Advertisement Tracker

Avrupa Tarihinin Utanç Vesikası: Engizisyon Mahkemeleri

Avrupa Tarihinin Utanç Vesikası: Engizisyon Mahkemeleri
  • 3
    0
    0
    0
  • Engizisyon kelime olarak Latince “inquisitio” yani “soruşturma” anlamında kullanılmaktadır. Bu isimle anılan mahkemeler Orta Çağ’da Katolik Kilisesi tarafından kurulup deyim yerindeyse Avrupa’nın terör fırtınası haline geldiler. Peki engizisyon mahkemelerinin amacı neydi ve kilise tam olarak ne istiyordu?

    Uzun yıllar Avrupalılara kabus yaşatacak olan engizisyonun ilki, 1231’de Papa IX.Gregorius tarafından kurulmuştu. Çünkü Valdensesler ve Katharlar düzeni bozuyor, sapkın öğretiler yayarak kiliseye baş kaldırıyorlardı. Her ne olursa olsun Hristiyanlık ilkelerine karşı gelenler cezalandırılmalıydı. Hem bu sadece kilisenin değil aynı zamanda İmparator II.Frederick’in de kararıydı. Çünkü dine isyan etmek devlete isyan etmekle eşdeğer görülüyordu.


    Papa IX.Gregorius

    1483 yılına gelindiğinde ise İspanya yeni bir engizisyon kurdu. Burada hedef, sürgünden kurtulmak için Hristiyanmış gibi davranan Yahudileri tespit edip cezalandırmaktı. Eskisine göre daha totaliter bir mahkemeydi bu ve gücü tam anlamıyla ikiye katlanmıştı. Yargılama işi ihbar esasına göre yürütülüyordu. Hem sadece Yahudiler değil Müslümanlar ve Ortodokslar da bu kıyımdan nasibini alacaktı. Bir yandan da diken üstünde bir hayat süren halka şunlar söylenmişti:

    “Eğer Musa’nın şeriatına göre Şabat tutan herhangi bir kimseyi tanıdınız veya duyduysanız; Cumartesi günleri Yahudilere mahsus şekilde temiz kıyafetler giyinip Yahudi bayram günlerinde masalarına temiz örtüler, yataklarına temiz çarşaflar seren, Cuma akşamından itibaren ışıklarını söndüren, yiyecekleri eti suda iyice temizleyip kanını akıtan ya da yedikleri sığır veya kuşun boğazını keserek öldüren; bu esnada bazı sözler söyleyerek kanı toprakla örten, et yenilmesi yasaklanan Paskalya perhizinde veya başka kutsal günlerde et yiyen, ölüm döşeğinde duvara doğru dönen ve öldüğünde kişiyi yıkayıp vücudundaki tüm kılları kesen birilerini tanıyorsanız mutlaka ihbar edin.”

    İnsanlar oldukça tedirgindi. Yaşadıkları büyük psikolojik baskı neticesinde; komşularını, en yakın arkadaşlarını ve hatta aile bireylerini bile ihbar etmekten çekinmiyorlardı. Bu isteğe dayalı bir uygulama değil kesin bir kuraldı çünkü. Var olan sapkınlıklara(!) göz yummaları halinde kendilerinin de kafir(!) ilan edileceğinden korkuyorlardı. Zinanın günah olmadığını söylemek veya Hz. Meryem’in adı geçtiğinde manidar bir şekilde gülümsemek bile ihbar nedeniydi artık. Durumu çok daha ileri boyutlara taşıyıp kendi kendisini ihbar edenler bile oluyordu. Fakat eğer ihbar yanlış ise veya çamur atmak amacıyla yapılıyorsa, ihbar eden kişi en ağır şekilde cezalandırılırdı. Kilise bütün bu suçlamaları son derece titiz bir araştırma yaptıktan sonra işleme koymaktaydı.

    Mahkemede bir sorgucu kurulu, noter ve iki tane hukuk uzmanı bulunur; yargılama süreci onların eşliğinde gerçekleştirilirdi. Mahkuma avukat verilmezdi. Çünkü sonuç itibariyle önemli olan tek şey suçunu itiraf etmesi veya etmemesiydi. Masumiyetin hiçbir ehemmiyeti yoktu. Bunun yanı sıra sorgucular suçlamalarını hem Latince (kilisenin resmi dili) hem de mahkumun ana dilinde yapmak zorundaydılar.

