söndürememiş bir devlet-i ebed müddet, birçok sakat düşüncenin ayak izini takip etmiş ve sonunda dünyaya hükmeden 6 asırlık bir ağaç köklerinden çürümeye yüz tutmuştur. Devletin kurtuluşu için tebaayı elde tutmanın ilk parlak fikri gibi gözüken Osmanlıcık akımının Balkan Savaşları ve cihan harbinden sonra değiştirilmesi, aydınlar tarafından zaruri bir yol olarak görülmüştür. Ardından İslamcılık, Batıcılık ve son olarak milli şuurun kademe kademe oluştuğuna tanık olduğumuz Türkçülük fikri esasıyla Turancılık, en kuvvetli tez dönemini yaşamıştır. Bu sancılı dönemden ancak milli hassasiyetin sonuna kadar duyumsanıp yaşanmasıyla -romanda da Oğuz’un belirttiği gibi- ve tebaanın tamamı Türk mekteplerde Türkçe tahsil görüp eğitildiğinde o zaman şuurun belirginleşeceği hususunda hemfikir olunmuştur. Tüm hastalıklı tedbirlerden sonra iki seçenekle çıkmaza sokulan Osmanlı Devleti, Mebusan Meclisi’nde de birtakım alevlenmelere şahit olacaktır. Nitekim Oğuz’un vurulmasıyla tansiyonu üst düzeye çıkaran bu politik tutum, Oğuz’un öldürülmesiyle Yeni Turan idealinin yok olacağını düşünüp büyük bir yanılgı içine girer. Halide Edip’in roman üzerinde bir kadın karakter olarak belki de sesini en çok duyurmak istediği karakter olan, idealleri doğrultusunda adını Samiye’den Kaya yapmış kadın karakterdir. Ülküsü uğruna aşkından vazgeçen ve sevdiği adama sırtını dönen kadın, sessiz sedasız bir köşesinde gazetesini okuyan dönemin meclisinden ve gündemden haberdar olan, kendinden yaşça büyük Hamdi Paşa’nın eşi olarak mutsuz bir şekilde sürdürdüğü hayatına mutsuz bir şekilde de veda eder. Tüm bu olaylar gelişirken Asım, tanık olduğu her vakaya iç sesini de katarak anlatır ki roman bir itirafname’ye dönüşür. Kaya’nın yaşadığı bu çatışmada milli şuuru aşkına galip gelmiştir çünkü Oğuz’u korumak ve Oğuz'un hapisten kurtulması için Kaya’yı fedakârlık vakti beklemektedir. Yeniden kurtuluş sancısı içinde Yeni Turan romanının siyasi-politik, bireysel-sosyal değerler düzlemi karakterler aracılığıyla işlenmiştir. Kımız, Yeni Turan Okulları, Turan gibi simgelerle Kaya, Oğuz, Ertuğrul ve diğer Yeni Turan taraftarları sembolleştirilmiştir. Hamdi Paşa, Asım ve Yeni Osmanlılar taraftarları eski bir çarkın paslanmış demirlerinde yozlaşarak gitgide rengini kaybetmekle kalmamış, birtakım ahlaki çürümelerle de vicdanını kaybetmiş bir kitleyi sembolize etmişlerdir. Bu ahlaki çürüme Yeni Osmanlı Fırkası’nın kendi çıkarları doğrultusunda, bir kadının; evrensel ve geleneksel değerlerini tahrip etmekle kalmamış, kendi değerlerine yabancılaşan Asım da siyasi ve politik çıkarlar uğruna özümsediği duyarsızlık ilkesi onu silik bir karaktere dönüştürmeye ve vicdan ateşinde yakarak öldürmeye yetecektir. Nitekim evliliği bir pazarlık olarak gören bir amcanın yeğeni olan Asım, geçen 4 yıl boyunca bu pazarlığın zulmüne sessiz kalmış, Oğuz’a karşı son nefesinde dahi üzerine düşen görevi yapmadığından kendi vicdani sonunu da hazırlamıştır. Her bir çıkar bu evliliği politik bir ittifak olarak göstermeye çalışsa da, karakterlerin takındığı tutumla bu zalim çıkmazın yalnızca planlı bir intiharın dekorunu hazırlamasından öteye gitmez. Her millete yaşama hakkı ve yaşam alanı sunulurken Türklerin kendi hakkını kendi yurdunu istemesi suç ve gereksiz propaganda olarak görülen dönemde Yeni Turan, kendi döneminde milli bilinci uyandırma hassasiyeti için elinden geleni yapmış, çağın değişiminin yalnızca cephelerde değil, kendi bağımsızlığını ve kendi hürriyetini kazanmak, bunu yaparken de atalarının ruhunu yeniden diriltmeyi hedefleyen bir idealizm haline gelmiştir. Romanda Oğuz, milletini bütün unsurlarıyla tek vücut haline getirmeyi; federal yani adem-i merkeziyetçilik yönetim biçiminin yarattığı hayat şartlarıyla vatanın kapsayıcı olabileceği fikrine vurgu yapar. Aynı dönem dâhilinde Turan fikrini idealize eden Ziya Gökalp, Halide Edip’in bu fikrinden farklı bir anlayış sergiler. Ziya Gökalp Turancılığı hem kültür hem de medeniyet yönünden ortak olan Oğuz Türklerinin birleştirilip uzakları kan bağı ile tek vücut haline getirmek ister. Bu ülküsü doğrultusunda Halide Edip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara romanı gibi ütopik bir roman ortaya çıkarır. Ankara romanı kadar idealize edilen bir ütopya olmasa da geleceğin Türkiyesi için böyle bir kritik dönemde milli bilincin önce emekleyip kendi ayaklarını tanıyarak sonra da Türkiye’nin fikri alt yapısına zemin olacak büyük bir gücü kendi Yeni Turan ideolojisiyle ülke için yeni bir varyant teşkil eder.  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.