Roma ve Yunan mitolojisinde sıklıkla karşımıza çıkan ''Ana Tanrıça'' kavramının kökeni, aslında Anadolu topraklarına kadar dayanıyor. İlk tasvirlere de yine Anadolu’nun merkezinde yer alan Frigya Uygarlığı’nda rastlıyoruz.
Frig halkının “Kybele” ismini verdiği bu tanrıça; Kayseri’de bulunan Kültepe tabletlerinde “Kubaba”, Lidyalılar’da “Kybebe”, Girit’te “Rhea”, Efes’te “Artemis”, İtalya’nın bir kısmında “Venüs”, Roma'da "Magna Mater", Hititler’de ise “Hepat” adıyla anılıyor. Gelin detaylara birlikte göz atalım.
Frigyalılar M.Ö. 9.yüzyılda Gordion (Ankara yakınları) merkez olmak üzere; Ankara, Sinop, Alacahöyük, Pazarlı, Boğazköy, Konya, Malatya, Afyon ve Manisa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafya üzerinde kuruldular. Mutlak krallık ile yönetilen Frig halkı çiftçilik ve tarıma fazlasıyla önem vererek su kanalları açacak, hatta tarım faaliyetlerini koruyabilmek adına hukuk kuralları bile oluşturacaktı. Bu kurallar neticesinde saban kırma ile öküz kesmenin cezası ölüm olarak belirlendi. Akabinde hızla zenginleşerek büyüdü Frigler. Dokumacılık alanında ciddi manada kendilerini geliştirdiler ve Tapates adı verilen ünlü kilimi üretip dünya tarihine farklı bir renk katmayı başardılar. Ayrıca oyma ve kabartma sanatında da hatırı sayılır bir yeteneğe sahip olduklarını biliyoruz.
Din anlayışlarına değinecek olursak eğer, inançlarının da tıpkı ekonomik ihtiyaçları gibi tarım çerçevesinde geliştiğini söyleyebiliriz. Çünkü çok tanrılı bir din görüşüne sahip olmalarına rağmen en çok değer verdikleri tanrı; bereket ve bolluk tanrıçası olarak bilinen Kybele'dir. Tasvirlerde Kybele, oldukça yapılı bir kadın figürü ile birlikte doğurganlığına dikkat çekilerek kilolu gösterilir ve ayaklarının dibinde yeni doğmuş bir bebek başı yer alır. Burada kadınsı özelliklere fazlasıyla vurgu yapıldığını görürüz.
Batı Anadolu’daki İda Dağı’nda (Kaz Dağı) yaşayan Kybele, tanrıları hep mağarada doğurur. Tapınak ayinlerinde ona, çok ve çabuk üremesinden dolayı dişi domuz ve sabanla toprağın bağrını yararak döllenmesini sağlayan boğa kurban edilir. Kısacası gerçekleştirilen bütün merasim üreme-üretim ekseninde ilerleyerek, Frigler’in yaşam şeklinin din üzerindeki etkisini kanıtlıyor bizlere. Eski toplumlarda bir kadının ya da hayvanın hamileliği, yeryüzünün bahardan önceki gebeliği gibi kutsal kabul edilirdi. Bu perspektiften bakacak olursak eğer toprak ananın yeryüzündeki temsilcisi olan kadın ile tarım arasında enteresan bir ilişki kurulduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Kybele doğa ve vahşi hayvanlarla da özdeşleştirilir.
Mesela Ay ile Aslan onun en önemli sembollerindendir. Ay; ölüm ve yaşamın sürekli değişen yönünü, aslan ise kudret, irade ve adaleti tasvir eder.
Bazı heykellerinde ise kafasının üzerinde kuleye benzeyen yüksek bir taç taşır Ana Tanrıça. Bu taç, şehirlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığını işaret ettiği için ona “Mater Turrigera (Ulu Ana)” da denilir. Kulelerin sayıları, Kybele’nin koruyuculuğu altında bulunan kent veya kentleri sembolize eder.
Kybele zamanla Anadolu’dan Mezopotamya’ya, Suriye, Lübnan ve Filistin’e, Ege adalarıyla Girit’e kadar bütün Akdeniz kıyılarını kaplayacak ve hatta Yunanistan ile İtalya’ya yayılarak adından sıkça söz ettirecektir. Biz de yazımızı onun meşhur aşk hikayesi ile sonlandırmak istiyoruz… Attis isminde çok yakışıklı bir Frig delikanlısına aşık olur Kybele. Kendi tapınağının bütün bakımını ona bırakır. Tek şartı ise Attis’in ömür boyu bakir kalacağına dair söz vermesi ve bu sözünden asla dönmemesidir. Böylece ikili aralarında anlaşırlar. Fakat ilerleyen süreçte bir faniyle ilişki yaşamaya başlayan Attis, sözünden döner. Kybele düğününe gider Attis’in. Tanrıça’yı gören delikanlı bir anda verdiği sözü hatırlayarak inanılmaz bir vicdan azabı duyar. Yaşadığı ağır şokun etkisiyle beraber erkeklik organını kesen Attis, bununla bile yetinmeyerek kendisini asmaya kalkar ama Kybele ona acır ve duruma müdahale edip sevdiği adamı bir çam ağacına dönüştürür. O günden sonra da çam kozalakları Attis’in simgesi olur.
Kybele ve Attis
İlerleyen süreçte hikâye kadim bir geleneğe dönüşür ve Frigya’nın en önemli tapınma merkezlerinden biri olan Pessinus’taki ayinlerde her yıl tekrarlanır. Attis’e saygı sebebiyle tapınağın başında bulunan 2 rahibin de hadım olması zorunlu hale getirilir. Ayrıca burada gökten düştüğüne inanılan kara bir taşla temsil edilir Kybele. Zaman zaman ayin esnasında şuurunu yitiren başka rahiplerin de kendilerini hadım ettiğini biliyoruz ancak Anadolu topraklarında doğan Ana Tanrıça Kybele’nin istediği şey tam olarak bu muydu, işte onu bilemiyoruz.
Kaynak:
Elif Ersoy, “Ana Tanrıça Kültü”
Ömer Çapar, “Roma Tarihinde Magna Mater (Kybele) Tapınımı”
Ekrem Memiş, Eskiçağ Türkiye Tarihi
Yorum Bırakın