    Suçlanan kişilere, suçlarını itiraf ettirene kadar akıl almaz işkenceler yapılırdı. Bunlardan bazıları şöyledir; diri diri yakmak, mahkumu testereyle ortadan ikiye bölmek, tavana el bileklerinden asıp ayaklarına ağırlık bağlayarak kol ve bacaklarının çıkmasını sağlamak, suçlunun boğazına keten bez tıkayarak su dökmek, yırtıcı hayvanların önüne atmak ve bir gergiye kablolarla bağlayıp kablo uçlarını döndürerek vücuda batmasını sağlamak... Ancak en ünlü işkence yöntemi "Böğüren Boğa" dır. Mahkum metalden bir boğanın karnına koyulur ve boğanın altında büyük bir ateş yakılıp acı en üst seviyeye çıkartılırdı.

    İşkence yetkisi sadece Başpiskopos ve Başyargıç’ta bulunuyordu ama bu kurala pek uyan yoktu tabii ki. Herkes kafasına göre işkence etmeye başlamış, zulüm had safhaya ulaşmıştı. Mahkumlardan işkenceye dayanarak ölmeyenler zincire vurulur ve karanlık odalarda hapis tutulurlardı. İnfazlar ise halkın gözü önünde, bizzat kralın katılımıyla gerçekleşiyordu. Bunun yanı sıra ömür boyu hapis cezası alanların ve hayatını kaybedenlerin mal varlıklarına el koyulur, aileleri de yoksulluğa terk edilirdi.


    İşkence Yöntemleri

    1492’de İspanya Kraliçesi Isabella ve kral II.Ferdinand, bir kararname yayınlayıp Yahudilerin ülkeden kovulması gerektiğini ilan ettiler. Sürgün edilen Yahudilere dönemin cihan imparatorluğu Osmanlı sahip çıkacak, bu kovulma serüveni 1497 yılına gelindiğinde Müslümanları da kapsayacak ve İspanya’dan sonra Portekiz’de de hayata geçirilecekti.

    1542’de Papa III.Paulus tarafından kurulan Roma Engizisyonunun amacı ise Luthercilere karşı savaşmaktı. Ayrıca öncekilerden farklı olarak mahkeme cadılık ve büyücülükle de mücadele ediyordu. Suçluları ihbar eden kişiler kilise tarafından koruma altına alınıyor ve altı aylığına bütün günahlarının silindiğine inandırılıyordu. Bu şekilde ihbarların önü daha da çok açılacaktı.

    Engizisyonun düşman olup cezalandırdığı insanlar arasında ünlü felsefeciler ve bilim adamları da bulunuyordu ne yazık ki. Bunlardan en bilinenleri; Roger Bacon, Ockhamlı William, Giardano Bruno ve Galileo Galilei’dir. Büyütecin mucidi olan Bacon’ın suçu Fransisken tarikatını eleştirmekti. Bu nedenle 15 yıl hapis yattı. İngiliz filozof William, Papalığa karşı İmparatorluğu desteklemenin İncil’e uygun olduğunu söylediği için mahkum edildi ancak hapis yatmadı ve kaçarak Münih’te gitti. Bruno, Kopernik’in tezini destekleyip evrende dünyadan başka pek çok gezegenin de yer aldığını iddia etti ve maalesef diğerleri kadar şanslı olamadı. “Dinden çıktığı” söylenerek diri diri yakıldı. Galileo ise dünyanın ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü savundu. Fakat kilise tarafından yargılanınca görüşlerinin yanlış olduğunu kabul edip canını kurtarmayı tercih etti. Ardından da sürgüne gönderildi.


    Galileo Galilei yargılanıyor

    Nihayet 1807 yılında Avrupa’nın utanç vesikası olan engizisyon uygulaması son buldu ve 2000 yılına gelindiğinde Papa II.Jean Paul asırlarca süren bütün bu acımasız uygulamalar için herkesten özür diledi. Ama öyle görünüyor ki bazı vahşetleri tarihe gömmek veya bir özürle geçiştirmek mümkün değil.

     

    Kaynak: 12, Henry Kamen, "Engizisyonu Nasıl Bilirdiniz?"


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.